Canım okurlarım böylesine geniş kapsamlı bir konunun bilgisayarın daracık sayfalarına sığdırılamayacağını kabul edersiniz. İçinde dolaştığımız konu birkaç ciltlik kitapla anlatılabilecek genişlikte. Öyleyse bizim amacımız ne? Bizim amacımız böylesine önemli bir konuya dikkatinizi, ilginizi yönlendirmek.
Dil bilginlerinin Türkçemizi dünya dilleri arasında birinci sıraya yerleştirmelerine neden olan özelliklerinden birkaçını sıralayalım:
1. Türkçemizin yapım ekleriyle kolayca türeme, çoğalma özelliği vardır. Yeryüzünde hiçbir dil Türkçe kadar kolay çoğalamaz. Yeni ortaya çıkan kavramlara öyle ilginç adlar bulunu ki şaşmamak olası değil.
2. Bir zamanlar Alanya’da ilginç bir mağara bulundu. Yukarıdan suda erimiş kireç taşı damlıyor yere düşene kadar katılaşıyor. Halkımız ona hemen bir ad buluverdi: Sarkıt. Aynı katılaşım yere düşen damlalarda da oluştu. Ona da anında dikit deyiverdi halkımız. Mağaraya da bir ad bulunmalı değil mi? O da “Damlataş” adını aldı. Yeryüzünde yeni oluşumlara bu denli kolay karşılık bulabilen başka bir dil yoktur.
3. Bir zamanlar arabamla yaylaya gidiyordum. Yanımda torunum Elif oturuyor. Elif o zaman beş yaşında. Bir ara torunum: “Dede durduraca bir bas sana!” deyiverdi.
4. Hemen arabayı yoldan çıkarıp Frene bastım.
5. “Ne dedin sen?”
6. “Durduraç” dedim.
7. “Nerden öğrendin bu sözü?”
8. “Heç şimdi aklıma geliverdi.
9. Canım Türkçem. Beş yaşında çocuğa yeni sözcük türettiriyor. Aynı günlerde, aynı torunum “sandalye” sözcüğünü anımsayamadı: “Bana bir oturaç verir misiniz?” dedi. Yine köyümde bulunduğum bir anda halktan biri karşısındakine “Beni hoylama” dedi. Ona bu sözün ne anlama geldiğini sordum. “Beni dışlama, beni yadırgama” anlamında imiş. “Hoylmak” Türkçe kurallara harfiyen uyan bir söz. O anda aklına gelivermiş de olabilir. Bu örnekler saymakla, anlatmakla bitmez. Türkçemiz yeryüzünde en doğurgan dildir. Bir kaynakta “sür” kökünden üç yüz dolayında sözcük türediğine rastladım.
SÜRECEK…