Eleştiri illaki hırpalamak, aşağılamak, alay etmek, hafife almak, yıkıcı olmak için yapılmaz. Eleştiri, bir düzeltme çabasıdır. Bir şeyin kusurunu, ayıbını ortaya koyarak güzellikleri ortaya çıkarmak için yapılır. William James: “inançlar doğru oldukları için işe yaramazlar, işe yaradıkları için doğrudurlar” der. Bizim için önemli olan inanç ve fikirlerimizin bizzat kendileri değil, etkileridir.
Neyi nasıl öğrendiğimiz, hangi amaç için öğrendiğimiz önemli. Pavlov’un “şartlı refleks” teorisine göre ezbere ve tekrara dayalı, aynı konu üzerinde yoğunlaşıp, öğrendiğimizi sandığınız konular ne kadar değerlidir? Dışarıdan nasıl algılanmaktadır, ne kadar kabul görmektedir. Size yeterli olan bilgi diğer insanlar tarafından nasıl değerlendiriliyor. Benim ‘doğrum’ en doğrudur diyebilmek için ölçümüz nedir? “Kişiye hatası söylenmezse, kabahatini hüner zanneder” der. Sadi Şirazi..
Eleştirmeyi çok seviyoruz ama eleştirilmeye tahammülümüz yok. Eleştirmeyi olumsuzluk sanıyoruz. Kendileri dışında hiç kimseyi beğenmeyenler yapıcı eleştiri yapamazlar. Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte “eleştiri kültürünün” kontrolden çıktığı, yozlaştığı görülmekte. Laf sokmayı, hakaret etmeyi, sivri dilli yazılar yazmayı marifet sayanların sayısı oldukça fazla. Oysa konunun uzmanları bunun bir kişilik bozukluğu olduğunu söylüyorlar. Bu tür kişiler, kendilerine olan sevgilerinden dolayı fazlaca ukaladırlar. Sizi asla tam olarak dinlemezler. Her zaman kendi sorunları, uğraşları ön plandadır. Herkese bir kulp bulmakta ustadırlar. Onlar için kendi kuralları önemlidir. Kafalarına estiği gibi davranırlar. Eleştirilmeyi hiç sevmezler. Hep haklıdırlar. Çabuk öfkelenen bir yapıya sahiptirler. Kendilerini özel sanan bir yapıları vardır. Laflarıyle büyüdüklerini sanırlar ama, yaptıklarıyle küçülürler. Siz siz olun bu tür insanlarla söz dalaşına girmeyin. Eleştirmeyin. Neticede onlar hasta ruhlu insanlardır. Asıl sorunları sizinle değil kendi egolarıyladır. Onları kendi haklılıklarıyla baş başa bırakmak en güzel yoldur.
Mevlana ne güzel demiş; “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Saygılarımla.
Mehmet Ünlü