Her sabah, her sabah çekilen göçler,
Katarın çeker mi oldun küçücek?
Yel gibi geldin de, geçtin buradan,
Rahvanlı tatar mı oldun küçücek?
Başına sokulmuş gülü, lâlesi,
Yaktı beni kaşlarının karası.
El göçüp, kendi burda kalası,
Dağlarda melil mi kaldın küçücek?
Başına bürünmüş ibrim börümcek,
Duramıyom yâr ben seni görüncek.
Dolanıp da hasta hâlim soracak,
Dillerimden düşer m’oldun küçücek?
Karac’oğlan der ki: Yandım kül gibi,
Gönlümün köprüsü ince kıl gibi.
Yanağın açılmış gonca gül gibi,
Burcu burcu kokar m’oldun küçücek?
Karacaoğlan