İnsanoğlu yeryüzüne gelende,
Kur’ağaçtan meyve bitmiş gib’olur.
Kâmil olup on beşine değende,
Cevahirden yükün tutmuş gib’olur.
Talana da deli gönül, talana,
Gide gele orta yeri dolana.
Bir yiğit, sevdiği yakın olana,
Her gün düğün, bayram etmiş gib’olur.
Bir yiğit yaslanıp dizine yatsa,
Yârinin yağlığın yüzüne örtse,
Her dem sevdiğinin sesin işitse,
Gökyüzünde turna uçmuş gib’olur.
Yüce dağ başında yayılan ceylan,
Avcılar geliyor, dört yanın dolan.
Her olur, olmaza sırrını diyen,
Boz bulanık çaya akmış gib’olur.
Kolda götürürler şahanı, bazı,
Her zaman severler gelini, kızı.
Yiğidin ikrarı, güzelin sözü,
Taze yağı bala katmış gib’olur.
Karac’oğlan der ki: Bizi kayıran,
İki canı birbirinden ayıran,
Muhannet aşıyla karın doyuran,
İki elle zehir yemiş gib’olur.
Karacaoğlan