Sayın İNCE;
Seni çok sevmiştim, hâlâ seviyorum. Her sabah yüzüne bakınca güldüğüm, okşadıkça çevresine güzel kokular saçan bir çiçek gibiydin. Yine öylesin. Bizler bir kere sevdik mi ölümüne severiz. Ama son günlerde duyduğum sanırım doğru değildir. Yok öyle ayrı parti marti kurmak. Sonuna kadar aynı yolda, Mustafa Kemal’in izinde, onun işaret ettiği gerçekleri yakalayana kadar ömürlük sürecektir. Kimsenin kimseyi yarıyolda bırakma hakkı yoktur, olamaz.
Bizler her türlü fikirlerin, görüşlerin parti içinde tartışıldığı, kimsenin düşüncesinden ötürü ötekileştirilmediği, saygının ve sevginin egemen olduğu bir partiyiz. Parti içi eksiklikler yok mu, var? Tam demokratik miyiz, değiliz? Sosyal demokrasinin kurum ve kurallarının uygulandığı bir parti miyiz? Asla! Benim istediklerim olmuyor, diyerek mücadeleden vazgeçemezsin. Ben, sen odaklı olma hakkımız yok; biz odaklı olmak zorundayız. Çoğulculuk anlayışından vazgeçemeyiz.
Roman yazacak değilim. Öztürk Yılmaz gibi partinin ekmeğini yiyip kaçamazsınız. Benim bildiğim, arkasında yürüdüğüm MUHARREM İNCE basının oyununa gelmez, gelemez. Çünkü O bizim yiğidimiz, yol yoldaşımız. Hep derler ya; biz ayrılamayız. İnadına kenetlenip büyüyeceğiz.
Gün ayrılmak günü değil, emin adımlarla aydınlığa yürüme günüdür.
Saygılarımla.
CEMİL COŞGUN
29.11.2020