2023 özlemi cumhuriyetimizin 100. Kuruluş
yıldönümüne ithafen yapılmış gurur verici bir söylemdir. Bir asrı devirmiş bir
cumhuriyet, devlet tecrübesi ve daha da mükemmelleşmiş kurum ve altyapısı ile
büyük devlet tasavvurunun işaretidir.
Cumhurbaşkanımızın sürekli dilinden düşürmediği 2023 hedefleri için
devlet olarak sadece kutlama etkinlikleri yapılması ve söylem dışına
çıkılamamış olması bu hedefin ciddiyetini ortadan kaldırmaktadır.
Büyük devlet tasavvurunun gerektirdiği gelişme
ve ilerlemeyi gösteremeyen bir idare maalesef koyduğu tarihsel hedeflere
ulaşamayabilir. Devletlerin ayakta kalması ve ilerlemesi konusunda sadece
hayaller kurmak yeterli olamaz. Coğrafyamızın jeopolitik şartları ele
alındığında devletleri yerle bir eden siyasi olayların, toplumsal sancıların
bir kelebek etkisi ile etrafa nasıl yayıldığının bir çok örneği tarihin not
defterinde mevcuttur.
2023 özlemi hali hazırda bekleyen bir tarihsel
süreç değildir. 2023 devletimiz için aydınlık, apaçık görünen bir hedef
değildir maalesef. Türkiye Cumhuriyeti Devletini tasfiye etme eylem ve
faaliyetlerinin içeriden ve dışarıdan sürekli
olarak desteklendiğini biliyor ve gözlemliyor olmak aklını ve fikrini
kiraya vermemiş, hür vicdan ve düşünce sahibi ülkemiz aydınlarının en büyük
korkusudur.
Siyasi bir söylem ve tavır olarak sürekli
gündemimizde olan İslamcılık, maalesef saf ve temiz Anadolu müslümanlığının
önüne geçmiş ve hareket ve ideolojik liderleri tarafından yığınları peşinden
sürüklemiştir. Bu sürüklenme bilinçsiz ve kontrolsüz bir şekilde devam
etmektedir.
İslâmcılık; İslâm dünyasının içine düşmüş
bulunduğu derin krizi açıkça ve gizlenemez bir tarzda iliklerine kadar
hissetmeye başladığı XIX. asır Osmanlısı’nda ortaya çıkan, zamanla değişik
mecrâlardan akarak Cumhuriyet’e de intikal eden, fakat 1960’tan îtibâren kökleriyle
bağlarını kopararak başka renklere bürünmeye başlayan, kültürel ve siyâsî bir
akımdır. Sadece dini bir anlayış ve inanç, ibadet kompleksi olmayan bu anlayışın
modernliği reddeden ve tepkisel duruşu kitlelerde en büyük tesirini
gösterirken, tehlikeli bazı anlayışlara
da yol açmaktadır.
Tarihin hiç bir çağında (Asr-ı Saadet hariç)
ümmet fikri siyasi bütünlüğü sağlayamamıştır. Emevi Devletinin kısa ömrü ve
Osmanlı imparatorluğunun 600 yıllık ömrü neticelendiğinde bu sonuçlara dikkat
çekilmesi gerekliliğini görebiliriz.
Modern devletçilik anlayışının lağvedilerek, cumhuriyetin
milletle ittifakını engellemeye çalışan zihniyetlerin önümüze sürdüğü fikri
akımlardan birisi de kozmopolitanizmdir.
Yeryüzü vatandaşlığı manasına gelen kozmopolitanizmi toplum bir düşünce akımı
olarak bilmez, tanımazken, hayat tarzı olarak bilmeyerekte olsa bu tarzla
yaşamaktadır.
Bu devletin asli unsuru olan milleti
kozmopolitize ederseniz, bunun sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırsınız.
Kendisini bir millete, devlete ve bir yönetim
şekline bağlı hissetmeyen insanların nüfus içerisinde yoğunlaştığı bir
memlekette, toprağını, vatanını, bayrağını, devletini sahiplenmeyen insanlar
cumhuriyetin devamı noktasında sıkıntıya düşülmesi durumunda kendini görevli
olarak hissetmezler.
‘’Bu ülkenin omurgası, asıl taşıyıcı elemanı
olan bu insanları kozmopolitanlaştırırsanız, yarın bunun bedelini ödeyemezsiniz;
çünki kozmopolitanların intikamı korkunç olur. Zira, anamız vatan,
evlatlarından kan bedeli isteğinde vermeğe yanaşmazlar, babamız devlet çatırdamağa
başladığında, “zâten benim devletim değildi ki” derler.’’
Yukarıdaki cümle rahmetli Durmuş Hocaoğlu
üstada aittir.
Ülkemiz coğrafyamızdaki yangının etkisi ve en
başta bahsettiğimiz kelebek etkisiyle müthiş bir göç ve mülteci akınıyla karşı
karşıya kalmıştır. Vatansız kalmış milyonlarca mülteciye kucak açmış olmamız ve
misafirperverlik gösteriyor olmamız insani değerler açısından çok takdir
edilecek bir durumdur.
Fakat savaş sona erdiğinde bile geriye
dönmeyecek olan bu insanların bizim coğrafyamıza bırakacak olduğu düşünce
vatansızlık olacaktır. İslamcılık düşüncesiyle birlikte ümmet anlayışı maskesi altında kozmopolitik
bir hayatı seçen milyonlar göreceğiz ki sonraki dönemlerde bu topraklar için
hiç bir bedel ödemek istemeyecekler ve bedel istendiğinde bu toprakları
terkedeceklerdir.
İşte sırf bu yüzden 2023 hedeflerimizin
önündeki en büyük engel ve tehlike bu anlayış olacaktır.
Yeryüzü vatandaşlığı anlayışı mültecilerden,öz
vatandaşlara sıçramakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun kötü neticeleriyle
karşılaşmadan cumhuriyetimizin 100. Yılını görmek istiyoruz.
Nice 100. Yıllar deviren köklü bir cumhuriyet
devletimizin yaşaması için gerekli bedelleri ödemeye hazır nesillerin var
olması gerçeği biraz da olsa bizi rahatlatıyor.
MUHAMMET KAYHAN