Babamlar 6 erkek kardeştiler. Muhtemelen annemin kayınlarını ve eltilerini çok sevip saymasından, asla olumsuz dolduruşlar yapmamasından, biz de onları sevip saymayı öğrendik. Bağlılığımız öyle ki; küçük amcam “Bu çocuklar bize niye bu kadar düşkün?” sorusunu bile sormuştur.
Yakın bir arkadaşım ailemi görünce: ”Amcalar özel anladım. Ama yengeleri nasıl buldunuz? Hepsi çok özel.“ demişti. Gerçekten hepsi özellikli, sıradışı insanlardı. İçlerinde Aysel yengem; gerek güzelliği gerekse kişiliği ile farklı bir yere sahipti. Konya’nın eski önde gelen esnaflarından rahmetli Ahmet Kılınç’ın büyük kızı olan yengem; gerçekten çok dikkat çekici bir özelliğe sahipti. Daha 13 yaşında iken, aşağıya top oynamaya indiğinde, komşular birbirini haberdar eder, hep beraber yengemi seyretmeye inerlermiş. Gür kumral saçları ve menekşe gözleriyle Liz Taylor‘u andırırmış.
Aysel UYSAL
Kız Meslek Lisesi’ni bitiren yengem öğretmenliğe başlar. Çok sabırlı ve çocuklarla çok ilgilidir. Bu özellikler, kültürü ve becerisiyle de buluşunca başarılı bir öğretmen olur.
Ahmet amcam yengemi, arkadaşı olan dayısı sayesinde tanır ve hemen talip olur. Evlenirler.
Amcamı çok severiz ama onun enerjisine her hanım ayak uyduramazdı. Çok aktif bir insandı. Yengemle Avrupa ve Ortadoğu‘yu gezdiler. Daha sonra iki erkek evlâtları oldu. Beraber büyüttüler. Gayet mutluydular.
Amcamın Türkiye’deki işleri aksayınca, o da işlerini Romanya’ya taşıdı. Bundan önce yengem zaten rahatsızlanmıştı. Göğüs kanseri teşhisi konmuş ve ameliyat olmuştu. O nedenle Romanya’ya gidemedi. Çocuklar okullarını bitirip evlenince, amcamın yanına gittiler. Tatillerde yengem de gidip geliyordu.
Amcam ve yengem aslında birbirlerini çok seviyorlardı. İkisi de kanserdi ve ikisi de bu melun hastalığa çok iyi direndiler. Yengem ameliyat olduktan 21 yıl sonra vefat etti. 20 gün sonra da amcam can verdi. Doktorlar nasıl olupta bu kadar yaşadığına hayret ediyorlardı.
İkisi de savaşçı ruhlu dirençli insanlardı. Sanki birbirlerini beklemişlerdi. Şimdi Üçler Mezarlığının sağ tarafında, ana girişe çok yakın bir yerde birlikte yatıyorlar.
Kabir ziyaretine gittiğimde yengemin başucunda beni bir ağlamak tutar. Düşündüğümde sebebini buluyorum: Desteğini esirgemez, gönülsüz davranmazdı. Mesele alışveriş ise, bizim için en iyisi olsun diye uğraşırdı. Kuvvetli mantığıyla içinden çıkamadığımız problemleri çözerdi. Onun evine giderken çekinmezdik. Amcam bizi, yengem amcamı sevdiğinden bu sevgi bize de yansıyordu.
Menekşelere öyle güzel bakardı ki; hepsi açacağız diye çıldırırlardı. Evde duvar boyunda bir çiçeklik her renk menekşe ile doluydu.
Takı olarak renk renk inciden hoşlanırdı.
Bu inciler onun asaletini daha görünür hale getirmekteydi. Kendi ailesinin de hemen her problemiyle ilgilenir, engin bilgi ve tecrübesinden kimseyi mahrum etmezdi. Maddi, manevî herkese ulaşmakta son derece istekli idi. Hepimiz gibi; en sonunda sadece Allah (cc) ve emirleri ile kaldığımızı, O da anlamıştı muhakkak…
Özellikle son yıllarda hayır işlerine büyük bir gönüllülükle iştirak ediyordu. Yengem kızım Elif’i severdi. Kendisi güzel olduğundan olsa gerek güzelden anlardı. Anaç yönü rahatsızlığı ile birlikte ortaya çıkmıştı.
Bu dünya ile ahireti gayet güzel dengelemişti. Onu sık sık Kur’an okurken görüyordum. Annesi, Emine Hanım Teyze ile dini konularda sürekli istişare halindeydiler.
Yengem sonra özenle giyinir, süslenir, dışarıya çıkarken bakımdan taviz vermezdi. Kadim bir aile geleneği olsa gerek. Başta Ahmet Kılınç Amca ve diğer tüm aile bireyleri de giyimlerine bir hayli dikkatlidirler. Ahmet Amca zaten kumaşçılıktan önce Konyanın en ünlü bayan terzisiymiş.
Yengem babasının ilk göz ağrısıydı. Nezih ortamlarda, geniş imkanlarla büyüdü. Farklı Avrupa Ülkelerinde de oldu, en popüler zamanında Beyrut’ta, Şam’da da bulundu. Yeri gelince Toroslar’ın en ücra yaylalarında çadırda da kaldı. Amcam nereye giderse, O da büyüklenmez kocasına uyardı. Bize geldiğinde de yer yatağında yatar, şikayetçi olmaz bilakis çarşafların ne kadar temiz olduğunu söyleyip annemi onore ederdi.
Biz yengemi bunun için sevdik.
Babannem Onun evinde vefat etti. Kayınvalidesini sever ve şefkat gösterirdi. Ablama iş bulan ve altı ay evlerinde misafir eden yine Onlardı. Ablam bir gün yengeme sürpriz yapmak istemiş. Düdüklü tencereye tavuk koyup pişmesini beklerken tencere patlamış. Tüm mutfak yağlı tavuk parçacıklarıyla kirlenmiş. Yengemin canı bile sıkılmamış. Kızacağına ” iyiki sana bir şey olmamış.” demiş. Ablam bunu hiç unutmazdı. Mutfağı o halde görüp, bu tavrı göstermek her yiğidin harcı değildir. Allah’ın rızası da, gadabı da bazen küçük bir şeyde saklı olabilir.
Aşağıdaki şiiri bir sabah namazı sonrasında yazıp, akabinde ona okumuştum. Ağlamıştı.
Hayatta nelerle uğraştı, nelere dayandı? İnşallah firdevs cennetlerinin çiçekli bahçelerini haketmiştir sevgili yengem. Amcam da umarım yanında olur ve asıl saadetin tadına orada birlikte varırlar …
Aysel Yenge
Aysel Uysal
Benim yengem
Annemin kızkardeşi
Öyle anlaşırlardı eltiliğe rağmen
Severiz yengelerimizi
Hepsi ayrı özellikte
Aysel yengem birincidir güzellikte
Gözleri yeter büyülemeye sizi
Sanırsın Liz Taylor’un ikizi
Her dem bakımlı ve gür saçları
Rengârenk giysileri ve kendini andıran incileriyle
Her zaman “First Class” Kılınç’ların büyük kızı
İnciyle beraber bir de gül sever
Gül renkli incisi en muteber
Çok yakışıyor sana yenge
Hem onlar hem de iyilikler
Yetenekli kişinin ihsanı da başka olur
Aranınca o ihsanlara çok muhtaç bulunur
Güler yüzün,mantığın ve dengenle
Bir bakarsın çok gönüller garkolur
Diyemiyorum sadece şunun ustası
Hemen her konudan anlıyor
Kuvvetli mantığıyla
Mutlak doğru yolu buluyor
Fırtınalı geçti yıllar yenge
Ama sen ayaktasın bir çınar misali
Ödün vermeden şıklık ve zerafetinden
Koşarsın herkese melekler gibi
Allah (cc) güldürsün seni
Senin menekşeleri güldürdüğün gibi
Efendimiz (sav)’in şefaatine erdirsin
Senin halen yenge “gül“ rengi.
BİLLURİ
Meryem UYSAL