Öğrenci velisi olsaydım, ne yapardım bilmiyorum. Okullar açılacak mı, eğitim yüz yüze mi olacak, yoksa uzaktan mı? Eğitim uzmanları bilemedi, Bilim Kurulu bilemedi, Veliler bilecek! Nasıl bilecek? Muamma! Veli isterse okula gönderecek, istemezse göndermeyecek. İrşad edin beyler, muhal bırakmayın. Bir çeşit çaresizlik, sorumluluktan kaçma, topu taca atma…
Öğrenci olsaydım, ne yapardım bilmiyorum. Şu ara öğrenci olmak ne zevksiz bir şey! Uzaktan mı, yakından mı? Sanal eğitim! Zil çalmadan, sınav heyecanı duymadan, şakalaşıp tartışmadan, arada bir dersi kırmadan… Tatsız, tuzsuz bir eğitim. Kavgalı, dövüşlü okuduğumuz yıllar bile daha heyecan vericiydi. İyi ki öğrenci değilim
Ah gençlik! Ne zor şey bu ara! Gezi sınırlı, konser yok, eğlence yok, düğün dernek yok. Maske, hele sosyal mesafe! Gençlik için ne sevimsiz bir şey! Varsa yoksa sanal dünya. Kesmez. İyi ki genç değilim diyeceğim de, dilim var mıyor, gönlüm razı değil.
İyi ki yaşlı, hasta değilim. Şükürler olsun. Sokak kabul etmez, pazar kabul etmez. Nişan, düğün külliyen yasak. Evladını öpemez, torunlarını kucaklayamaz. O mu virüs bulaştırır, ona mı virüs bulaştırırlar bilinmez. Cüzzamlı gibi hisseder kendini. Hastadır, hastaneye gidemez. Hep kapıya bakar.
İyi ki 60’ındayım. Bu sürecin en şanslı jenerasyonu. Gençlikten akmış gelmiş, dingin, durulmuş ama yorgun değil. Çocuklarını okutmuş, veli değil. Ya emekli, ya emekliliğe hazırlanır. Hırslarından arınmış, hayallerine kurban değil. En güzel yıllar. Okur, yazar, dostlarını arar, arada dostları arar. 60 yaş kendi kendine yetmesini bilen yaştır. Şükürler olsun.