Yıllar öncesi Suriye kendi halinde bir ülkeydi. Komşumuz Suriye ile ticaretimiz, dostluğumuz kör topal devam ediyordu. Hatta iki devletin Cumhurbaşkanları ailecek geziler yapıyordu. İki devlet aralarında sıfır sorun olgusu yaratılınca sevinmiştik.
Sevindirici günler uzun sürmedi. Ortadoğu‘da emperyalist güçler 100 yıllık emellerini gerçekleştirmek için harekete geçtiler. Önce Irak’a “özgürlük, adalet ve barış” yerine; milyonlara varan yerli katledildi, yüzbinlerce yaralı ve harap bir ülke bıraktılar. Bu güçler doymaz, ülkeyi üçe bölerek yeraltı ve üstü zenginlikleri de paylaştılar. Sırada Suriye vardı orasını da paramparça etmek için Türkiye’yi de yanlarına çekerek on yıldır süren bir savaşın sonunda 6 milyon mülteciyi başımıza bela ettiler. Şu yoklukta 50 milyar dolar para harcadık.
Daha ne kadar milyar dolar harcayacağımız belli değil. Bu mültecilerin ülkelerine dönmeleri için ne tür bir çalışma yürütüldüğünü de bilmiyoruz. Keşke daha ilk günden Suriye Savaşında taraf olmasaydık. Ben Ortadoğu’da ulus devletlerin parçalanmasından sonra da biteceği kanaatinde değilim.
Suriye ile aramızda süren bir on yıl savaşın sonucunda elimize ne geçti? Hani üç günde Emevi Camisinde namaz kılacaktık; ne oldu? Suriye bize komşu bir devlet. Kendine özgü bir sistemleri yönetim biçimleri var. Bir şekilde bir araya gelmenin yolları sağlanmalı. Her iki devletin çıkarları garanti altına alınmalı. Ki 6 milyon mültecinin ülkelerine dönme yolları bulunmalıdır.
Dert bir değil elvan elvan…
Ateş çemberi ortasında kalmışız. Sahil boyu her yerde canımız gibi ormanlarımız yanıyor bizler sadece bakıyoruz. Sorunları sanki ilk defa yaşıyoruz. Lafla çözümlenecek bir durum değil yaşananlar. Acıdır ki; bir tane yangın söndürme uçağımız yok.
Eskiden kel keçel 4.900 litrelik su kapasiteli uçaklarımıza ne oldu? Neden tamir edilerek hizmete sokulamadı? Telef olan bunca keçiler, koyunlar, inekler, öküzler, yılanlar, çiyanlar, 150 yılda eski haline gelemeyecek doğayı katlettiğimize değdi mi?
Şu an Türkiye‘nin ormanları tarihte görülmemiş bir biçimde yanıyor yönetenler zeytinyağı gibi suyun yüzündeler… Yangın hedefine ulaşmış, gideceği yer kalmamış, sorumlu kişiler toplumu aydınlatacakları yerde muhalefeti suçlamalarına devam ediyorlar. Yangın mahallelerinde düğüne gider gibi tirilyonluk arabalarla gidiyor, millete keyfi çayı paketi atıyorlar. Utanmadan hiç sıkılmadan yanıp kül olan alanların turizme açılacağından söz edilince eyvaaaah! demeden edemedim. TOKİ’ye gün doğdu. Her yer betona gömülecek, yine mutaahhitlerin cebine para akacak. Turistik alanlar otellerle dolacak. Yalnız “Turizmi Teşvik Yasası Meclisten geçerken muhalefetin iyi sınav vermediklerini görünce üzüldüm. Sizlerin hatası yüzünden yanan alanlar turizme açılırsa nasıl engel olacaksınız? Her zaman olduğu gibi bedel ödeyen yine vatandaş olacak. Nasıl olsa bizlerde geçen günleri unutma hastalığının olduğunu sizler de biliyorsunuz. Sonra dar güzel bir kılıf hazırlar sunarsınız. Ne sırları kubul etti halkımız, bir bunu mu kabul etmeyecek?
Bana kızanların çıkacağını biliyorum. 280 Milletvekili var muhalefetin. İstemediğiniz bir yasa için neden topyekün oylamaya katılmadığınızı anlatın bize. Milletvekilleriniz değişik yerlerde görev almış olabilirler. Önemli bir oylamaya katılmayacak kadar mı çoktu işleri?
Ülkemizin önünde Kıbrıs, Suriye, Libya, Adalar ve kıta sahanlığı gibi çözüm bekleyen hayati sorunlar varken: Afganlı olup Afgan Devletine karşı savaşan Amerika’nın paralı askerlerinin de istihdam yeri haline geldik. Hepsi 25-30 yaşlarında, Amerika‘nın çıkarlarını koruyan, vatan haini savaşçılar. Kendi doğdukları ülkeye ihanet eden bu insanlar bizlere neler yapmaz? Aklımızı kiraya verdiğimizin göstergesi bu olsa gerek.
Böyle olmasa: 4 milyon dolarla hangarlarda çürümeye terk ettiğimiz yangın söndürme uçaklarımızı hizmete sokmuyoruz, Somali’ye 30 milyon dolar hibede bulunuyoruz.
Alfabemizde yazardı bilirsiniz; YAT YAT UYU, UYU UYU YAT…
CEMİL COŞGUN
O8.O8.2021