DOLAR
32,5158
EURO
34,6976
ALTIN
2.489,34
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
23°C
Mersin
23°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
22°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Açık
24°C

ON

16.05.2020
A+
A-

1957 yılı Mayıs ayında olgunluk imtihanlarını vererek Mut İlkokulundan mezun oldum. Babamın Kale surlarının altında Belediyeye ait önünde dut ağacı olan dükkanların birinde kasap dükkanı vardı.
Yaz mevsimi geldiğinde babamın arkadaşları, bizim dükkanın önündeki dut ağacının altında toplanırlar sohbet ederlerdi. Mezun olduğum gün dükkana geldim babama söyledim, aferin oğlum dedikten sonra 25 kuruş verdi. Oturanlar arasında babamın hocası Tevfik hoca (Tevfik Doğanlar ) ile Av. Cofili’de vardı. Babam beni kunduracı yapmak istediğini söyledi. Tevfik hoca bak Nuri dedi babama; Gaziantep‘te kuyumcular var oraya gönder, kuyumculuk öğrensin diyerek bana meslek seçiyorlardı.

Ertesi gün Cofili beni çınarların altında yanına çağırdı, sen dedi babanların dediğini dinleme, bak Mut’a ortaokul açıldı abilerin bu sene mezun olacak, sende git kayıt ol ortaokulu bitir, baban seni yükseğine liseye de gönderir dedi. (O yıllarda Mut’ta lise yok).
Böylece bir yaz geçti, okulların açılma zamanı yaklaşıyordu. Babama ortaokula kayıt olmak istediğimi söyledim, tamam oğlum dedi ve belgeleri hazırlayarak kayıt yaptırdım. İlkokulda bir tane öğretmenimiz vardı, ortaokulda birçok öğretmenimiz oldu, hoca deniyordu onlarada, Lütfi hoca, Ali bey, Nazmi hoca ve son yıllarda Necati hoca ile Fransızcaya, Celal Taşkıran hoca geldi. Velhasıl orta son sınıfa geldim, ortaokul olgunluk imtihanlarınıda vererek 1960 yılında mezun oldum. (O yıllarda İlk, Orta ve Liselerde son snıfta ayrıca olgunluk imtihanı olurdu.)

Bu arada Avukat Cofili ben sınıf geçtikçe aferin diyordu. O yıllarda Mut’ta lise olmadığı için liseyi Silifke’de okudum. Lise ikinci sınıfta bölüm seçiliyordu, ben Edebiyat bölümünü, Güzel Sanatlardan da Müzik bölümünü seçtim. Zira orta okulda amcam bana mandolin almıştı, müzik dersinde notayı ve mandolin çalmayı öğrenmiştim. Lisede birgün müzik dersinde hocamız Özcan bey kemanı teneffüste önceden sınıfa gönderdi. Getiren odacı kürsünün üzerine bıraktı gitti. Dersin başlama zili henüz çalmamıştı, ben kemanın yanına gittim, kabından çıkardım ve yayı tellere sürttüm, düzgünce kabına yerleştirdim. Ders başladı hoca bir 4/4 lük nota yazıp anlattı; şimdide keman ile seslendirelim dedi. Kemanı aldı yayına bir dokandı bıraktı, kim oynadı bununla dedi. Herkes gördüğü halde kimseden ses çıkmadı, ne de olsa bıyıklarımız çıkmaya başlamıştı; serde delikanlılık vardı, ispiyonculuk yapmıyordu kimse.

Kısa bir süre sessizlikten sonra ben ayağa kalkarak ben oynadım dedim, meğer elime kemanı alırken beraber akordunu bozmuşum, hoca bana dersten sonra öğretmenler odasına gel dedi ve derse devam etti. Öğretmenler odasına vardım hoca yanaş dedi, yanaştım ve bana keman öğrenmek istiyor musun diye sordu, azar yiyeceğimi düşünürken böyle bir teklifle karşılaşınca çok sevindim. Evet öğrenmek istiyorum dedim. Zaten benim azda olsa nota bildiğime vakıftı. O zaman çarşamba günleri öğleden sonraları konferans salonunda çalışacağız dedi ve keman derslerine başladık.

Fakat ailem duymuş, babam bir şey dememiş ama dedem çok kızmış, biz onu okusun diye gönderdik ve saire falan beylik laflar, keman çalışmasını bırakmak mecburiyetinde kaldım.

Lise hayatım süresince her gün Hürriyet gazetesi alırdım; günlük haberleri mutlaka okurdum.
1963 yılı bahar aylarında, Doğuanadolu‘da bir eşkiya köylülerin mallarını, paralarını alıyor, yol kesiyor araçları durduruyor, tek başına kolluk kuvvetlerine karşı koyuyor, velhasıl bütün ülke bu eşkiyayı izliyor. Adı da KOÇERO. Ele avuca sığmıyor adam. Mayıs ayında bir gündü, Hürriyet gazetesinde KOÇERO ile Süphan dağında görüşüldü diye fotoğraflı bir haber yayınladı. Haliyle ben de okudum, aylardır aranan eşkiya ile Süphan dağında görüşülmüştü. Röportaj yapılmıştı.

Ertesi gün coğrafya dersimizde hocamız Latife Caner hanım bugün Doğuanadolu Bölgesini işleyeceğiz dedi ve bölgenin dağlarını ovalarını, yetişen ürünleri hepsini anlattı. Dersin sonuna doğru dedi ki: Size Doğuanadolu ile ilgili bir soru soracağım bilene 10 (on) vereceğim, ayrıca olgunluk imtihanında da aynı notu vereceğim dedi ve sordu; Süphan dağında ne var?
Parmaklar kalkmaya başladı, bazıları Süphan dağı en yüksek dağlarımızdandır, mayıs sonu olmakla beraber hala kar vardır diyor, hoca kabul etmiyor, bazılaımız hocam o dağda krater gölü var, zamanında yanardağmış diyor hoca yine kabul etmiyor. Velhasıl verecek cevap kalmadı, herkes doğru cevaplamıştı. Düşündüm bütün doğrulara hayır dediğine göre hoca aktüeI bir cevap arıyor. Parmağımı tam dik değil hafif bükerek, tedirgin tedirgin kaldırdım, Süphan dağında KOÇERO var hocam dedim. Kürsüye elini vurarak işte cevap bu dedi hoca, tabi vaad edilen notu almıştm.
Sadece derslerinize bağlı kalmayın başka şeylerde okuyun diye nasihatlerde de bulundu.

Not: Bu hatıramı ebedi dostum, herşeyim, İLYAS DOĞAN kardeşime ithaf ediyorum.

Necati Uğur Gürgen

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.