Karamanoğulları Beyliği Dönemi
12. yüzyıl ve sonrasında Orta Asya’dan Anadolu’ya yoğun Türk göçleri olmuştur. Bu Türk boy ve aşiretleri, uç adı verilen sınır boylarına (Rum ve Kilikya hudutlarına) yerleştiriliyorlardı. Bu aşiretlerden biri de 1228’de Ermenek (Kamış Yaylası’na) taraflarına yerleştirilen Karaman Aşireti’dir.
13. yüzyıl başlarından 15. yüzyılın sonlarına kadar varlığını sürdüren, Anadolu’nun siyasi ve kültürel yapısında önemli izler bırakan Karamanoğulları, Oğuzların Avşar boyuna mensuptur. Bu dönemde Karamanoğullarının başında Sadeddinoğlu Nurettin Bey bulunmaktadır. Nurettin Bey, İçel bölgesinde Babailik’in yayılması için çalışmış bir kişidir ve bu dönemlerde daha çok Nure Sofi adıyla anılmaya başlanmıştır.
Bölgedeki Türklerin günden güne artmasından ve güçlenmesinden rahatsızlık duyan Ermeniler, etraflarındaki Türk topluluklarına saldırmaya başlamışlardır. Ermeni baskısına dayanamayan halk, Konya’da bulunan Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat’a şikâyetçiler göndermişlerdir. Bu şikâyetler üzerine Sultan Alâeddin Keykubat, Nure Sofi’ye, oralarda bulunan kaleleri almasını, aldığı kaleleri kendisine vereceğini bildirmiştir. Ermenek, Mut, Gülnar ve Mara (Kırobası) kalelerini alan Nure Sofi, kalelerin anahtarlarını Sultan’a göndermiş, Sultan da buraları ona bırakmıştır.
Ermenek’e yerleşen Nure Sofi, bir süre sonra beyliği büyük oğlu Kerimüddîn Karaman Bey’e teslim etmiştir. Nure Sofi, tahminen 1258 yıllarında vefat etmiş, Değirmenlik Yaylası’na gömülmüş adına da bir Türbe yaptırılmıştır.
Kerimüddîn Karaman Bey, zamanında Silifke başta olmak üzere, Mut, Gülnar ve Mara üzerine çeşitli akınlar düzenlenmiş, Mut’ta Ermeniler ve müttefikleriyle savaşmış ve onları bozguna uğratmıştır.
Öte yandan, Selçukluların 1243’de Kösedağ Savaşı’nda Moğollar’a yenilmesi sonucunda, bütün Anadolu’da otorite boşluğu meydana gelmiş, memleketin asayişi bozulmuş, halk gözündeki itibarı düşmüş, devlet yönetimi Moğolların tahakkümü altına girmiştir. Moğollar, gün geçtikçe baskılarını arttırmışlardır. Bu sırada Tarsus, Silifke, Gülnar ve Mut, Ermeniler tarafından işgal edilmiştir.
Karaman Bey’in 1261’de vefatından sonra büyük oğlu Şemsüddin Mehmed Bey, Karaman Beyi olmuştur. Karamanoğlu Mehmet Bey’in mücadeleye babasının izinden devam ettiği görülmektedir. Mehmet Bey, Moğol baskı ve zulmü karşısında Memlüklü hükümdarı (Mısır Meliki) Baybars’tan gördüğü destekle isyan etmiş, vergisini kesmiş, Selçuklularla savaşmak üzere Niğde Emiri’yle anlaşmıştır.
Bu arada Selçuklular, Moğollarla birlikte hareket ederek, Mehmet Bey’in üzerine yürümüş, Mehmet Bey, “Göksu Derbendi”nde Selçuklu-Moğol Ordusu’nu (1276) bozguna uğratmıştır. Bu başarı Karamanoğulları’nın gücünü ve şöhretini arttırmıştır.
Moğollarla ikinci çarpışmasında da onları bozguna uğratan Mehmed Bey, bu arada Konya’yı zapt ederek II. İzzeddin Keykavus’un oğlu olduğu iddia edilen “Cimri” lakaplı Gıyaseddin Siyavuş ile birlikte Konya’ya girmiş ve onu hükümdar ilan etmiş, kendisi de onun vezir ve kumandanı olmuştur (1277). Bazı tarihçiler Karamanoğlu Mehmet Bey’in buradaki gayesini, “Moğol taraftarı görünen Selçuklu Sultanı’nı tahtan indirerek, yerine başka bir şehzadeyi çıkarmak” olduğu yönünde yorumlamaktadırlar.
Karamanoğlu Mehmed Bey, şehrin zaptedilmesinden sonra, kuruluş dönemindeki sıkıntıları daha kolay aşmak, birlik ve beraberliği kısa sürede sağlamak amacıyla olsa gerek, diğer Anadolu Beylikleri’nden farklı olarak 1277 tarihli meşhur fermanında: “Şimdengeru hiç kimse kapıda, divanda, mecliste, seyranda Türk dilinden özge öz söz söylemesinler”, demek suretiyle önce dilden başlayarak milli birlik ve beraberliği sağlamaya çalışmıştır.
Mehmet Bey, Konya’yı 37 gün kuşattı ise de, Selçuklu Hükümdarı olan III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in, Moğol Ordusu ile birlikte Konya üzerine geldiğini öğrenince, Mut taraflarına çekilmek zorunda kalmıştır. Selçuklular, Moğol kuvvetleriyle birlikte Mehmet Bey ve adamlarını takip etmişler ve O’nu Mut Ovası’nda yakalayarak başını kesmek suretiyle öldürmüşlerdir ( 1278 ).
Mehmet Bey’in kardeşi Güneri Bey’den sonra, Karamanoğulları tahtına Mahmut Bey geçmiştir. Mahmut Bey, Mut’a saldıran Moğollarla mücadele etmiş, onları kaçmaya mecbur etmiştir. Mut ve çevresi, 1308’de II. Mesud’un ölmesi sonucu Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ile tamamen Karamanoğulları’nın eline geçmiştir.
Mut, Süleyman Bey’den sonra Hükümdar olan Alaeddin Ali Bey zamanında, Ermenilerin istilasına uğramış, bunun üzerine Ali Bey, Mut’a gelmiş, buradan Silifke Ovası’na ulaşarak, Korykos (Kızkalesi)’u ele geçirip, Adana ve İskenderun’u da almıştır. Bu arada, Karataş (1860’lı yıllara kadar İçel’in bir kazası) Beyi Esenoğlu ile Tarsus Beyi Yahşihan anlaşarak başkaldırmışlar, Mut’u zaptetmişlerdir. Fakat Alaeddin Ali Bey, onları yenerek Mut’u tekrar geri almıştır.
Karamanoğulları, başta Avşarlar olmak üzere diğer Türk boylarını idareleri altında birleştirerek Moğollara ve Moğollara boyun eğen Anadolu Selçukluları’na karşı savaşmışlardır. 14. yüzyılın başlarında tarih sahnesinden silinen Anadolu Selçukluları’ndan sonra artan beylikler arası çekişmelere rağmen, Karamanoğulları Devleti toprakları, bayındırlaşıp, zenginleşmiştir.
Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesud’un 1308’de ölümü ile, Anadolu’da bulunan beylikler arasında, Selçuklu tahtını ele geçirmek için daha önce fiilen başlayan mücadeleler meşruluk kazanmıştır. Böylece, Moğolların Anadolu’ya 1243’te girmeleri ile başlayan ve 1308’de Selçuklu ailesinin ortadan kalkması ile biten uzun ve buhranlı dönem yerini beylikler mücadelesine bırakmıştır. Bilindiği gibi bu mücadeleyi Osmanoğulları kazanacaktır. Bu arada beylikler mücadelesinde Osmanlıları en fazla ve en uzun süre uğraştıran Karamanoğulları olmuştur.
Babailik: Babâ’îyye ya da Babâîlik, Horasan doğumlu olan Ebu’l-Baka Baba İlyas bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî’nin ayaklanması ile tanınan Vefâî Tarikatı çevrelerine verilen addır.
Fotoğraf: Mehmet Gürbüz
DÜNDEN BUGÜNE HER YÖNÜYLE MUT