“MERT ŞAHİN-
TRT ÇUKUROVA’DAN SESLER
1950-1983 yılları
arasında yaşamış, Kemancı Zeynel olarak tanınmış ve kısa ömrüne kendine özgü
tarzını yansıttığı bir uzunçalar plak sığdırmış olan Silifkeli Zeynel Yeşbek,
araştırmacı Celal Necati Üçyıldız’ın anlatımıyla saat 10:30’da Türkiye
radyolarında ilk kez TRT Türkü’de Çukurova’dan Sesler’de…”
ONU TRT TÜRKÜ’DE, 14 ŞUBAT 2019,
Perşembe günü 10.30 – 11.00 arasında 30
dakikalık program içinde andık. İşte bu bilgileri içeren yazımızı
okuyucularımız ile paylaşıyoruz.
1950 Silifke doğumlu. 13- 14 yaşlarında gırnatacı Kara Çocuk ( ALİ
DEMİR ) yanında keman çalmayı öğreniyor. Çocukluk arkadaşı Alâeddin Dehmen ile
mahalle aralarında, birlikte öğrendiklerini paylaşıyorlar. Müzik ve Folklor
derneğinde sanat müziği, halk müziği çalışmalarına katılıyor. Orada usul
çalışması yapıyor. 1972 yılında askerden gelince Gırnatacı, Karaçocuk, Davulcu
Celal ile bir ekip oluyor. Birlikte uzun süre çalışıyorlar. Müzik ve Folklor
Derneğinde Romanya, Almanya, Belçika
gibi ülkelere gidiyor. Ama Kemancı Zeynel olarak sahneye çıkamaya
başlıyor.
“
Aman Allahıma Gurban Olam” Türküsü onun kemanında sesine anlam buluyor.
Onun en büyük aşığı Yörük Ali, onun
türkülerini hala söylüyor, o türküyü dinleyince, o günlere gidip duygulanıp
ağlıyor.
Yumuşak , gevrek bir sesi var. Efendi
duruşu ile tüm toplum onu seviyor. Hala onun ismi duyulunca, “ ah yaşasaydı “ diyorlar.
Keman çalarken, uzun yay çekişi ile
özellikle giriş ( sanat müziğinde yer alan taksim ) çekiyor.
Kemancı Zeynel in en büyük tutkusu uçurtma
yapma. Mart ayı gelince; işi gücü
bırakır. Günlerce o uçurtmaya emek çekerdi. 21 Mart geldiğinde, Nevruz
bayramında yüzlerce metre uzunluğunda ip
alır. Say Mahallesi tepesinde uçurtmayı uçurunca, meltem rüzgarları ile Silifke
Mara yolunda Akyokuş üstüne kadar salar, uçururdu. Bütün çocuklar, onu peşinde onun uçurtma uçurmasını izlerdi. O
yandaki çocuklara uçurtmalar yapar, onun yanında onların uçurtması da uçardı.
Ama Silifke nin en uzun uçurtması Kemancı Zeynel ‘indi.
İşte sanat işlevindeki hayal dünyası, o
uçurtmanın göklere süzülmesi, rüzgar
estikçe göklerde kuyruklarının çıkardığı sesleri duyar gibi olurdu.
Mersin yöresinde kemanı ile sahneye
çıktığı kadar, zaman , zaman İstanbul a gitti. Oralarda da sahnelere çıktı. Hem
sanat müziği, hem de yöresel uzun havaları, oturak havası dediğimiz ağır oyun
havalarını çalıp söyledi.
Müzik ve Folklor Derneği Başkanı Cavit
Erden onu alır ekibi Karaçocuk, davulcu Celal Köroğlu ile birlikte İstanbul’a
giderler. Sayan Plak ile anlaşma yapılmıştır. Stüdyo günleri neşeli geçer. Sona
gelindiğinde, Kemancı Zeynel bir türkü mırıldanır. Cavit erden :
“
onu bir daha söyle “ der. Bir daha , bir daha söyler.
Kıvamına gelmiştir. İşte o çok sevdiği türküyü de koyarlar, “ AMAN ALLAHIMA GURBAN OLDUĞUM “ uzun
havası plakta yerini alır.
Plak her yer de satılmaktadır. Ondan sonra
düğünlere daha fazla gitmeye başlarlar. Mersin Belediye Başkanı Okan Merzeci ,
Bakan Kazım Rüştü Yücelen Kızlarının, oğlanlarının düğünlerine çağırırlar. Kazım Rüştü Yücelen
bunları Anamur’ da karşılar. Bunlar siyah yakım elbiseleri giymişleri
kravatları yerinde. “ Ona be , TRT
Ankara radyosu sanatçıları geldi sandım “ diye espri yapar.
Onları bir yaz günü İstanbul a ağrırlar.
Ankara gemisi ile Akdeniz turu vardır.
İstanbul, İzmir, Malta, Tunus, Barselona,
Cezayir, Fas, gibi ülkeleri gezerler. Her akşam konserler verirler. Gemi
de çok değişik ülkelerden gezgin vardır. Hepsi bunları dikkatle dinlerler.
Romanya, Polonya’ya giderler. Polonya’da müzik yarışmasına katılırlar. Rusya’dan gelen ekip bir büyük orkestra, bunlarda üç kişilik bir oda orkestrasıdır. Rusya birinci, Bunlar ikinci olurlar. Ama yöre giysileri ile giyside birinci olurlar.
Onları dinleyenler hep şaşırmaktadırlar. Klarnet, keman ve davul, müzik tanımlamasında üçünü bir araya getirmek zordur. Cavit Erden‘e hep sormuşlar:
“
Nasıl bir arada uyum sağlıyorlar? “
“ Onlar aralarında ince ayar yaparlar “ davul koltuk davulu denilen davuldur. Tınısı iki saza uygundur.
Bir hafta sonu yine bir ilkbahar gününde, eğlenmeye gitmiş, hafif çakır keyifli zamanında, yolda arkadaşları ile yürürken, o gün otobüsünü hazırlayıp geziye çıkan arkadaşı Otobüsçü Savaş, onu görür, üstüne sürer, onu kaçacak sanır. Ama kaçamaz, onu 1983 yılında acı ölüm, arkadaşının otobüsünün tekerleri arasında yakalar.
Silifke yöresi buna çok üzülür. Oğlu Akın , kızı Alev Ve hamile eşi Elçin’den bir oğlu daha olur.
Onun adını da Aşkın koyarlar. Şimdi oğlu Akın babasının yolundan keman çalmakta,
türkü, şarkı söylemekte, Aşkın ise Klavye çalmaktadır. Halen eşi ve çocukları
İstanbul da yaşamlarına devam ediyorlar.
İstanbul da sahneye çıktığı günlerde TRT
İstanbul radyosunda ses kayırları alınır. Daha sonra Uzun çalarını yapar. İşte
elimizde bulunan ses kayıtları , bu uzun çalardan alınmıştır. ( Klarnet : Kara
çocuk , davul Celal Köroğlu )
Onun müzik yaşamında Kara çocuk ve Müzik
ve Folklor Derneği Başkanı Cavit Erden in çok büyük katkıları vardır.
Eşi Elçin Yeşbek şimdilerde İstanbul da
çocuklarını yanında, kah Silifke de
evlerinde kalıyor. Ev eskimiş, onu tamir ettiriyor. O günlere gitti, geldi.
“ O 18 ben 16 yaşımdayım, komşu çocuğu,
gelip, giderken sevdalanı verdik. Ben
ambara fıstık ayıklamaya gidiyorum. Mektuplar gelip, gitti. Bir gün “ kaçalım “
dedi. Kaçıp da evden çıktım, yolu
geçince onların evi, geldim otura düştüm. Araya girdiler, tekrar babamın evine
geldim. Gonu, komşu bir araya geldiler. Babamı razı ettiler. 100 liraya bir
akrabam gelinlik aldı, birisi elbise, derken çalgımız, çengimiz kendimizden
düğünümüz yapıldı.
İstanbul, başka yere gidince onu çok
özlerdim. Üç çocuğumuz oldu. Hep mutlu olduk. Hiçbir zaman bana kötü sözü
olmadı. Ama erken gitti. Bizi kodu gitti.
İstanbul dan çocuklarına kırımızı bir pilli araba almış. Onu hep
sakladık. Onu gördükçe hep onu andık. Birkaç yıl öncesine kadar duruyordu. Biz
İstanbul da iken biri götürmüş gitmiş, sanki bir yerimiz kopmuş gibi oldu.
Kale de çalıp söylerdi, biz evimizde onu
dinlerdik. Sesini uzaklardan da olsa tanırdım. “
GIRNATACAI ALİ DEMİR ( KARAÇOCUK ) 0101.1937
Tarihinde Mut‘un Sarıkavak köyünde doğmuş. 5 yaşında öksüz kalmış. 7 yaşında
darbuka çalarak müzik ile tanış olmuş.
12 yaşında klarnet çalmaya başlamış. (Gırnatacı Halil DEMİR in amca
çocukları ) iki oğlu olmuş, Kemancı
Durmuş Demir ( 1960- 2012 ) diğer kardeşi Haydar Demir aşçı olmuş. Nevin, Belgin, Belma, Perim, Ersin adında beş
kızı olmuş. 6.11.2011 tarihinde bir kurban bayramı sabahında yere yığılı vermiş
.
Baba ocağında kızı Perim Kırdar oturuyor.
“ Babamız bütün çocuklarını çok severdi.
Ama beni sevdiğini çok sonraları öğrendim. Eşim Hataylı, kirada oturuyorduk.
Evde ablam oturuyordu. Onu çıkardı, beni eve yerleştirdi. Bir hafta sonra da
Hak ka yürüdü. İşte onun ile en güzel
anım .”
Silifke Folkloruna, müziğine büyük
katkıları olmuş. Klarnet , keman çalmış, çocuklara keman çalmayı öğretmiş.
Askerde öğrendiği nota bilgilerini daha sonra Müzik ve Folklor Derneğinde
çalışmalarında geliştirmiş. Hüseyin,
Say, İsmail Çakkan ve Halil Demir den sonra önde gelen sanatçılardan. Müzik ve
Folklor derneği Başkanı Cavit Erden onun ile özel ilgilenmiş. Türkülerin notaya
alınması sırasında birlikte çalışmalar yapmışlar. Onun gittiği şenliklerde , düğünlerde klarnet
ile yaptığı geçkiler (taksim) çok değerli, her yerde parmakla gösterilir. (
Akdeniz de Ankara Gemi turuna onun için özel seçilmiş.) Fransa, Almanya, İtalya, Fas, Tunus gibi
ülkelere halk oyunları grupları ile katılmışlar. İstanbul da otellerde ,
gazinolarda uzun sürelerde çalıp, söylemişler.
DAVULCU CELAL KÖROĞLU , 1948 doğumlu,
halen yaşıyor. Uzun yıllar Kemancı Zeynel ile birlikte çalıp, söylemiş, onun
ölümü sonrasında Silifke belediye başkanı Metin Merdol Kabal, onun ile birlikte Alâeddin Dehmen,
Dur hasan Çakkan ‘ı belediye ye
işe alır. Halk oyuncularını işe alır, Silifke belediyesi Halk oyunlarını kurar.
Orada yıllarca hem çalışırlar , hem de gösterilere giderler.
Daha sonra Belediye Başkanı Cahit Paker
belediye bandosunu kurar. Askerlik döneminde bandocu olduğundan, onun
kuruluşunda yer alır, trompet, vurmalı çalgılar derken bandı şefi olur.
Celal Köroğlu o günkü anılarını şöyle
anlatır.
“ hafta başında Say mahallesinde
evlerimizden çıkardık, şehrin içinden çalarak gider, Atatürk anıtı önünde
bayrağımızı göndere çeker, sonra dairede işlerimize dönerdik. “
Onun ustaları da ağabeyi Cevat Köroğlu
(kemancı ) Gırnatacı Deli Bayram , uzun süre onlar ile birlikte çalışır. Sonra
Kemancı Zeynel ile birlikte çalıp söyler.
“ ama bizim pirlerimiz ,ustalarımız var.
Onları hep saygı ile anarız. Davulcu Topak Mustafa, gırnatacı Yusuf, kemancı
Harlem , derler ki Özcan Seyhan, Cavit Erden yöreden Türkleri
derlemişler. Gelip bunlar ile çalışmışlar. İşte Silifke, Taşeli türküleri
burada Say mahallesinde ocakta pişip, yenmeye başlamış. Bizlere hep onlar
öğretti. Biz onların ekmeğini yiyoruz. “
Kaynak Kişiler :
- Alaattin
Dehmen . 1951 doğumlu. emekli, klarnet
çalar. Say mahallesinde yaşıyor. Çocukluk arkadaşı.
- Hüseyin
Aksoy , Emekli Öğretmen, Silifke Müzik ve Folklor Derneğinde yöneticilik
yapmış.
- Elçin
Yeşbek, 1952 doğumlu. Say mahallesi ve İstanbul da yaşıyor. Eşi.
- Celal
Köroğlu , 1948 doğumlu. Emekli , halen Say mahallesinde yaşıyor. Ekip arkadaşı.
- Perim
Kırdar , Gırnatacı Ali demir in kızı. Say mahallesinde yaşıyor.
- Haydar
Demir , Gırnatacı Ali Demir in oğlu. Halen İstanbul da müzisyenlik yapıyor.
TRT TÜRKÜ DE ÇUKUROVADAN SESLER
programında yayınlanacak türküler . ( YAPIM VE YÖNETİM MERT ŞAHİN ) :
- Hafız mektepten gelir
- Ayrılık
ateşi ( aman Allah’ıma gurban olduğum)
- Zeytin
dağlarında
- Yaban
elleri