DOLAR
34,9466
EURO
36,7211
ALTIN
2.977,22
BIST
10.125,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Çok Bulutlu
14°C
Mersin
14°C
Çok Bulutlu
Pazar Hafif Yağmurlu
11°C
Pazartesi Açık
16°C
Salı Açık
16°C
Çarşamba Açık
18°C

MUT’TA KINA GECELERİ

02.02.2019
A+
A-

Mut’ta Kına Geceleri Cuma günü öğleden sonraları veya akşamları kadınlar tarafından, geniş bir kapalı alanda yapılırdı. Bu kapalı alan; düğün Pınarbaşı Mahallesi’nde ise, Mebus Ali Efendilerin taşlığı, düğün Kale Mahallesi civarında ise Musta Onbaşı’ların orada (söylendiği gibi yazıldı) yapılırdı.

Kadınlar, kınanın yapılacağı yere; bebeği olanlar kucağındaki çocukla veya yürüyorsa elinden tutarak, en yeni entarilerini giyerek gelirlerdi. Düğünün kınası, bu şekilde, çoluk çocuk toplanan kadınlar arasında yapılırdı. Düğün sahibi, çalgıcı olarak Ortaköy’den Selver’i veya Kelköyden Körkız’ı getirirdi. Çalgıcı bir kenara oturur, önüne içinde kömür yanan bir mangal konur, bu mangal çalgıcının Def’ini sık sık ısıtması için kullanılırdı.

Kına başlar, gelin bir köşede anası ile üzgün vaziyette oturmaktadır. Ortada oyuna kaldıran bir kişi bulunur, bunun görevi oyuna kalkmayanları kolundan tutarak ortaya oyuna çekmektir. Oyun oynamaya çekilen ısrarla oyun bilmediğini söyleyerek zorla ortaya getirilse de, Selver “Benberi, benberisin yallah yallah benberi…” diye çalmaya başlayınca, o oyun bilmeyen kadın, oyun üzerine bütün hünerini döktürür, zorla oyuna kaldırıldığı halde yerine zor otururdu.

Çalgıcı Selver’e her oynayan ortası delik 2,5 kuruş atardı. Selver iyi oynayan olursa iştahla çalar, Def’in ortası ortasına vururdu, oyununu beğenmediği olursa gevşek gevşek çalardı… Vakit ilerlemeye başladığında, gelin ortaya gelirdi. Yüzü allıkla örtülüdür. Bir tepsi kına gelir kına yakma başlar, gelinin her iki eline de kına yakılırdı. Bir taraftan da “Çattılar ocak taşını, vurdular düğün aşını, çağrın gelsin anasını, yaksın kızının kınasını…” diye diye Selver çalar, başta gelinin anası olmak üzere, hısım akrabalar başbaşa vererek hüngür ağlarlar, onlar ağladık sıra Selver daha dokunaklı havalar söylerdi. Örneğin “Gesi bağlarından gelsin geçilsin…” türküsünü bağlayarak kınayı sonlandırırdı.

Bizler ilkokula gidinceye kadar bu kınalara erkek çocuğu olarak girebiliyorduk, okula gittikten sonra almaz oldular büyüdünüz diye. Hatta bazı kadınlar, okula giden çocuklarını da kınaya getirdiklerinde, diğer kadınlar, “babasını da getirseydin bari…” diyerek kızarlar çocuğu çıkarırlardı.

Kınageceleri kadınlarımızın yegane eğlenceleri idi.

Nerden nereye…

NECATİ UĞUR GÜRGEN

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları