Babamın en küçük amcası nam-ı diğer Kemancı Osman amcamız herkesçe sevilen, ince ruhlu, tüm dünyayla barışık, son derece nazik ve hoşsohbet birisi idi.
Abisi olan dedem gibi ince uzun boylu, sarışın ve mavi gözlü idi.
Az ama öz konuşur, sesini asla yükseltmezdi. Geldiğinde hemen hepimiz etrafında olup onu izlemeyi, konuştuklarını dinlemeyi isterdik. O’nun zarafetini kelimelerle ifade etmek hiç kolay değil.
Kendisi küçük büyük herkese saygılı davranır, herkesten de saygı görürdü.
İbadetlerinde titiz ve devamlı idi. Nur yüzlüydü ve ahlakı Peygamber Efendimizi (sav) hatırlatırdı.
Üç oğlu ve bir kızı var.
Birgün oğullarından birisi çok borç yapmış ve ödeyememiş. Osman amcamız arazilerinden bir kısmını satarak borcu kapatmış. Oğluna da ancak çok yumuşak bir dille “Oğlum borç yiğidin kamçısıdır. Ama bu biraz fazla olmamış mı?” demiş o kadar…
Daha çocukken büyük abisinden (Kemancı Ellez) marangozluk ve keman yapımını öğrenir. Abisi de bu sanatı yörük obaları etrafında dolanan çingenelerden öğrenmiştir.
Osman amcam esas olarak marangozluk ile geçimini sağlamış, bu arada Keman yapmayı ve çalmayı da sürdürmüştür. Öyle ki Silifke’den onun yaşadığı Mut’un Çivi köyüne keman akordu için bile gelenler oluyormuş.
Mut’lu Türk Halk Müziği sanatçısı Musa Eroğlu ile ormanda buluşup meşk yaptıklarını da söylerler.
Çivi köyüne yerleşmesinin hikayesi de ilginçtir. Osman amcamız 25 yaşında iken, yazları ailenin Çivi köyü çevresindeki yaylalarına gelirlermiş. Birgün hayvan otlatırken kendisinden yaklaşık on yaş küçük
Çivi köyünden Ayşe adlı bir kızla karşılaşır. Konuşur anlaşırlar. Osman amcam iç güveysi gibi onların köylerinde yaşamayı kabul eder. Ayşe’ye tutulmuştur.
Annesinden izin alır ve böylelikle Çivi ’ye yerleşir. Ayşe teyze 2000 yılında vefat edene kadar mutlu mesut yaşarlar.
Osman amcam öyle birisidir ki, hiç kimseyle arası açık değildir.
Sevmediği tek şey deri çökeleğidir. Daha önceleri soğan da yemezmiş ancak askerde alışmak zorunda kalmış.
Çivi köyüne yerleşmesine rağmen Osman amcam çocukluğunun geçtiği Silifke’nin yaylalarını da hiç unutmamış, hemen her yıl oralara ziyarete gitmiş ve dağlara hayvanların su içmeleri için çoban çeşmeleri yaptırmıştır.
BİLLURİ
Meryem UYSAL