“Bir taşla iki kuş vurmak” değil bunun adı, inanın ki değil, bin kere değil! Niyet kuş vurmak değilse de, “kuş vurmak” var bunun içinde çünkü. Bu yüzden de olsa olsa, “Erdemli’ deki düğüne giderken Silifke’deki düğüne de katılmak” olur bunun adı. Öyledir de zaten.
Sandıklı; 20 Aralık 2019, nüfusu 33000, belediyenin kuruluş tarihi 1869…
Daha çok emeklilerin, dolaysıyla da yaşları büyüklerin yeri burası, bu kaplıca, daha çok da kadınların… Yedi sekiz gün de olsa yemek pişirme, bulaşık yıkama derdi yok. Buranın yiyeceği başka yerlerden çokmuş, onun için geliyormuş kimisi buraya. Şaşırıyorum insanların bu kadar bilinçsizce yemesine içmesine! Hepsinin parasını kurur kuruş ödemiş olsalar da, parasızmış gibi sarılıyorlar hepsine!..
Aykırı olmak bütün kurallara uymamak değildir kesinlikle. Ne güzel yazmışlar, “15-20 dakikadan fazla kalmayın” demişler, sen aykırılık taslayarak bir saat kalmaya kalkışırsan sıcak suda, beyin kanamasından kıl payı kurtulursun işte!..
Gömlekle sabah yürüyüşü burada, bu mevsimde…
Tuz odası; dingin, dinlendirici, çok derinlerden ve çok sessizce klasik müzik… Birini biliyorum, Vivaldi’nin Mevsimler’i… Tuzla müziği birlikte soluyor insan.
Dışarıdaki havuz doyumsuz; bir yanda suyun serinceliği ve ılıkçalığıyla bedeninizin okşanışı, hele yağmur da yağıyorsa daha bir doruklardasınız, bir yanda müziğin evrenselliğiyle ruhunuzun okşanışı; Fransız, İtalyan, İspanyol, Yunan ve başka ülkelerin eşsiz müzikleri… “Daha da, daha da” kalmaktan başka seçeneğiniz yok sanki.
Ya “Lobi Teras Katı” denilen yer!?.. Hem kendi ellerinizle doldurduğunuz çay, hem çocukluğunuzun ve gençliğinizin sizi uçurup giden şarkıları… İşte, “Benim kadar suçlusun bunda sen de…” Biraz kalsanız ince hastalık, ya kalkıp gitmek kurtarıyor sizi ya diyalektik!
Küçücük bir çocuk; enerjisine ve özgüvenine ne annesi yetişebiliyor ne babası!..
Otel duvarlarını süsleyen onlarca resim tablosu var. Bir ara Otel Müdürüne dedim ki, “ İmza etkinliğine katılmazsan bu tablolardan birisini çalabilirim!” “Çalabilirsin!” dedi o da. Diyelim ki bir tablo “çaldım”, büyük bir olasılıkla aşağıdaki tablo olurdu o da.
“Birkaç günlüğüne de olsa soluk almaya geliyorum aslında buraya. İşte aldığım “soluk”; cumartesi pazar günü İzmir, şimdi de “Söyleşi ve İmza.”
“Tekirdağ; Anadolu’mun Avrupası…”
“Anamur; muzun memleketi, denizi en temiz, en güzel, hele Anamuryum, Yasemin kokulu şehir!..”
“Mut; doğduğum yer, memleketim, başka yerlerimse; Kars, Iğdır, Ankara, Adana, Konya, Türkiye, dünya, dünya yurttaşıyım!..