DOLAR
35,6840
EURO
37,5166
ALTIN
3.194,44
BIST
10.104,85
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
16°C
Mersin
16°C
Az Bulutlu
Cumartesi Açık
18°C
Pazar Açık
18°C
Pazartesi Açık
16°C
Salı Az Bulutlu
17°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

EMEK VE KÜLTÜR SANAT

27.05.2020
A+
A-

Kimi yazılarımda kendimi anlatıyor, kendimi dillendiriyorum ya, zaman zaman kafama takılıyor bu; “Yoksa kendi reklamını yapan, bilgiç, “yazar goduşu” birisi miyim?” diye.
Ama inanın ki öyle değil. Bir kişide bile böyle bir algı oluşmuşsa üzülür, utanç duyarım bundan. Çünkü ben hiçbir zaman “Ben yazarım, ben şairim” demedim, “Yazmaya çalışan birisiyim” dedim hep.
Yazarlar kendilerini yazarken başkalarını da, başkalarını yazarken kendilerini de yazarlar. Böyle bir derin içiçelik bu. Zaman zaman yazmaya çalışan birsi olarak ben de böyle yapmaya çalışıyorum. Kendimi yazmaya çalıştığım nice yazılarda sizler de varsınızdır, sizleri anlatmaya çalıştığım yazılarda ben de varımdır.
Bu konuda anlaştıysak, gelelim asıl konuya:
Emekçiyim, emekten yanayım, emekten yana bir düzeni savundum hep.
Bunu niçin söylüyorum?
Yanılmıyorsam beş yıl önceydi. Buzdolabımızda bir sorun vardı. Bir usta çağırdık. Ayarı bozulmuş, ayar düğmesini birkaç döndürdü, o kadar. 25 lira verdik.
Karşımdaki bir usta, bir emekçi, asla çok görmüyorum, derdim de bu değil zaten…
On üç yıldır Mut Çıtlık dergisini çıkarıyoruz. Yılda dört kez çıkıyor. Mut içi yıllık aboneliği (sürdürümü) 15 lira…
Derdimiz asla para değil. Böyle olsaydı eğer, böyle bir dergi on üç yıldır 15 lira olmazdı.
Mut içinde dergileri elden dağıtıyorum. Yani bir sürdürümcünün yanına yılda dört kez uğruyorum. Temmuzun sıcağında, ocağın ayazında. Ve yılda alınan para 15 lira. Bunların hiçbirisi sorun değil, seve seve yapıyorum bu işi, bir dergiyi yaşatmak öyle kolay değil.
Diyeceğim şu ki, bir gün birisine dergi götürdün, bir yılı dolmuştu, 15 lirayı vermemek için bin dereden bir su getirmeye kalkıştı. Ve o günden beri adamın işyerine uğramaz oldum. Ama ben değil de bir usta varsaydı yanına, bana yaptığı evirmeleri çevirmeleri asla yapmazdı. “Kültür sanat aş mıydı ekmek miydi” çünkü?
Çekinerek, biraz da yüzüm kızararak söylüyorum, benimki de bir ustalık oysa, elli yılımı verdim bu işe.
Kalın kalın altını bir daha çiziyorum, amacım kıyaslama yapmak değil, asla. “O’na veriliyor da bana verilmiyor” hiç değil. O ustanın emeğini de savunuyorum.
Anlatmak isteyerek öne çıkarmak istediğimse kültür sanattır, kültür sanatın insanlar ve toplum karşısındaki durumudur, kültür sanata harcanan emeğin bilincinde olunup olunmamasıdır. Konu ben değil, kültür sanattır…
İşte bu yüzden de zaman zaman, “İt eti satarlar” kültür sanatla uğraşanlar.
Peki bunu önemseyen yok mu? Olmaz mı, var, hem de çok!?
Kültür sanatın daha bir önemsendiği, hatta insan ve toplum için vazgeçilmez olduğu güzel günlerin umuduyla, selam ve sevgiler…

Yazarın Diğer Yazıları