DOLAR
32,2081
EURO
34,8604
ALTIN
2.444,95
BIST
10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
22°C
Mersin
22°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C

ESKİDEN ÇOCUKKEN OYNADIĞIMIZ OYUNLAR

ESKİDEN ÇOCUKKEN OYNADIĞIMIZ OYUNLAR
26.12.2023
A+
A-

HARPÇILIK: Denilen bazılarının komen dediği oyun guruplara bölünerek takım halinde oynanırdı. Amaç burda karşı takımdan herkesi vurmaktı ve saklanarak yani siper alınarak oynanırdı.
Vurulmanın kuralı bütün vücudunun görülme pozisyonunda yakalanması idi, sadece kafanın görülmesi vurulma sayılmazdı;vurulan oyundan çıkar ve bir tarafta kimse kalmayıncaya kadar devam edilirdi… O zamanlar, hazır silah oyuncaklar yoktu, herkes kendi silahını tahtadan yapardı.

LİMON: oyunu denilen bir oyun vardı. Yarım bir limonla oynandığı için bazı yerlerde bu ismi almıştı. Üç metre çapında bir daire çizilir ve herkes ayağında limonu veya başka bir şeyi top saydırır gibi saydırıldı, en az saydıran ebe olur ve dairenin dışında olurdu. Dairenin içine belden yukarıya limon havaya doğru atılır ve burada ki amaç limon dairenin içinde yerle buluşmasını önlemekti. Dairenin içindeki kişi atılan nesneyi dairenin içine düşmeden, ayak, diz kafa ile, el kullanmak yasaktı. Dairenin dışına ve uzağa vurmaktı. Ebe nesnenim düştüğü yerden nesneyi veya limonu dairedeki kişiye atmak zorundaydı.

MİSKET OYUNU: Misket oyunun da değişik versiyonları vardı. Baş dediğimiz oyun türü: Misketler yan yana sıra ile dizilir ve elimizde ki en gösterişli ve ağır misketi ona başlık denirdi. Tabi önceden yere kaç misket dizileceği konuşulurdu ve herkes yere o kadar misket koyardı veya dizerdi. Başlık ile herkes dizili olan misketlerden açılır ve en uzağa açılmış olan ilk atışı yapma hakkına sahip olurdu. Herkes yerdeki misketlerden uzaklığına göre atma sırası belirlenirdi. En yakında olan, misketlerin başında kalırdı ve ilk atacak kişi ona şunu sorardı, Hangi baş? Sağ baş veya sol baş denirdi, o taraftan vuran vurduğu kadar misketi alırdı. En başta ve o baş söylenmişse o başı vuran yerdeki misketlerin tamamını alırdı. Tabi kimse vuramamışsa veya baştan itibaren kalan misketlerde, misketlerin başında durana kalırdı. Burada kural dizili misketlerin aynı hizadan çıkması ve tartışmaya mahal vermemesiydi. Misket oyunundan karlı çıkan yüttüm hepsini yüttüm derdi.

İsmi Gondik denilen bir tür vardı. Bu türde iki veya üç kişi ile oynanırdı başlığını birisi ileri doğru atardı, rakibi de onun başlığını vurmaya çalışırdı. Tabi ki baştan kaç misketine oynandığı konuşulurdu. Misket atmada gondik denilen sitil başlığını yuvarlamazda havadan tam rakibinin, başlığına atma tekniği idi. Ve bu oyunda karış mesafesi kurallardan birisiydi. Eğer rakibinin misketine senin misketin bir karış mesafe içinde ise vurdu, kabul edilirdi. Bu oyun elleri büyük olanlar için avantaj olurdu. Tabi yine Misket ile oynanan Miselles denilen ve yere bir eşit kenar üçgen çizilip, içine misketlerin konması ile oynanan bir tür vardı. Burada amaç başparmağın ile sıkıştırdığın başlığını tek tek üçgenin içindeki misketleri vurarak çizgilerin dışına çıkarmaktı. Eğer başlığınız üçgenin içinde kalırsa yanar ve o ana kadar yerden topladığınız, misketlerde tekrar yere bırakırdınız. Kuyu denilen bir misket oyunu vardı ve bu da iki türlü oynanırdı. Herkes misketin rahatlıkla gireceği bir kuyu açardı ve o kuyudan bir karış mesafeden öbür misketlere atış yapardı veya rakibini kuyusuna misketini sokarsa, oradan oyuna devam ederdi kuyusu ele geçirilmiş oyundan çıkar ve oyunun bitmesini beklerdi. Burada da yine kural misketi başparmak ile fırlatıp rakibinin misketini vurmaktı. Ortada bir kuyu boş ve sahipsiz olan türü de oynanırdı buna da kaptan denirdi. İleriye bir çizgi çizilir bu çizgiye misketler atılır, çizgiye en yakın misketin sahibi birinci olur ve oradan, misketini kuyuya sokan birinci olarak oynamaya hak kazanırdı. Kuyuyu ele geçiren öbürlerini kuyuya yaklaştırmaz ve burayı savunurdu.

YAĞ SATARIM BAL SATARIM OYUNU: Bu oyun genellikle, İlkokullarda beden derslerinde öğretmen nezaretinde oynanan bir oyundu. Sınıfta ki kişiler, yere çömelir ve bir daire oluşturulurdu, elinde mendil olan ve mendilin bir ucuna da düğüm atılırdı. Daire olmuş kişilerin etrafında, yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım diyerek gezerdi ve birisinin arkasına mendili bırakırdı, arkasında mendil olduğunu fark etmeyen kişi mendil ile dairenin etrafında kovalanır ve yerine oturuncaya kadar, kendisine mendil ile vurulurdu.

MENDİL KAPMACA: Yine bu oyun okular da oynanırdı. Sınıf takiler ikiye ayrılarak, karşılıklı dizilir ve ortada elinde bir mendil tutan, kişinin vermiş olduğu işaretle, guruplardan karşılıklı iki kişi çıkarak mendili rakibine yakalanmadan kendi tarafına getirmeye çalışırdı

CIZ: Bu oyun üç taş ile oynanır ve yere bir kare çizilir, ve tam ortadan kareyi enine ve boyuna bölen artı işareti şeklinde çizgi çekilirdi,amaç üç taşı yan yana getirip cız yapmaktı.

KÖREBE: Genellikle herkesin bildiği bu oyun, ebenin gözlerini bağlayarak, zevkle oynanan oyundu. Gözleri bağlı ebe birisini yakalayarak ismini söylerdi ve ebelikten kurtulurdu.

BEZİRGANBAŞI: En çok kızlar tarafından tercih edilen bir oyundu. Karşılıklı dizilir ve kollar havada ve ellerle birleşmiş vaziyette,Bezirganbaşı isimli bir şarkı söylenerek oynanırdı.

AŞIK ATMA: Genellikle kırsal kesimde hayvanların aşık kemiği ile oynanan bir oyundu ve kayış ile ele vurma vardı.
Benle kimse aşık atamaz lafı dilimize bu oyundan girmişti. O zamanlar her taraf apartmanlar ile dolmadığı için çocukların oyun oynayacağı, boş alanlar çoktu ve teknolojide, bugünkü oyuncak zenginliğini o kuşaklardan mahrum etmişti, acaba hangileri daha zevkli ve sosyal olmaya çocuklarımızın sağlığı bakımından hangisi daha faydalı tartışmaya açık bir konu bana kalırsa ben yaşadığım çocukluğumu tercih ederim.

İNTERNETTEN ALINTIDIR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.