Dün sabah yürüyüşümü yaparken, Özgürlük Yolumun sonundan, Sertavul Çöplüğünü, daha doğrusu oradaki kartalları, akbabaları ve kuzgunları seyretmek istedim.
Ama o da ne!?..
Bir tek kartal yok, bir tek akbaba yok!
Bu nasıl bir şey, olamazdı bu, olamazdı?!
Ama ne yazık ki öyleydi…
Yirmi otuz kuzgundan başka ne kartal vardı, ne akbaba.
Oysa buraya ben kartalların, kuzgunların ve akbabaların havaalanı diyordum.
Onlarca kartal, akbaba vardı burada…
Şimdi bütün yetkililere, bütün sorumlulara, kendim de içinde herkese en yüksek sesle soruyorum: Nereye gitti bu kartallar, bu akbabalar, ne oldu bunlara, ne oldu?..
Bu kuşları daha önce yazmıştım. Bu çöplükte besleniyorlardı, sayıları da çok fazlaydı. Bu yörede, burası kadar kalabalık hiçbir yerde bu kuşlar yoktu. Ve bu kuşlar Sertavul’un bir güzelliğiydi, bir başka simgesiydi.
Geçenlerde burada bir yangın olmuştu…
Nereye gitti bu kuşlar? Öldüler mi, öldürüldüler mi, terk mi ettiler burayı?.. Kim biliyor bunu, kim farkında?..
Çocukluğumda köyümüzde bir ceviz ağacı vardı. Mut Yöresinin en büyük ceviziydi o. Adı da Goca Ceviz’di. Akşam olunca yüzlerce karganın oteliydi. Gak gak diyerek gelirler, ala şafakta da gak gak diyerek uçup giderlerdi.
Ne zaman ki Goca Ceviz kesildi, kargalar da kayboldu gitti…
Bir iki gün önce bir köylüyle konuşuyorduk. Balabolu’yu görmüş, hayran kalmış, bir o kadar da şaşırmıştı.
Bababolu, bizim “Gavur” dediğimiz insanların kurduğu, olağanüstü güzel, eski bir yerleşim yeriydi. Kimse koruyamamış, koruma gereği bile duymamış, yağmalanmış gitmişti. Kalepınarı’nındaki aslan anıtları bile oradan getirilmişti.
Balabolu da, kargalar da, kartallar akbabalar da aynı aslında…
Evet, Sertavul’un simgelerinden olan kartallar, akbabalar yok, göremedim…
Bütün bedenimi, yüreğimi, içimi bir acı sarıyor…
Utanıyorum insan olmaktan…
Ve yeniden soruyorum herkese, kendime de:
Nereye gitti bu kuşlar, ne oldu bu kuşlara, ne oldu?..
Bir bilen, merkezi ve yerel yönetimlerin bir sorumlusu varsa (!) söylesin bunu, söylesin!…