DOLAR
35,9677
EURO
37,1790
ALTIN
3.307,49
BIST
9.951,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Açık
14°C
Mersin
14°C
Açık
Cumartesi Parçalı Bulutlu
14°C
Pazar Parçalı Bulutlu
14°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
13°C
Salı Çok Bulutlu
13°C

KARAMAN İLİNDEN KALKAN KERVAN

A+
A-

Toroslar’da Aladağ eteklerinde 18 ve 19. yüzyılda, yüz binlerce insan yaşıyordu. Kavgasız dövüşsüz, hümanist bir yaşam biçimiydi bu. Burada yaşayan Bulgar, Rum, Türkmen, inanan inanmayan hepsi birbirlerine saygılıydı. Karamanlı Mehmet Beyin çizdiği rotada, Yunus Emre felsefesi hüküm sürüyordu.

Toros dağlarında o beldeden, o beldeye dolaşıp duruyorlar, birbirlerine de destek oluyorlardı. Hayvancılıkla uğraşanların yanında, demirciler, çalgıcılar, tarımla uğraşanlar da vardı. Demir yollarında, orman kesimlerinde de çalışıyorlardı. Sanayide gelişiyordu. Suyla çalışan hızarlar. Orman işçiliği. Yeni yeni meslekler ortaya çıkıyordu. Hep ama hep yardımlaşıyorlardı. İnançlar yerine dostluk ve dayanışma ön plana çıkıyordu.

Ama bu davranış biçimi, yönetenlerin hiç hoşuna gitmiyordu. Zaten Osmanlılar da Karamanlıları pek sevmiyordu. Ters düşüyorlardı birbirlerine. Onlar Farsçayı, Arapçayı ön plana çıkarmak için uğraş verirken, Karaman’da yaşayanlar kendi öz benliği ile yazıp, konuşuyorlardı. İşte Karaman bu yüzden sevilmeyen illerin başında yer alıyordu. Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi birçok ozan da obadan obaya gidiyor, çalıp, çığırıyorlardı. Ağıtları, uzun havaları, koşmaları çadırlarda, çeşme başlarında ya da koyaktan koyağa seslendiriyorlardı. Yürekli insanlar vardı Karaman ilinde.

1826’da ferman buyruldu: Karaman ilindeki ne idiğü belirsiz topluluklar, oradan sürüle. Sıcağa, sivrisineğe, sıtmanın içine gönderile. Akılları başlarına gele. Bir ağustos sıcağında da zorunlu iskân başladı, Karaman’dan Çukurova’ya, Erdemli ve Göksu ovalarına. Askerler geldi gitmek istemeyenlerin üstüne. Bir kısmı zorla gemilere bindirildi, Kıbrıs’a, Girit’e gönderildi. O yıl binlerce insan kırıldı. Kimileri azılı çıktı, ele geçirdi gemiyi de Alanya’da karaya çıktı.

Yeni yurtlar, ovalar, otlaklar verilecekti kendilerine. Pir Sultansız, Yunus Emresiz, Karacaoğlansız, Dadaloğlusuz bir inanca kendilerini bırakma ve Karaman ilini unutmaları kaydı ile.
Yani bilimsel olarak asimilasyon başladı. Sarıcalar, Tosmurlu, Kabasakallı, Boynu İnceli, Bolacalı, Elbeyli, Evciler, Sarıkeçililer, Işıklılar, Abdallar, Avşarlar, Karaman ilinde kardeş kardeş yaşarken, yeni enjekte edilen inanç yumağı ile birbirlerine düşman oldu. Cuma Akşamları, yerini Cuma Hutbeleri’ne bıraktı. İçine sindirenler güzel güzel yaşamaya devam ettiler. Bir kısmıysa içine sindiremeyip dağlara çıktılar. Dağların doruklarında yaşamaya devam ettiler. Çobanlık bitti yeni meslekler öğrendiler.

Böylece orman işçiliği, tahtacılık ortaya çıkar. Süveyş Kanalı yapımı da bunların imdadına yetişir. Hacı Paşalar bunlara sahip çıkar, iş verir. Adana Yumurtalık, Karataş ve Taşucu’ndan gemilerle kereste gider Mısır’a doğru. Demir yolları için latalar hazırlanır. Melemencilerin bir kısmı Taşucu’nda kalır, Hamalist olurlar. Bir kısmı Çamalanı’na gider orada orman işçisi olur. Evciler’in bir kısmı yeni köyler kurar. Ovada kalanlara Yörük, dağlara gidenlere Türkmen, Tahtacı, Abdal denir.

150 ile 200 yıl öncesine dönüldüğünde her şey başkaydı. Tek yürek, tek ses. İnsancıl bir yaşam süreci. Türkmeni, Rumu, Bulgarı hepsi kardeşçe yaşıyordu. Bu zorunlu iskânla Karaman’da yer alan Alevi ocağı Ermenek’e gider. O günün zor ulaşılan yerine sığınır. Bu ocağın bu günde sahipleri Fikret Ünlüler, Ali Müfit Gürtunalar kendine özgü felsefesini sürdürürler.

Peki, 200 yıl geçmesine rağmen başarmışlar mı? Hayır. Bugün Toroslar’da ve Toroslar’ın eteklerinde, Taşeli yurdunda Yörük’ü, Türkmen’i geleneklerini sürdürmeye çalışıyorlar. Vahabiler ise hâlâ kendilerine benzetmeye devam ediyor. Kin nefret aşılasalar da tutmuyor. Fetvalar kâğıt üzerinde kalıyor.

Karaman’dan Balıkesir yöresine gidenler bu gün Karaman, Karamanlı gibi yerleşim yerleri kurmuşlar. Bunlar hâlâ Çepni Türkmen geleneklerini sürdürüyorlar. Muğla’ya gidenlerse her ne kadar Vahabilere benzemeye çalışsalar da kendi öz benliklerini korumaya devam ediyorlar.

İşte Toroslar’da Tünelin iki ucunda; Belemedik ve Karaisalı’da yaşayan Tahtacılar, bugün Kozan’dan Çanakkale’ye kadar uzanmışlar.

Sorduğumuzda TÜNELİN UCUNDAN GELMİŞİZ diyorlar. Gelmişler, gitmişler, konargöçer yaşamlarını sürmüşler. Cumhuriyetle birlikte Karaman’a tekrar dönememişler ama. Satın aldıkları yeri, tüm benlikleriyle yurt edinmişler. Balkanlar’dan gelenlere verilen topraklardan bunlara hiç ama hiç verilmemiş. Çünkü bunlar, ötekileşmiş. Ama emeklerini birleştirmişler Rum çiftliklerini satın almışlar. Onu aralarında paylaşıp tarımla uğraşmaya başlamışlar. Fethiye’de Günlük Başı, Antalya Finike’de Hızır Kahya, Gökbük. Serik’te, Merkeze yakın Koyunlar, Ortaca Fevziye Köyü, Ekşiliyurt, Aydın Alamut, Balıkesir Türkali, Mehmetler, Anamur da Kaş Dişlen, Bozyazı Bahçekoyağı, Silifke Bahçe Obası (Kırtıl) Mut Köprübaşı, Kumaçukuru, Sinamış (Yeşilyurt) gibi köyler, bu şekilde kurulmuş. Buna kavuşamayanlar da Karadeniz’de, Ege’de, Marmara’da orman işçiliğine devam ediyor.

Bir şeyi unutmamışlar hâlâ: Cuma Akşamları’nı yerine getirmeye çalışıyorlar. Bir Dede bulurlarsa, musahip olup, içeri kurbanlarını kesiyorlar. Toroslar’daki geleneklerini sürdürüyorlar.
Bugün Moldavya’da, Gagavuzlar kilometrelerce uzaklıkta buradaki geleneklerini sürdürüyorlar. Hem de KARAMAN lehçesiyle. Ama Hıristiyan olmuşlar, olsun!

Yıllarca, Türkmen’i, Yörük’ü, Tahtacı’yı, Çepni’yi ayırmaya, birbirlerine düşürmeye çalışmışlar ama ömürleri vefa etmemiş. Boşuna uğraşılmasın bölüp parçalama zihniyetini diriltmek için. Beceremezler.
“Ferman padişahın, dağlar bizimdir,” diyen Dadaloğlu, “Tahtacı gelini, orman güzeli çek bıçkını dağlar senindir” diyen Âşık Ali İZZET Özkan bu duruşu haykırmıştır. Karacaoğlan’ın dilindedir Mengileri; Pir Sultan’ın, Can Hatayi’nin, Kul Himmet’in nefesleri dillerde. Söylenmeye de devam ediliyor.

Gerçemek Dergisi  Sayı 29 (26.11.2009)

KAYNAK: KARAMAN TEMETTÜ’ AT DEFTERLERİ .DOĞAN KOÇER 2007 CİLT. 1,2,3 (19.Y.Y. KARAMAN’ın Sosyo Ekonomik Durumu)

Yazarın Diğer Yazıları