DOLAR
32,3105
EURO
35,0957
ALTIN
2.279,29
BIST
8.961,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
25°C
Mersin
25°C
Az Bulutlu
Cuma Açık
26°C
Cumartesi Açık
24°C
Pazar Az Bulutlu
24°C
Pazartesi Açık
23°C

KOZLAR YOLCULUĞUM

28.12.2018
A+
A-

Nisan ayında yaylaya avar ekmeye gidilirdi. Birgün önceden hazırlıklar yapılır erkenden yatılırdı ama heyecandan gözümüze uyku girmezdi. Çünkü bir yıl sonra yaylaya gidecektik. Sabah erkenden kalkar kamyona yem, yiyecek, ilişeleri de yükler bizimle beraber gelecek olan yaylacıları da alırdık bunlardan hatırladıklarım: NAZMİ İNCEL, YAKUP BEYİN NAZMİ, RIFKI ATALAY, NÜFUSÇU, HÜSEYIN GÜRGEN – DELİ HÜSEYİN, SÜLEYMAN EMMİ, HACI SÜLEYMAN, HÜSNÜ TUNCER, HATİBİN HÜSNÜ, EMİN ATAIŞIK, MEPUS ALİ EFENDİ’NİN OĞLU aklımda olanlar bunlar. HAA EMİN TÜZÜN, MUT POSTA MÜDÜRÜ BUKAY HOCANIN BABASI. Bunları da kamyona alarak yola çıkardık.

Çocukluğumda Kozlar yolu bugünkü gibi düzgün asfalt yol değildi. Uzun, virajlı toprak bir yoldu. Mut’tan çıkıp Kozlar’a ulaşmak gerçekten çetin bir yolculuktu. Yol yok, vasıta çok azdı. Biz biraz daha şanslıydık. Çünkü babam Şoför Sadık kamyonu ile taşımacılık yapardı. Daha yaylaya kesin göçmeden önce nisan ayı başında yaylaya avar dikmeye giderdik. Günler önceden çıkış hazırlıkları yapardık. Çıkış günü de yemi, yiyeceklerimizi, ilişeleri kamyonumuza yükler sabah da erkenden yola çıkardık.

Hacınuhlu mezarlığını geçince bir yokuş vardı; yokuşun bitiminde sol tarafa doğru Kozlar yolu başlardı. O yıllarda yol yemyeşil bir çam ormanı içinden geçerdi. Çaltılı köyüne yaklaşınca da ardıç ormanı başlardı. Toprak yola rağmen yolculuğumuz buraya kadar iyi geçerdi. Fakat Kurudere’yi geçtikten sonra yol iyice bozulur (o yıllarda çok kar yağardı) ve eriyen kar suları ile sürüklenen taşlar geçit vermezdi. Babam beni ve ağabeylerimi yoldaki taşları toplamamız için kamyonun önüne gönderir; yoldaki en ufak taşları bile temizlememizi isterdi. Böylece yoldaki taşları temizleyerek Kurudere’den Köşk’e kadar yaya gider kamyonumuza yol açardık.

Köşk’te kısa bir mola verir; buradaki pınarın uzunca ağaçtan oluğundan buz gibi su içer, elimizi yüzumüzü yıkar ve biraz dinlendikten sonra tekrar yola koyulurduk. Darisekisi’ne vardığımızda yolun içinden akan arktan akan Pınargözü’nün suyu ile yüzümuzü tekrar yıkar biraz daha dinlenirdik. Biz suyun başında oyalanırken babam “Hadin artık daha çok yolumuz var, hızlanın biraz” dercesine kamyonun düdüğünü çalardı. Tabii ben ve ağabeylerim yine kamyonun önüne düşer taşları temizleyerek Pınargözü’nün altındaki büyük viraja varırdık. (Bugün bu viraj hala mevcut olup Pınargözü’nün 100 m kadar altında kalmıştır)

Çok keskin olan bu viraj birkaç manevra yapılmadan dönülmezdi. Dolayısıyla burada da biraz nefeslenirdik. Pınargözü’ne vardığımızda artık Kozlar’ın serin yeli efil efil imanımıza esip, serinletir ve içimiz mutluluk ile dolardı. Çünkü artık düze çıkmış olurduk. Yıkılganı da (şimdi Mehmet Büyükçetin hocamın evinin olduğu yerdeki viraj) çıktık mı yaylamız bütün haşmetiyle karşımıza çıkardı. Ama sevinmek için erkendi çünkü yaylaya ulaşabilmemiz için Yıkılgan’daki en büyük engeli de aşmamız gerekirdi. Burada Çamurluk dediğimiz yerde yol kapalı olurdu. Çamurluk’un üstünden Sürsefa’nın arkı geçerdi. Kışın ark patlar, yola akan sular ağaç, toprak ve taşları taşıyarak yolu kapatırdı. Elimizde kazma ve kürekler ile yolu kaç saatte açabilirdik hatırlamıyorum. Sonra tekrar yola koyulup İsmail Susam emminin evini geçer Ayıderesi’ne varırdık. Burada da Gatıran Boğazı’ndan gelen sel sularının sürüklediği taş ve toprakla yolu yine kapalı bulurduk. Tekrar kamyondan inip yolu açtıktan sonra nihayet yaylaya varırdık.

Bizi bekçi Gedikköylü Mehmet Ali emmi ve karısı Naciye teyze tavşan köpekleriyle birlikte karşılarlardı. Bizi sanki çok uzaklardan gelmişiz gibi sevinç ve heyecanla karşılarlardı. O zaman için haklıydılar tabii. Taa Mut’tan ve meşakkatli bir yoldan geliyorduk. Bekçimiz ile biraz sohbet edip doğru evimize giderdik. Önce kış boyu kapalı kalan evin akarı, kokarı var mı diye şöyle bir baktıktan sonra kamyondaki eşyalarımızı indirip işe koyulurduk.

Babam avar dikilecek bahçeyi önceden Gediköylü Abdılla emmiye sürdürtmüş olurdu. Hemen avarı diker; bir şeyler yiyip biraz da dinlendikten sonra yatmadan aynı zorlu yoldan Mut’a geri dönerdik. Bundan sonra da yaz gelsin de yaylaya göçelim diye hevesle beklerdik…

Bu anlattıklarım 1960’lı yıllara ait anılarımdır. Tam olarak bilemiyorum ama yaylaya çıkıp, evimize varışımız 2 saati geçerdi. Bugün ise yaz ve kış; eskiye göre çok daha kısa olan, asfalt yoldan yaylaya çıkmak 20 dakika bilemediniz yarım saatte mümkün olmaktadır. Günümüzde Kozlar’a ulaşım ve yaşam çok kolay ve rahattır. Ama önemli olan yaylamızın özünü bozmadan korunması, şehirleştirilmemesidir. (Bu konuda şahsen çok üzülüyorum) ama kimseye de sen neden böyle yaptın demeye hakkımız yok.

Sevgilerimle.

Sadık KESKİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.