DOLAR
38,4210
EURO
43,6407
ALTIN
4.100,37
BIST
9.432,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Çok Bulutlu
23°C
Mersin
23°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
23°C
Salı Çok Bulutlu
23°C
Çarşamba Yağmurlu
20°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
21°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

ACEMİ

08.01.2019
A+
A-

İki yıl önce dokuz günlüğüne Almanya’ya gitmiş, dönünce de, “Biz Almanya’dan elli yıl gerideyiz” diye yazmıştım. Arkasından bir arkadaşım daha gitmiş, o da, “Eksik söylemişsin, yüz yıl gerideyiz” demişti.
Peki neden bu kadar geriyiz Almanya’dan, Avrupa’dan?..
İlk söyleyeceğim elbette ki şunlar: İnsanı yeterince önemsememek, yetersiz demokrasi, bilimsel/çağdaş/laik bir eğitimin olmaması, din ticareti…
Bizde nasıl cami varsa onlarda da kilise var. Onlar iki yüz yıl önce yaşamışlar şimdi bizim yaşadıklarımızı. Onlarda da çok olmuş cennetin anahtarını, tapusunu satmalar. Aydınlanma diye bir dönem yaşayarak da bugünlere gelmişler.
Bizse başta bilim olmak üzere, her konuda çok gerideyiz onlardan.
Aslında bütün İslam ülkeleri böyle, birbirlerini boğazlıyorlar durmadan.
Velhasıl sözü şuraya getirmek istiyorum: Anadolu’da, köylerde, kasabalarda nice büyük yetenekler, kendilerine hiçbir el uzatılmadığı için bir baltaya bile sap olamadan çürüyüp gitmişler.
İşte benim babam Mustul Mustafa. Çok güzel bir sesi vardı. Türkü/şarkı söyler, ezan ve mevlit okurdu…
Bir gün, Laal Paşa camisinde namaz çıkışı, kapıda iki jandarma, “Ezanı kim okuduysa Kaymakam istiyor” derler. Ezanı da babam okumuş. Götürür giderler babamı. Kaymakam bir beğenmiş sesini, bir beğenmiş…
Yine çevreden zorlarlar babamı, “İstanbul’a git, plak çıkar” derler.
Gider de. Ama nasılsa, nereye vardıysa, “Ses mühendisi Avrupa’ya gitti” derler kendisine, izinin üstüne döner gelir o da.
Diyeceğim o ki, elinden tutulsa belki ünlü bir sanatçı olacaktı babam, böyle olmayınca da, o güzelim sesiyle göçtü gitti bu dünyadan.
Saymakla bitmez bu örnekler…
Bir dönem Köy Enstitüleri kanalıyla köy çocukları toplanmış, okutulmuş, içlerinden de Türkiye’nin dev yazarları çıkmış…
Köyümüzde, mahallemizde, çevremizde de bu tür yaratıcı, yetenekli ne insanlar vardır aslında. Ne yazık ki zamanında hiçbirisine sahip çıkılmamış, hiçbirisi önemsenmemiş, niceleri tutucu anlayışların içinde yok olup gitmiş, yok olup gitmektedir.
Ve sonunda söyleyeceğime geldim ki, ben böyle bir insanı tanıdım, tanıyorum. Üstelik köylü bir kadın…
Doğa tutkunu, kültür sanat canlısı, kitap yanlısı birisi. Üretken…
Ama doğru dürüst ne okul görmüş, ne eğitim. Aileye gelir getirecek düzenli bir iş istemiş, o da olmamış…
Büyük hayallerinin hiçbirisi tutucu köy kültürünü yırtıp yükselememiş. Ne yazık ki bu akrep örneği kör döngü, giderek onu da kendisinden yapmış.
Elinden tutulsaydı, okusaydı, eğitilseydi, neler yapardı, neler…
Şimdi bile…
Yine de onun duyguları, onun yüreği, onun umudu, çevresindeki bütün duvarlara rağmen, yıllardır toprağına yağmur bekleyen bir tohum gibi…
“Acemiyim” dese de, bir usta tadında ilk şiirini yazdı.
Çok umutluyum, sıra yenilerinde…

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları