“Yazmak, sonsuzluğa uzanan dolambaçlı bir yoldan geriye dönüş yolunu bulabilme girişimidir” demiş Barış Müstecaplıoğlu. Emile Zola, “Ancak yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan, rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden başka bir şey değildir”, Cemil Meriç ise, “Ruh, yazının icadından beri ölümsüz.”
Yazmak güzel şey.
Yazmak, çok uzun zamandır ertelediğim bir konuydu. Tamam; mesleğim gereği devamlı yazıyorum, binlerce haber yazdım şimdiye kadar, hala da yazıyorum. Yazdığım haberlere kattığım yorumlarla düşüncelerimi sıkıştırdım satır aralarına, ama köşe yazarlığı ayrı bir olgu. Çırak olarak başladığım gazeteciliğin her aşamasında çalıştım; köşe yazarlığı alanında, −başta Nihat Mustul ve İbrahim Arı olmak üzere birçok arkadaşım ve dostumun özendirmesine ve zorlamasına rağmen- birkaç deneme dışında adım atmadım. Köşe yazmaktan kaçındım, hep geri durdum.
Bugüne kadar erteleme nedenim ise; köşe yazarlığının ayrı bir zorluk, ayrı bir sorumluluk gerektirmesi, kendimi bu konuda yeterli hissetmemem, okuduğum kitaplarda bende hayranlık uyandıran sözcük oyunlarının, benzetmelerin, ironilerin, söz sanatlarının altında ezilmem, belki de iç sesimin dışarı sızmasından çekinmem. Bilemiyorum; belki neden hepsi, belki hiçbirisi. Ama bildiğim, bugüne kadar ertelemekten dolayı kendime kızmam.
“İnsan her şeyden önce kendisi için yazmalıdır. İyi yazmanın biricik yolu budur” demiş, Gustave Flaubert. En azından kendim için yazmalıydım.
İngiliz filozof ve yazar Francis Bacon’un, “Okumak, bir insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır” sözünden hareketle; artık olgunlaşma zamanı.
“Söz kulağa, yazı uzağa gider” Atasözümüzü yoldaşım alarak, köşe yazarlığında bir yolculuğa başlıyorum. Bu uzun yolculuk beni nereye, nerelere götürecek? İtalyan yazar ve şair Giovanni Boccaccio’un, “Kalem, acemi avcıların elinde hedefini şaşıran bir ok da olabilir” sözünü unutmadan, bakalım kalemim neye doğru evrilecek? Hiç bilemiyorum, ben de sizler gibi çok merak ediyorum.
Her gün, her hafta olmasa bile, arada sırada yapacağım yolculukta beni yalnız bırakma Sevgili okur; birlikte yürüyelim bu yolu. Yoldan saparsam beni uyar. Gündeme getirilmesi gerektiğine inandığın konuları, yorumlarını, düşüncelerini, önerilerini, eleştirilerini e-postamda (mgurbuzmut@hotmail.com) benimle paylaş ki; beslenebileyim. Özellikle eleştirilerini sakınma ki, kendimi geliştirebileyim. Kötü söz –hakaret, aşağılama- olmadıktan sonra, en acımasız eleştirin bile başım gözüm üstüne.
Bu ilk köşe yazımı, 1925’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü, 1938’de de Pygmalion ile Oscar’ı alarak, bu iki ödülü de alabilen ilk insan olan, sosyalizm ve kadın haklarının koyu savunucusu İrlandalı oyun yazarı Bernard Shaw’un, “Kendisi ve çağı hakkında yazan insan, tüm insanlar ve çağlar hakkında yazmış olur” sözüyle tamamlamak istiyorum.
“Yazı İşleri” köşemde, “Hoş buldum!” Sevgili okur…
Mehmet Gürbüz kimdir: https://mutilcemiz.net/biyografi/mehmet-gurbuz/