Mut, Birinci Dünya Savaşı döneminde içel Sancağı’na (livasına) bağlı bir kaza merkezi idi.
Ülkede, Mondros Ateşkes Antlaşması ile işgaller başlamış, Adana, Mersin, Maraş, Antep ve Urfa bölgeleri Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
Söz konusu tarihlerde Mut merkezinde Kayseri’den göçüp yerleşmiş olan Ermeni ve Rumlara ait yirmiye yakın ev bulunmaktaydı. Bunlar Osmanlı vatandaşı olduklarını düşünmüyor, kendilerini Yunanlı gibi görüyorlardı. Bu arada hükümetin yetersiz idaresinden bazı halk düşmanları türemişti. Mut’ta ‘Kedere’ ve ‘Döş Veli’ adında kişiler etraflarına topladıkları bir takım maceraperestlerle çevrelerini yağma ve talan ederek dehşet saçıyor, bunlara azınlıkların da ihaneti eklenince küçümsenemeyecek bir tehlike oluşmuştur.
Ayrıca yöre halkı Adana, Tarsus ve Mersin’in işgali üzerine, mal ve mülklerini terkeden, en değerli eşyalarını bile yanlarına alamadan kaçarak Mut çevresine gelip yerleşen Türklerin maruz kaldığı sefaleti ve zorlukları görüyor, işgal bölgesi altında kalan Türklerin mal, can ve namus güvenliğinin kalmadığını duyuyor, kendileri de böyle bir işgal altında kaldıkları taktirde ne yaşayabileceklerini daha iyi anlıyorlardı.
Kırobası (Mara) Nahiyesi ile bazı köylerdeki Rumlar ve Ermeniler’in Mersin’deki Fransız işgal komutanlığı ile irtibatları ve işbirliği sonucu, ilçelerinin Fransızlar tarafından işgal edileceği söylentileri ile karşı karşıya kalan Mutlular, kendileri de bir işgali beklemeden girişimlerde bulunmuş ve önlemler almaya çalışmışlardır.
Bölgedeki işgaller üzerine bazı heyetler vasıtası ile “yöre halkının mücadelesine yön verecek bir komutanın görevlendirilmesi” talebi Mustafa Kemal Paşa’ya iletilmiş, bu istek karşısında Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi Kararları’na uygun hareket edilmesi talimatını vermiştir. Çukurovadaki şehir ve kasabalardan, işgal edilenlerin kurtarılması, henüz işgal edilmeyen yerlerin ise işgal altına girmesini önlemek üzere, silahlı bir teşkilat kurulması gerektiği düşüncesiyle, 1 Kasım 1919 tarihinde, Kilikya Kuva-yı Milliye Umum Komutanlığı, buna bağlı olarak da Adana Doğu ve Adana Batı Cephesi Kuva-yı Milliye Komutanlıkları ile Mersin ve Tarsus Kuva-yı Milliye Komutanlıkları kurulmuş, bunların başına komutanlar atanmıştır. Yörede, Milli Cemiyetler ve sözü edilen Kuva-yı Milliye Komutanlıklan’nın kurulmasını takiben, yörenin işgaline karşı hareketler üç yönde “Adana’nın kuzeydoğusu ve kuzey kesiminde: Develi – Andırın – Feke-Kadirli; Adana’nın kuzey ve kuzey batısında: Niğde – Karaisalı – Pozantı; Mersin’in batısında: Mut – Silifke – Erdemli” taraflarında başlatılmıştır.
6 Aralık 1919 da Konya’dan gönderilen bir yazı ile Mersin ve Tarsus Kuva-yı Milliye komutanı olarak Emin Resa (Arslan) görevlendirilmiştir.
Bu gelişmeler sürerken, Merkezi Konya’da bulunan XII. Kolordu’nun Topçu Bataryası Komutanı Yarbay izzet Bey, Mut ve havalisindeki teşkilatlanma ile bizzat ilgilenmiştir. XII. Kolordu Komutanı Miralay Fahrettin (Altay) Paşa da, gerekli eleman ve malzemeyi sağlamıştır. Bu arada asıl görevi Mut ve Gülnar çevresindeki Milli Kuvvetleri teşkilatlandırmak olan Koçhisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Binbaşı Emin (Mengenli) Bey, Silifke Askerlik Şube Başkanlığı’na atanmıştır.
İzmir, Manisa, Balıkesir ve Bursa’nın, Yunanlılar tarafından işgali, Mut’ta Cami Meydanı’nda düzenlenen mitingte protesto edilmiş, konuşmacılar Mut’luları düşmana karşı koymaya çağırmışlardır.
Bu arada Sivas Kongresi’nde kararlaştırılan “Her il, ilçe ve köyde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti’nin bir şubesinin kurulması cemiyet nizamname ve talimatnamesi” Mut’a da ulaşmıştı. Gelen bu genelge Mut Belediyesi’nde Mut’un ileri gelenlerine okunmuş, çok beğenilmiş ve Müftü Nadir Bey’e teslim edilerek, her gece onun evinde toplanılması, üye kaydı yapılması ve gerekli hazırlıkların yapılması kararlaştırılmıştır. Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, bu şekilde gizlice kurulmuş olur. ilçede mahalli yönetim güçlüdür, Osmanlı Hükümeti’ne bağlı Silifke Mutasarrıfı Esat Rauf Bey ve Mut Kaymakamı Mehmet Ali beyler, üyeleri takip ettirdikleri için cemiyet, faaliyetlerini açıktan sürdürememektedir.
Bu arada XII. Kolordu Komutanı Topçu Yarbay İzzet Bey, Sivas’ta bulunan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’nden aldığı talimat gereğince, Ekim 1919 da Mut’a gelerek, ilçenin ileri gelenleri ve aydınları ile gerekli hazırlıkları yapmıştır. Mutlular 1 Kasım 1919’da Kaymakamlığa müracaat ederek Müdafaa-i Hukuk’un İçel’de ilk şubesini açmışlar ve ilk kararı almışlardı. Bu ilk karar şöyle idi:
“Numro:1
Akdemce buraca teşekkül eden Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Heyeti bervechi zir ve bil intihab yeniden teşekkül etmiş. Badema defatir-i esasiyesi tutulmak üzere ittihaz edilen mukarreratı havi defterdir. 1 Kasım 1919
(Evvelce burada kurulup gizlice çalışmalarını sürdüren Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Heyeti aşağıda yazıldığı gibi yeniden oluşturulmuş. Bundan sonra genel esasları kaydetmek üzere tutulan defterdir. 1 Kasım 1919)
Seçilen Heyet Üyeleri:
Başkan Mahmut Bey oğlu Mirza Bey, II. Başkan Müftü Nadir Bey (Mutluay) ile üyeler: Abdullah Bey zade Yakup Bey (İncel), Hüseyin Efendi oğlu Tahsin Efendi (Deli Kadı), İzmirli Ahmet Efendi (İzmir), Hacı İbrahim zade İbrahim (Oral), Abdullah Bey zade Ahmet Bey (Aslan).
Yedek Üyeler:
Müftü zade Hüseyin Efendi (Nemutlu), Dr. Hamdi Bey, Nahiye Müdürü Hakkı Bey (Lobut), Ermenekli Hacı Ahmet Efendi (Yurdagülen), Uzun Ali Efendi (Paylı), Çakır Hüseyin Usta (Küçükçakır), Ali Haydar Bey (Arıkan), Eski Mal Müdürü Emin Efendi (Alper) ve Binbaşı Ziya Bey.
İyi bir aydın, teşkilatçı ve aynı zamanda hatip olan Müftü Nadir Bey ile Abdullah Beyzade Ahmet Bey halkın dilinden konuşarak onları heyecana getirmişlerdir. Cemiyet, görevlendirdikleri kimseler vasıtasıyla kısa zaman içerisinde köylerin nüfusuna göre bir yada iki gönüllü asker kaydederek, (Milli Kuvvetlere yatak ve birer aylık yiyecekleriyle birlikte katılınmakta) toplam 130 mevcutlu Mut Bölüğü’nü oluşturmuştur.
Toplanan bu kuvvetlere silah ve cephane verilemiyordu. Durum Mustafa Kemal Paşa’ya bildirilmiş, onun talimatlarıyla, Mut Müftüsü Nadir Bey (Mutluay) ile İzmirli Ahmet Efendi, 15 Kasım 1919’da, Mut köylerinden 18 deve kiralayarak gittikleri Karaman’dan binbaşı Nuh Zeki Bey’in gösterdiği büyük kolaylıkla askeri depodan teslim aldıkları 200 tüfek ile 30 sandık (otuzbin) mermiyi, fırtına, kar ve soğuğa rağmen, ellerinde birer tüfekle biri önde diğeri arkada Mut’a getirmişlerdir.
Toplanan askerlerin talim terbiyesi, sevk ve idaresi, o sıralar askeri yüzbaşılıktan istifa eden ve istanbul’a gitmek üzere Mut’a gelen Mazhar Paşa zade Mustafa Bey’in oğlu Yüzbaşı Yaşar Beye verilmiştir. Yaşar Bey, 1 Ocak 1920’de görevine başlamıştır.
Bütün hazırlıklarını tamamlamış, Müdafaa-i Hukuk’un vurucu gücü, Kuva-yı Milli Mut Bölüğü, her türlü göreve hazır hale gelmiştir. Askerlik nizamına göre de Mut Bölüğü takımlara ayrılarak:
” Sarıkavak Takım Komutanlığı’na Çukurbağ’dan yedek subay Abdullah (Dabak)
” Sinanlı Takım Komutanlığı’na Alaçam’dan Yr. Sb. Hacı Halimzade Halim
” Yaylakolu Takım Komutanlığı’na Güme’den yedek subay Hacı Ömer Ağazade Ahmet,
” Merkez Takım Komutanlığı’na Hamam Köyü’nden yedek subay Güdük oğlu Osman (Güdük) atanmıştır.
Bölüğün kurulması ve teşkilatın genişlemesi cephane ve ödenek ihtiyacını arttırmış, yapılan görüşmeler sonucunda Karaman Askerlik Şubesi’nden 200 tüfek ile 30 sandık (otuzbin) mermi daha sağlanmış, cemiyet üyesi Haydar Bey bu silah ve cephaneleri getirmek üzere görevlendirilmiştir.
Çukurova’yı. Mersin ve çevresini işgal eden Fransızlar, doğuya yönelip Anamur’a kadar yayılmayı planlamaktadırlar. Onun için yandaşları olan Ermenileri Mara’ya yerleştiriyorlardı. Mara’nın nüfusu dört bin beş yüz civarındaydı ve bunun dörtte üçünden fazlası Ermeni ve Rum’du. Ayrıca Silifke ve Mut’taki Hıristiyan’larla daimi ilişkileri de vardı. Mara’yı üs olarak kullanabilirlerse Mut’u ve Silifke’yi kolayca istila edebileceklerdir.
Bu durumu bilen Mutlular (Fransızlardan evvel Mara’yı kontrol altına almak için), vakit geçirmeden Mut Merkez Takım Komutanı Osman Güdük idaresinde 130 kişilik bir müfreze ile 3 Şubat 1920 gecesi düzenlenen baskın sonucu Mara’yı kontrol altına almış, Mara’nın çevresi, bilhassa Mersin ve Silifke ile bağlantısı kesilmiştir (6 Şubat 1920).
Mut Bölüğü’nün, Karaman Askerlik Şubesi’nden iki kez silah ve cephane almasına, Mutluların bir kısmının da kendi silah ve cephaneleri ile Mut Bölüğü’ne katılmasına rağmen yine de silah gereksinimi vardır. Bu nedenle Cemiyet, Mut Jandarma deposundaki silahları da alarak Milli Kuvvetlere dağıtmayı düşünür. Depodaki bu silahlar Anamur, Gülnar, Silifke askerlik dairelerinden Sevr Anlaşması gereği toplanmış ve ihtilaf devletlerine teslim edilmek üzere Konya’ya gönderilmeyi bekleyen silahlardır. Cemiyet, Mut Kaymakamı Ali Bey’den sözü edilen silah ve cephaneyi teslim alma görevini Nadir (Mutluay) Bey’e vermiştir. Nadir Bey ile Kaymakam Ali Bey arasında silahlar konusunda yaşanan diyalog şöyledir:
“Kaymakam Ali Bey ‘Biz Almanlarla beraber hu dev/ellerle uğraştık, neticede yenildik. Hâlbuki şimdi Anadolu yapayalnız bu devletlerle nasıl uğraşacak onu düşünüyorum’,
Müftü Nadir Bey: ‘Beyefendi, kelleyi koltuğa alan milletle kimse başa çıkamaz. Dayanağımız milletimiz ve onun sarsılmaz imanıdır. Siz, hemen silahların verilmesine emir buyurunuz'”.
Nadir Bey’in bu sözleri üzerine, kaymakam silahların verilmesi emrini vermiştir.
Mara’nın işgalinden sonra ilk iş olarak Mara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Mara’dan sonra, Gülnar, Yağda ve Keloluk (Güzeloluk) cemiyetlerinin de kurulmasıyla bölgede Silifke’den başka cemiyet kurulmamış yer kalmamıştır.
24 Şubat 1920’de Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde, Binbaşı Emin (Mengenli) Bey’in de katıldığı toplantıda, Silifke’de de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulması gerekliliği görüşülerek, ayrıntılar belirlenmiştir. Sarıkavak Takım Komutanı Abdullah Tabak yönetiminde yüz kişilik bir kuvvet seçilip 5 Mart 1920’de Silifke üzerine hareket edilir. 7 Mart 1920 günü çeşitli yönlerden muntazam kıtalar halinde Silifke’ye giren Milli Kuvvetler hükümet meydanında toplanır. Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi vatansever Mut Kadısı (Deli Kadı namı ile bilinir) Tahsin Efendi mavzerini elinde sallayarak, bütün gönülleri ateşe veren, o günkü milli davayı uzun uzadıya anlatan bir konuşma yapar. “İstanbul Hükümeti’nin korkak davrandığını, milletin acz içindeki bu hükümeti artık tanımadığını, Silifkelilerin de milli kuvvetlere katılıp destek vermeleri gerektiğini” anlatır. Neticede Mart 1920’de Silifke Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş olur. Böylece içel’de Kuva-yı Milliye teşkilatı kurulmayan kaza kalmaz.
Bu teşkilatlanmadan sonra, Milli Kuvvetler Karargâhı kurulur, şehrin emniyeti için devriyeler çıkarılır, içel yoluna gözcüler ve asker gönderilir. Asilerin Mersin tarafına geçip Fransızlarla birleşeceği varsayıldığından, Karaman – Mersin arasındaki geçitler Mut Müdafaa-i Hukuk güçleri tarafından tutulur. Güme Köyü ve çevresi, Gümeli yedek üsteğmen Hacı Ömer oğlu Ahmet Efendi komutasında Güme’deki jandarmalar ile halktan oluşturulan bir müfreze tarafından; Sertavul Geçidi de Müdafaa-i Hukuk azası Yakup Bey ile o sıralar Çölemerik (Hakkari) kaymakamı olup görev yerine gidemeyen İbrahim Fehmi Bey komutasında kuvvetli bir müfreze ile tutulur.
Silifke teşkilatı kurulduktan sonra fedai müfrezeler komutanı Emin Resa, Mut Müdafaa-i Hukuk başkanı Mirza Bey, Mut Müftüsü Nadir Bey, Mut Kadısı Hasan Tahsin beyler, Mutasarrıfı makamında ziyarette; İstanbul hükümeti ile ilgisini kesmesini ve Ankara’da bulunan Heyet-i Temsiliye’yi tanımasını tavsiye ederler. Mutasarrıf, heyeti ve tavsiyelerini sükûnetle karşılar. Heyet de kendisine teşekkür ederek ayrılır.
Bu arada hükümet boşluğunda ortaya çıkan, Mut’ta Kedere ile Döş Veli, Pantışla Memiş; Gülnar’da Cambaz’la Cökü; Ermenek’te Aslan Memet, Konya ve civarında Delibaş eşkıyaları da bastırılmıştır.
Mersin, Tarsus cepheleri açılmıştır. Donanımını tamamlayan Mut Bölüğü, oralara yardıma gitmiştir. Tarsus ve Mersin cephelerinde “Kayhan Grubu” adıyla çarpışıp büyük yararlılıklar sağlayan birlik Mut askerlerinden oluşmuştur.
O sıralarda Ermenek’te bulunan (Konya Mebusu) Hulusi Bey, isyanı ve asilerin hareket ve hazırlıklarını, Ermenek’i işgal girişimlerini, tehdit dolu tekliflerini ve halkın bu yüzden asilere karışma ihtimali olduğu yönündeki bilgileri, günü gününe telgrafla Mut’a bildirip, yardım istemektedir. Mutlular bu telgraflara kendi istihbaratlarını da ekleyerek İçel Mutasarrıfı Hilmi Bey’e bildiriyor, bir taraftan da yardım için hazırlıklar yapıyorlardı. Ermenek’ten alınan son rapora göre “Kaymakam kaçmış, jandarma komutanı üç gündür kayıp, askerlik şubesi reisi bir hamam harabesine gizlenmiş, jandarmalar silahlarını bırakıp saklanmış, hapishane boşaltılmış, halk da maddi ve manevi kuvvet kalmamış”dır.
15 Ekim 1920 tarihinde içel Mutasarrıfı Hilmi Bey, yanında Binbaşı Mengenli Emin Bey, Silifke Müftüsü Mehmet Efendi (İlter), Sami Bey (Silifke Milletvekili), Behçet Bey oğlu Binbaşı Tahir Bey, Silifke Jandarma Komutanı Yüzbaşı Hüsnü Bey, Gülnar Müftüsü Mehmet Efendi (Altın), Gülnar Kaymakamı Ali Sabri Bey, birkaç jandarma ile yirmi kadar Gülnarlı ve yüzden fazla süvari asker Mut’a gelir. Bunlara Mut’tan Ali Bey (Ataışık), Mirza Bey, Müftü Nadir Bey (Mutluay), Mirza Bey oğlu Kadir Bey, Dr. Hamdi Bey, Zülfikar Çavuş (Şener) ile 200’den fazla silahlı Mutlu katılır.
Durum değerlendirmesinden sonra, ertesi gün harekete karar verilir ve karar Ermenek’te Hulusi Bey’e iletilir. 16 Ekim 1920 günü yola çıkan yardımcı kuvvetler o gece Dorla Köyü’nde konaklarlar. Ertesi gün Tekeçatı mevkiinde verilen molada, Mut’tan çekilen telgraf üzerine karşılayıcı olarak gelen Ermenekli müdür Mehmet Efendi, Ahmet Bey, Ermenek reji memuru ile buluşulur. Mutasarrıf Hilmi Bey başkanlığında gelen Ermeneklilerin de katıldığı toplantıda Milli Kuvvetlerin Ermenek’e giriş şekli saptanır.
Buna göre; süvariler güneş battıktan biraz sonra yaya, askerler de yatsı vakti Ermenek’e girerler. Ermenek belediye dairesinde; Mutasarrıf yönetiminde yapılan toplantıda, Keben bölgesine Dr. Hamdi Bey, Kadir Bey, Yusuf Çavuş emrinde kuvvetli bir müfreze gönderilir. Hiç uyumayan bu müfreze Ermenek’in savunmasında büyük yararlılık sağlar. Silifke Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Hüsnü Bey, jandarmaları ile Bağlar bölgesine gönderilir. Müftü Nadir Bey de emrine verilen güçlü bir müfreze kuvvetle Ermenek’in batısındaki Gargara yolunu kapayacaktır. Yardımcı kuvvetler gece şehre girdikten sonra askerlerin yorgunluğuna bakılmayarak derhal görev yerlerine gönderilir. Jandarmalar da şehrin asayişine memur edilmişlerdir.
Ermenek halkından şehrin savunması için görev alanlardan başkasına sokağa çıkma yasağı uygulanır.
Görevliler gece her tarafta devriye gezerek, hem askerlerin uyanık tutulmasını sağlıyor hem de durumu her an kontrol edebiliyorlardı. Müftü Nadir Bey’in devriye gezerken yakaladığı şüpheli kişi, yapılan ilk sorgulamada Mustafa Asım tarafından gönderildiğini, Ermeneklilere bir mektup getirdiğini söyler. Mektupta; Ermeneklilerin teslim olmaları, hiçbir kimseye fenalık yapılmayacağı gibi daha bir sürü vaat ve nasihat bulunmaktadır. Bu haber, Mustafa Asım’ın Ermenek’e gelen yardımcı kuvvetlerden haberi olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
18 Ekim 1920 günü sabahının erken saatlerinde Ermenek’in yukarısındaki yüksek kayalıkların üzerinden Ermeneklilere hitaben küfürler, hakaretler, tehditler savuran eşkıya, pusudaki yardımcı kuvvet üzerine yavaş yavaş yürüyerek Ermenek’in içinden görülecek şekilde kazaya girer. İlk tüfeğin patlamasıyla çatışma başlar.
Ermenek’in dört tarafından eşkıyalar üzerine yaylım ateşi açılmış, Ermenek sanki ateşten bir çember içine alınmıştır. Hiç ummadıkları bu şiddetli ateş karşısında ne yapacaklarını şaşıran eşkıyada panik başlamış, ikindiye kadar devam eden çarpışma, eşkıyaların kaçması ile sona ermiştir.
Altı ölü ile bazıları yaralı olan onsekiz kişi esir alınmış, ölenler içinde eşkıya reislerinden Kara Davut ile yaralılar içinde Ermenek ve havalisini haraca kesen Aslan Memet bulunmaktadır. Esirler, Ermenek’e getirilerek Mutasarrıf Hilmi Bey’e teslim edilmiştir.
Yukarıda da anlatıldığı gibi, Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, idari yönden Müdafaa-i Hukuk Nizamnamesi’ne uygun davranmış, Karar Defterini tutmuş, Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye’ye bağlı kalmıştır. Mali bakımdan ilçe sınırları içindeki köylerden, nüfus durumu ve maddi güçlerine göre salma yoluyla para yardımı ve Milli Kuvvetler için yiyecek ve giyecek eşyası toplamıştır. Kendileri de pek zengin olmayan ve yokluk çeken yöre halkının maddi katkıları, döneme göre büyük fedakarlık olmuştur. Askeri açıdan Sivas Kongresi sonrasında Milli Mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa’nın, yöre halkını teşkilatlandırmak ve kurtuluş mücadelesi vermek üzere görevlendirerek gönderdiği komutanların etrafında toplanmışlardır. Mutlular, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Mut Bölüğü’nü kurarak, bir işgal ihtimaline karşı önlem aldıkları gibi, Kırobası ve Silifke başta olmak üzere Mersin’e kadarki önemli yerleşim merkezlerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve Milli Kuvvetler oluşturulmasına çaba sarfederek katkıda bulunmuşlardır.
Mut Milli Kuvvetlen, bu çabaların sonucu Mersin, Tarsus ve Adana şehirleri ve çevredeki yerleşim merkezlerinin düşman işgalinden kurtulmasına büyük çapta katkı sağlanmıştır. Bunun dışında Konya, Karaman, Ermenek ve Bozkır taraflarındaki iç isyanların bastırılmasında da önemli rol oynamıştır.
Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Nisan 1920’de Ankara’daki TBMM’ye üye tespiti için yapılan seçimlerde de aktif ve etkin bir rol oynamıştır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın, 16 Mart 1920’de, Ankara’da kurulacak Büyük Millet Meclisi’ne milletvekili seçilip gönderilmesini istemesi üzerine, on beş gün gibi kısa bir sürede içel Sancağı’ndan altı milletvekili seçilmiş ve 23 Nisan 1920 Meclisi’ne gönderilmiştir.
“Ali Ataışık (Mut)
Şevki Göklevent (Gülnar)
Haydar Aslan (Silifke)
Ali Sabri Güney (Silifke)
Sami Arıkan (Silifke)
Naim Ulusal (Anamur)”