Siyah Beyaz ANKARALI
Uzun ve şehirlerarası yolculuklar yapmıyorum artık. Yıllardır otobüs ile seyahat etmedim biliyor musunuz? Masal şehrimi terk edeli tam yirmi üç yıl olmuş. Oradan bende kalan tek şey çocukluğumdan bu tarafa korumaya çalıştığım şivem, hasretlerim ve özlemlerim. Artık ben Mut’lu değilim. Beni bu hayat Siyah Beyaz Ankaralı Çocuk haline getirdi.
Artık memlekete gelirken Amcam Çeşmesini geçtikten sonraki ilk viraja geldiğimde heyecanlanmıyorum. Eskiden sislerin arasından Sertavul’un ışıklarını gördüğümde kalbim güm güm atardı. Yaşadığım şehrin kargaşasından kaçıp da Mut’a geldiğimde her şey eskisi gibi olacak diye düşünürdüm ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Çınarların pınarları eskisi gibi akmıyor. Çınar altındaki ağaçlar önceleri ben küçük olduğumdan mı gözüme çok büyük geliyordu yoksa ben daha da büyük ağaçlar mı gördüm Ankara’da? Çocukluğumda çok basit şeylerden mutlu oluyordum. Şimdi ise Mutlu olmak için çaba sarfeder hale geldim.
Memlekete geldiğimde otogarda içtiğim çayın deminin çok fazla olduğunu ve büyük çay bardağında çay içmeyi garipseyeceğimi, tantuninin ve şiş kebabın kokusunu duyduğum zaman heyecanlanmayacağımı bana bundan yirmi yıl önce söyleseler inanmazdım.
Artık ilçe merkezinde de hiç kalmak istemiyorum. Çünkü yolda yürüdüğüm zaman gördüğüm insanların birçoğunu hiç tanımıyorum. Kendi memleketime geldiğimde yabancı bir yere gelmiş gibi hissediyorum.
Mut’a geldiğimde kendimi direkt Kozlar yaylasında buluyorum. Çocukluğumun izlerinin kaldığı tek yer. En azından bahçelerin arasında gezerken karatavuk kuşunun sesiyle irkilebiliyorum, sabahları kalktığımda sincapların sesiyle uyanıyorum. Fırıncı Murat’ın yaptığı pide ve onunla her sabah pide ve börek tartışmalarını yapanları izleyebiliyorum ve hiç bir şey değişmemiş her şey bıraktığım gibi diyebiliyorum.
Yaylanın kahvesindeki mavi tahta sandalyeler ve masanın üzerine örtülen ambalaj kâğıdının kokusu bile çocukluğumu hatırlatıyor bana. Tozun toprağın içinde gelen eski Çivi Postası gelmese bile yeni servisler kahvenin önünde durduğunda kim geldi acaba diye bakmak bile bana eskileri hatırlatıyor.
Ankara, Ankara… Sana bu kadar alışabileceğim ve ömrümün kalanını da seninle beraber yaşayabileceğim konusunda hala tereddütlerim var fakat sana karşı da vefasız olmak istemiyorum. Ekmeğini paylaştın benimle. Çocuklarımın doğum yeri oldun. Köfteni, dönerini paylaştın benimle. Beş parasız günlerimde simidin ile az karnımı doyurmadım. Beni bağrına o kadar bastın ki benden “Siyah Beyaz Ankaralı” bir çocuk yarattın.
Ah be Ankara, sen bana burada yaşamayı öğrettin ya! Ben de sana sıkma börek yapmayı, arabaşı çorbası yapmayı, töğmekenli börek yapmayı bir öğretebilsem…
Siyah Beyaz Mut lu Mut merkezde de çocukluğu nu hatirlayacagin anılar vardır. Ankara öğrenciligimizin şehri şehrim👏👏👏🌹 duygular düşünceler ancak bu kadar güzel ifade edilebilir.👏👏👏
Fatma Hanım Merhaba .. İlk yazı dizisinde Mut’taki çocukluk anılarımızı yazmıştım. 17 yıl yaşadığım ilçemden ayrı kalalı tam yirmi üç yıl oldu. Biraz hasret biraz özlem ve uzakta olmanın etkisi içimden gelen duygularımı satırlara döküyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgiler..