DOLAR
36,6472
EURO
40,0276
ALTIN
3.531,72
BIST
10.879,85
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Parçalı Bulutlu
22°C
Mersin
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
11°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
13°C
Cuma Parçalı Bulutlu
15°C

İBRAHİM PAK

İBRAHİM PAK
26.12.2018
A+
A-

İyinin İyisi Güzel Bir Mut’lu İBRAHİM PAK

Muzaffer KILIÇ / Mut


Birkaç ay önce kaybettiğimiz soyadı gibi pak, temiz, garip bir Mut’luyu tanıtmak istiyorum. Katıksız Atatürkçü, yurtsever, Mut sevdalısı, gönül dostu bir insandı. Devecili İbrahim Pak olarak da bilinir. Küçük yaşlarda menenjit hastalığı geçirdiği için zihinsel sorunları olan birisi. Samimi, saf, temiz, herkese yardım etmek için çırpınan garip bir kişi.

Babası, annesi öldükten sonra eniştesi şoför Süleyman’ın (Dilfir) yanında kalmaya başladı. Çok sıkıntılar çekti. Evlenme şansı olmadı. Anadan kardeşi olan Şahver Aba yıllarca çok iyi baktı. Şahver Aba geçen yıl Mersin’e göçünce İbrahim’i de götürdü. Mut’tan ayrılık yaramadı İbrahim Ağa’ya. Hastalandı, birkaç ay öncede rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yat güzel insan!

Mut’ta herkes severdi İbrahim Ağa’yı. Her Cuma Lâal Paşa Camisi’nin temizliğini yapar, kilimleri, halıları serer, namazdan sonra da toplardı. Destiyle hayrına su dağıtırdı. En samimi arkadaşları Fotoğrafçı Orhan Kurtulan, Halk oyunları uzmanı Süray Vural, Öğretmen Muzaffer Kılıç, Rahmetli Mehmet Canatan’dı. Kimseden bir şey istemezdi. Çok güvendiği insanların verdiği küçük harçlıkları alır, ısmarladıkları yemeği yerdi.

İbrahim Pak 1934 doğumludur. Askerliğini Kütahya ve Eskişehir de havacı olarak yapmıştır. Cebinde çift başlı kartal arması, askerlik künyesi eksik olmazdı. Ayrıca 18 Mart 1915 Çanakkale Geçilmez yazısı, Türk bayrağı ve Atatürk resmi de mutlaka vardı. Deveci’de kaysı bahçelerinin içine Atatürk heykeli yapardı. Çocuklar zarar vermesin diye yazın sıcağında her gün Mut’tan Deveci’ye mutlaka giderdi. Yere atılmış gazetelerde Türk bayrağı, Atatürk fotoğrafı görse çok üzülür, kahrolurdu. O gazeteyi alır bir yerde saklardı. Rahmetli, sevgili dostum İbrahim Pak’ın bana anlattıklarını ÇITLIK okurlarıyla paylaşmak istedim.

Bir gün camiden çıkarken softanın biri demiş ki: “İbrahim senin namazın olmadı. Yakanda Atatürk rozeti var.” İbrahim Pak çok kızarak demiş ki: “Ulen, gabilesini ne yaptığımın adamı, Zübeyde anamızın oğlu Mustafa Kemal Yonan’ı denize dökmeseydi, sen nerde namaz kılacaktın a deyyus!” O olaydan sonra rozeti cebinde taşırdı. Evde de eniştesi kızdığı için yakasına takamazdı.
Evimiz Meydan Mahallesi’ndeyken ikindi sonu garılar toplaşır, goca dutun altına çul serer otururlardı. Batırık, kısır yapar söyleşirlerdi. Bende bir kenarda çamurdan heykel yapardım. Hammal Memetali’nin garısı Hatça Aba bana sorardı:
– İpraham, nöörün, ne yapan?
– Heykel yaparın Hatçe Aba.
– Heykeliyin gafasıda seninki gibi söbü, solguya benzer hoyu!
Çok şişman olan Hatca Aba her geldiğinde aynı şeyi derdi. Bir gün gene böyle deyince eyicene ısındım dedim ki: Hatça Aba, senin goca dibekde benim solguylan bir tahıl dövsek nahal olur? Hatça Aba gızıverdi: “Hay ağzına sıçtığımın dölü” deyip dalıma düşdü.
Deveci de Kantılizi adında çok zengin bir adam varmış. Gızını beylerden biri oğluna nişanlayık. Bir gün oğlanın anası, babası gelin görmeye gelmişler. Gelin kız gayfe bişirmiş, amma şeker yerine limon tuzu gatık. Adamlar yüzünü buruştura buruştura gayfeyi içikler. Fincanları toplayan gelin gız demiş ki: “Yaptığım gayfeyi beğendiniz mi?”
Oğlanın babası da şöyle deyik:

“Sabah erken doğar seher yıldızı
Gayfe pişirir Kantılizi’nin gızı
Yarısı gayfe yarısı ilimon duzu
Bunun heç mi Tadına bakmadın
A deyyusun gızı!”

Silifke’nin Gündüzler Köyü’nde Hacı Osman Ağa’nın sıpasını canavar yer. Birkaç gün sonra köylüler tuzak kurarak canavarı yakalarlar. Ağa der ki: Canavarı öldürmeyin.
Yakımcı Ayşa Garı’yı çağırın bir yakım yapsın ondan sonra öldürün. Konağa gelen Ayşa Garı canavara bir yakım yakar ki:

“Çıkıp getseydin uzağa
Düşmeseydin tuzağa
Nene gerek Tosun Dağı’nın tepesi
Nene gerek Hacı Osman Ağa’nın sıpası.”

Bu yakımı yazdığım defteri bulamadım. Aklımda bunlar kalmış.
Sohbetlerimiz çok neşeli olurdu. Kırmızı noktalı ve Eşo gelin muhabbetli epey değintileri var ama bunları yazamam. Ancak bir dost muhabbetinde anlatabilirim.
Gariban, yoksul, Atatürk ve yurt sevgisiyle dopdolu, iyiliksever güzel bir Mut’luydu İbrahim Ağabeyimiz. Allah rahmet etsin.

Kaynak: MUT ÇITLIK Kültür Sanat Dergisi – 2009

ETİKETLER: