DOLAR
32,2081
EURO
34,8604
ALTIN
2.444,95
BIST
10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
22°C
Mersin
22°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
23°C

KARAMANOĞULLARI GERÇEĞİ

Karamanoğulları Beyliğinin tarihi, etnik ve dini temelleri…

KARAMANOĞULLARI GERÇEĞİ
13.03.2024
A+
A-

Daha önce Samsun Mübadele Derneği’nde yayınlanmış ilginç yazı dizisi…

Balkan Göçmenleri, çoğunlukla kökenlerini Karamanoğulları Beyliğine dayandırır. Bilhassa mübadil Türkler’de bu kanaat yaygındır, hatta geniş kabul görür.

Peki bu ne kadar doğrudur?

Balkan Türkleri’nin gerçekte kökeni Karamanoğulları mıdır?

Yoksa başka etnik kökleri mi var?

Karamanoğulları Beyliğinin tarihi, etnik ve dini temelleri…

Ezberleri bozacak bir yazı…

Karamanoğulları Gerçeği

Karamaoğulları Beyliği’nin Kuruluşu ve Karakteristik Özellikleri Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra Selçukluların hakim oldukları topraklar üzerinde çeşitli adlar altında çok sayıda beylikler kuruldu. Bu beyliklerden Karamanoğulları, Selçukluların sahip oldukları topraklar üzerinde değil, başka bir devletin, Kilikya Ermeni prensliğinin toprakları üzerinde kurulmuş tek beyliktir.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayiflamasi ve yikilmasi sirasinda kurulan Türk beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Karamanogullari Oguzlar’in Afsar boyuna mensuptur. Bu Afsar Türkmenleri, XIII. yüzyilin ilk yarisindan itibaren devam eden Mogol istilâsi sirasinda ülkelerini terk ederek önce Azerbaycan ve Sirvan taraflarina gelmisler ve buradan Anadolu’ya geçerek Türkiye Selçuklu Sultani Alâeddin Keykubad (1220-1237) tarafindan Ermenek vilâyetine yerlestirilmislerdir (1228 ).

Karamanoğulları beyliğinin Ermeni prensliği içindeki toprakları, Kilikya Ermeni prensliği içindeki Rubenian hanedanının hakim olduğu topraklarla sınırlı kalmıştır. (Rubenianlar, Sultan Selahattin’in Kilikya’ya girmesiyle prensliğin yönetimine gelmişler, Selahattin’in Kilikya’dan ayrılmasıyla da iktidarı Hetumianlara kaptırmışlardır. O nedenle o sırada iktidarda bulunan Hetumian hanedanı ile iktidar çekişmesi içindeydiler. Rubenianlar Türklerle bir yakınlaşma içine girmişlerdi. Pek çoğu Türkçe isimler kullanıyorlardı.)

Karamanoğulları, Selçuklu toprakları dışında bir bölgede kurulmasına rağmen en güçlü ve en uzun ömürlü beylik olma özelliğine sahiptir. Anadolu’da kurulan beyliklerin çoğu kurumsal devlet yapılanmasını gerçekleştirememişlerdir. Karamanoğulları ise rekor sayılabilecek kadar kısa bir sürede ve o döneme göre mükemmel sayılabilecek kadar düzgün bir devlet yapılanmasını gerçekleştirmişlerdir. Tarihçilerin bildirdiğine göre Nureddin Sofi önderliğinde Sivas dolaylarından toplanıp getirilen göçebe Türkmenlerden oluşan bir beyliğin, hiçbir devlet tecrübeleri olmadığı halde bu kadar kısa sürede ve düzgün bir devlet yapılanmasını gerçekleştirmesi çok şaşırtıcıdır.

Karamanoğullarının ilk kurulduğu sırada, Ermenek, Mut ve Gülnar’ın ele geçirilmesi sırasındaki 10 binleri ancak bulan asker sayısı çok ani ve aşırı bir artışla kısa sürede 70 binleri bulmuştur. Asker sayısı bu kadar ani artış gösteren başka bir beylik yoktur. Bazı kayıtlarda Nûre Sûfî olarak geçen Türkmen lideri Nureddin Sofi, bu siralarda Anadolu’da yayilmakta olan Babaîler tarikatina girmis ve böylelikle o bölgedeki Türkmenler üzerinde nüfuz kurmustur.

Nûre Sûfî’nin Babaî seyhi olarak müridleriyle birlikte gazaya çiktigi, Eregli ve Silifke taraflarinda basarili akinlar yaptigi bilinmektedir. Osmanlı kayıtlarında Karamanoğlu topraklarından diyar-ı Rum diye bahsedilir. Diğer beyliklerde Arap harfleri kullanılırken Karamanoğullarında Grek alfabesi kullanıldığı için bu şekilde anıldığı sanılmaktadır. Karamanoğullarının Karamanlikadenilen bir yazı dili kullandıkları iddia edilir. Yapılan araştırmalarda Karamanoğullarına ait çok sayıda Türkçe ve Grek harfleriyle yazılmış Hıristiyan mezar taşları bulunmuştur.

En fazla Hıristiyan nüfus bulunduran beylik Karamanoğullarıdır. Türk devletlerinde İslamiyetten önceki devirlerde Devlet yöneticisine Han veya Hakan İslamiyeti kabul ettikten sonra ise Padişah veya Sultan ifadesi kullanılmıştır. Devletin idare merkezine Taht-Karaman ve yöneticisine Kral ifadesini kullanan tek beylik Karamanoğullarıdır. Osmanlılar Sofya’ya kadar inen Haçlı kuvvetlerini karşılamaya gittiklerinde, Osmanlı Devletini arkadan vurmakta da tereddüt etmeyecek kadar bela olan bir beyliktir. Türkçeden başka dil kullanılmaması hakkında ferman yayınlayan tek beylik de Karamanoğullarıdır. Bu Türkçeden başka dilhangi dildi? Bir kısım tarihçiler bunun Selçuklulardan beri resmi yazışmalarda kullanılan Arapça ve Farsça olduğunu söylerler.

Karamanoğulları ve Babailik Karamanoğulları Beyliği’nin kuruluş günlerinde liderlik yapan Nure Sufi’nin Anadolu’da Türkmenler arasında hızla yayılan Babailik mezhebine katıldığını ve şeyhlik yaptığından bir önceki bölümde söz etmiştik. Burada bir virgül koyup Babailik mezhebini hatırlayalım: Babailik, Baba İlyas ve talebesi Baba İshak Kefersudî’nin ortaya attığı bir Türk mezhebidir. Gerçekte ise bütün dinleri birleştirme iddiasıyla ortaya atılan bir dindir. Bütün dünyaya yayılarak genelleşmiştir. Şamanizm’den izler taşıyan bu Babailik mezhebi Anadolu Türkleri arasında taraftar bulmuştur. Babailer, Baba veya resul olarak andıkları Baba İshak’ın peygamber olduğuna inanırlardı.

13. yüzyılda Selçuklu Devleti’ni haylî uğraştıran Baba İshak asılarak idam edilmiştir. Babailiğin, Vefailik, Kalenderilik, Haydarilik ve Yesevilik olmak üzere dört heterodoks tarikat mensubunun teşkilatlayıp yönettiği, büyük çoğunluğuyla Türkmen zümrelerini içine alan, senkretik bir dini ideoloji kullanmasına rağmen, dini değil, sosyal-siyasi bir hareket olduğunu kabul etmek daha doğru görünüyor.
Bektaşiliğin bu mezhepten türediği söylenebilir. Abdallık, Alevîlik, Çepnîlik, Hayderîlik, Kalenderîlik, Kızılbaşlık, Tahtacılık üzerinde de tesirleri görülen Babaîlik sonunda Bektaşîlik içinde erimiştir.

Tekrar Karamanoğulları’na dönersek, Babailiği büyük ölçüde benimseyen bu beyliğin halkının gelecekte büyük ölçüde Balkan yarımadasına göç edeceğini ve Balkanlar’da Bektaşiliğin yayılmasına vesile olacaklarını hatırlatalım. Beyliğin Kuruluşu Karamanlılar; Anadolu’ya on bin oba (çadır) olarak geldiklerinde başkanları Sadeddin Bey’di. (12:yy. sonları, 13.yy. başları) Yazları Sivas yöresine gelip, kışları da İran taraflarına giderek konar-göçer bir yaşantı sürdürüyorlardı.

Sadeddin Bey ölünce, yerine oğlu Nureddin’i bey seçtiler. Nureddin Bey ilk olarak Ermeniler elinde olan Ereğli kalesini aldı. Sonra Selçuklu sultanına asi olan Sivas beyi Hacı Bahadır elinden Si-vas kalesini de aldıktan sonra, bir de bağlılık mektubu yazıp kalenin anahtarını sultana göndererek bağlılığını bildirdi.

Bundan çok mem-nun olan sultan; o sıralar Ermenek ve Mut yöresinde yaşayan Türk obalarının kalelerdeki Ermenilerden şikayet etmeleri üzerine Nureddin Bey’e bir mektup yazıp, asker çekip buralara gelmesini, kaleleri Er-meniler’den almasını, alabildiği kaleleri kendisine vereceğini bildirdi. Nureddin Bey, sultanın emrine uyarak askerlerini toplayıp 1227 yılı sonlarında Ermenek yakınında Kamış yaylasına kondu.

İlk olarak Ermenek kalesini alıp kışı orada geçiren Nureddin Bey, İlkbahar’da Mut üzerine yürüdü. Kale dışında (şimdi Mut öreni) oturan Mutlularla birleşip Kaleyi kuşattılar. Kırk gün kuşatmadan sonra kaledeki Ermenilerin Kız kalesine kaçmaları ile boşalan kaleye kale dışında oturan Mut’luların yerleşmeleriyle kale artık Mut Kalesiadını aldı.

Daha sonra Gülnar ve Mara kalelerini de alan nureddin bey, aldığı kalelerin anahtarlarını sultana gönderdi. Sultan Alaeddin Keykubat çok memnun oldu, devlet göstergesi olan hil’at, kılıç, tabl ve alem gönderip aldığı kaleleri de Nureddin Beye bağışladı. Böylelikle Karamanoğulları Beyliği’nin temeli atılmış oldu.

Nureddin Bey zaptettiği ve sultanın izni ile egemen olduğu bu bölgede asayişi sağladıktan sonra buradaki kuvvetlerin başına oğlu Karaman Bey’i bırakıp kendisi Sivas’ta olan obasının başına döndü. Orada Babai şeyhi Şeyh İlyas adında bir şeyhle tanıştı. Ona mürid ol-du, yedi yıl mağaralarda yaşadı sofioldu. Şeyh İlyas’ın halifesi (vekili) olarak buralara tekrar geldi. Kuvvetlerinin başına geçti.

1256 yılında Silifke kalesini de aldıktan sonra artık yaşlanıp seferlere çıkmaya gücü yetmeyince bütün yetkilerini oğlu Karaman Bey’e bırakıp kendisi Mut’un Yalnızcabağ köyü yakınındaki Değirmenlik yaylasına çekilip 1264 yılında ölünceye kadar orada oturdu. Öldükten sonra çok sevdiği bu yerde, Değirmenlik’te bir buruna defnedildi, üzerine bir türbe yaptırıldı. Türbe, çevredeki insanlar tarafından devamlı ziyaret edilmektedir. Türbenin gelir getiren epeyce bir vakfı vardı.

Cumhuriyet dönemine kadar takip edilerek hesaplarının kontrol edildiği arşiv belgelerinde görülebilir. Vakıf arazilerinden bazıları şunlardır: Bababolu çiftliği Bayram Şah Değirmenlik Oruç Han Değirmenlik’te 9 taşlı değirmen Kovan öşrü Galle (buğday) öşrü Kömüş alanı denen yerde bir tarla Kaynak: Doğan Atlay

Öte yandan bazı kaynaklar, Nure Sufi’nin kesin ölüm tarihinin bilinmediğini söylemektedir. Nûre Sufî’den sonra oğlu Kerîmüddin Karaman, aşîret beyi oldu. Bu sıralarda Türkiye Selçukluları Devleti, Moğol-İlhanlıların kontrolüne girmişti. Karaman Bey; Ermenek, Mut, Gülnar, Mer’a ve Silifke kalelerini muhasara etti. Ermenek’i ele geçirdi. Sahip olduğu topraklarda, serbestçe hareket ediyordu. Bundan dolayı Türkiye Selçuklu sultanı Dördüncü Kılıç Arslan, Karaman Beyin hadise çıkarmasından çekinerek ona, Lârende (Bugünkü Karaman) Kalesini iktâ olarak verdi. Aynı zamanda kardeşi Bunsuz da, Selçuklu sultanının sarayında candar yani muhafız olarak görevlendirildi. Fakat, uç beylerinden bazılarının cezalandırılmasından endişelenen ve bir gün sıranın kendilerine geleceğini düşünen Karaman Bey, beraberinde kardeşi Zeynül-Hac ve Bunsuz olduğu halde, 20.000 kişilik bir kuvvetle Konya üzerine yürüdü. Ancak, Gevele Kalesi önünde yapılan muharebede Selçuklu veziri Muînüddin Pervâne, Karamanlıları mağlup etti. Karaman Beyin kardeşleri Zeynül-Hac ve Bunsuz yakalanarak Konya’da idam edildi.

Karaman Bey’in Ölümü Selçuklular’ın yaptığı saldırı sonrası kardeşleri asılan Karaman Bey, askeri gücünü büyük ölçüde yitirmesine rağmen bir müddet daha mücadeleye devam edebilmiştir. Bu arada Selçuklu Devleti büyük iç karışıklıklar içine girmiş, son büyük sultanları Alaeddein Keykubat bir saray entrikası ile zehirlenerek öldürülmüştü. Keykubat’ın yerine geçmek için kardeşleri İzzeddin ve Rükneddin arasında arasında büyük iç mücadele sürmekteydi.

1250’li yılların ardından Anadolu üzerinde Moğol istilası yoğunlaşmış, halk açlık sınırına dayanmıştı. Karaman Bey, bu iç mücadeleden istifade ederek kendini kısmen toparlamayı başardı. Sonunda Karaman Bey’in desteği ile Rükneddin yenildi, Burdur kalesine hapsedildi. Moğol beyi Bayçu Noyan Erzurum’dan başlayarak bütün şehir ve kasabaları yağma ve talan ederek Aksaray’a kadar gelmişti. Sultan İzzeddin’den hoşnut olmayan, Rükneddin tarafını tutan devlet adamları gizlice Bayçu Noyan’dan yardım istediler.

Sultan İzzeddin Moğol istilasını önlemek için Karaman Bey ve diğer aşiret beyleri ile anlaşıp Aksaray’da bulunan Moğollar üzerine yürüdü. İki ordu Sultan hanı civarında karşılaştılar. Çok çetin ve kanlı bir muharebeden sonra Sultan İzzeddin’in yakınlarının ihaneti sonucu İzzeddin ve taraftarları yenildiler. Sultan İzzeddin kaçıp İstanbul’da dayısına sığındı . Burdur kalesinde hapis olan Rükneddin Kılıçarslan kurtarılıp Selçuklu tahtına oturtuldu. Karaman bey gelip bağlılığını bildirdi ise de sultan pek hoş karşılamadı. Gene de Mut, Silifke ve Ermenek’in idaresini verdi. Daha sonra Larende’yi de Selçuklu sultanının aksi tavrına rağmen ele geçirdi.

Karaman Bey, daha sonra Antalya civarında yerleşik Hristiyanlarla mücadele tutuştu. Bu bölgeyi ele geçirdi, Selçuklu Sultanı Rükneddin ile ilişkilerini iyileştirmek çabası içindeki Karaman Bey, Antalya’yı ele geçirip anahtarlarını Konya’ya Payitahta gönderdi. Ancak bu günlerde bir ihanete uğrayarak zehirlendi ve hayatını kaybetti. Karaman Bey’in naşını tabuta koyup Ermenek civarında Balkusan (Balasagun) köyünde defneylediler .1263 Halen Karaman beyin türbesi oradadır.

Karaman Bey’in ölüm haberini alan Sultan, Askerlerini alıp Larende’ye geldi. Karaman Bey’in hükmü altında olan yerlerin idaresini Hutenoğlu İbrahim namında birisine verdi. On bin de asker verip Karaman beyin oğullarını bulup öldürmesini söyledi. Karaman Bey’in Yerine Mehmet Bey Geçiyor Karaman Beyin iki oğlu Mehmet ve Mahmut, Karamanlılar’a bağlı uç beylerinin yardımıyla Bulgar Dağı’nda bir süre gerilla direnişi göstererek direndiler. Daha küçük yaşlardaki oğulları Kasım ve Halil de yaylalarda bağlı aşiretler tarafından muhafaza altında tutuldular. Daha sonra yakalanan dört varis, her nedense öldürülmek yerine hapsedildiler. (Bazı kaynaklara göre üç ay, bazı kaynaklara göre üç yıl)

hapiste kalan şehzadeler, Sultan Rükneddin Kılıçarslan’ın Aksaray’da zehirlenerek öldürülmesi üzerine serbest bırakıldılar. Hapisten çıkan Mehmet Bey, Hutenoğlu’dan beyliği almak için fırsat gözetmeye başladı. O sırada Mut’ta Karaman Bey’in yakınlarından birisinin düğünü olacaktı. O zamanlar düşman korkusundan bir köyden bir köye devlet desteği olmadan gelin götürmenin imkânı yoktu. Onun için düğün sahibi, Hutenoğlu’dan bu desteği istedi. Hutenoğlu da o zamanların devlet gücü göstergesi olan tabl ve alem (davul ve bayrak) verdi. Düğün sahibi hem Hutenoğlu İbrahim’i hem de Mehmet Bey’i düğüne davet etti.

Aradığı fırsatı bulan Mehmet Bey derhal taraftarları ile birleşip Mut’taki Hutenoğlu yanlılarından pek çoğunu öldürerek tabl ve aleme el koyup beyliğini ilan etti. Bunu duyan Bulgar yaylalarındaki Türk oba beyleri gelip Mehmet Bey’in beyliğini tanıdılar. O zaman Ermenek’te bulunan Hutenoğlu olayı duyunca askerlerini alıp Mut’a geldi. Yapılan çarpışmada Hutenoğlu yenildi. Kaçmak istedi ise de bütün yolları ve geçitleri tutan Mehmet Bey, kaçmasına fırsat vermeyince Hutenoğlu gelip Mehmet Bey’den özür diledi. Bütün silah ve hazineyi teslim edip affedildi .

Karamanoğlu Mehmet Bey Dönemi Daha önceki bölümlerde kısaca değinildiği gibi Karamanlılar’ın Anadolu’da tarih sahnesine çıktığı günler, Moğollar’ın tüm ön Asya’da korku ve dehşet saldığı günlerdi. Tekrar etmek gerekirse, 4 Temmuz 1243 te Anadolu Selçukluları ile Anadolu2ya sarkan Moğollar arasında yapılan Kösedağ savaşında yenilgiye uğrayan Selçuklular büyük zaafa düşmüşlerdi. Kösedağ muharebesinden sonra iyice zayıflayan Anadolu Selçuklu Devleti Moğollar’ın güdümüne girmişti. Onlara vergi ödüyorlar, her istediklerini yapıyorlardı.

Karamanlılar, Moğollar’a karşı Anadolu’da dik duruş sergileyen ve bu konuda bazen Selçuklu Devletinin yılgın politikasına da ters düşmekten kaçınmayan tek güç idi. Selçuklu vezirlerinden olan Hatıroğlu Şerefeddin devletin bu zaafiyetini kabul edemiyordu. Şam hükümdarı Meliküzzahir Baybars’tan yardım isteyerek Moğollar’a karşı isyan etti. Mehmet Bey’de Şerefeddin’i destekliyordu.

Hatıroğlu isyanının bastırılmasından sonra bile Mehmet Bey eylemine devam etti. Selçuklular’a vermekte olduğu vergiyi kesti. Yönetiminde olan Mut, Ermenek, Gülnar, Silifke ve Anamur gibi yerlerdeki Moğollar’ı tamamen imha etti. Bunun üzerine Moğol ve Selçuklu ordularından oluşan bir kuvveti Hutenoğlu Bedreddin İbrahim komutasında Mehmet beyin üzerine gönderdiler.

Göksu geçidinde yapılan çarpışmada Hutenoğlu’nun yenilmesi üzerine bu defa Selçuklu sahiller emiri (deniz kuvvetleri komutanı) Hoca Yunus’u gönderdiler. Mehmet bey onu da yenince iyice kuvvetlenmiş oldu . 1276 Memlûklu sultanı Baybars bir Anadolu seferine çıkarak Kayseri’ye kadar geldi Nisan 1277 . Baybars’ın Kayseri’ye geldiğini duyan Mehmet Bey, II. İzzeddin Keykavus’un oğlu (Cimri) Gıyaseddin Siyavuş ile birlikte Konya’ya geldi. Mayıs 1277de Konya’yı alıp Siyavuş’u sultan ilan ederek adına para bastırdı ve 14 Mayıs 1277 günü ünlü fermanını yayınladı: Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.

Konya’nın işgali üzerine Selçuklu ve Moğol orduları Konya üzerine yürüyünce Mehmet Bey Mut’a çekildi. Kardeşi Mahmut Bey’i yardımcı kuvvet getirmesi için Sıvas’a gönderdi. Mehmet Bey’i takip eden Selçuklu, Moğol, Kırım birleşik orduları Mut yakınında Deveci semtindeki Kızıl dağ eteklerine kondular. Mehmet bey yardım için gönderdiği kardeşi Mahmut Bey’i beklemeden savaşı kabul etti. Çok cesurane ve kanlı bir muharebe veren Mehmet Bey şehit oldu. Başı kesilip Konya’ya gönderildi . İbni bibi’ye göre, yaralı olarak kaçan Mehmet bey Mut’un karşısındaki Kurbağa kalesinde yakalanarak şehit edilmiştir .

Burada bir gözlemden bahsetmekte yarar var; Muharebenin geçtiği sahanın bitişiğinde Ak dağ dediğimiz tepenin Deveci’ye bakan yamacında rast gele gömüldüğü anlaşılan çok sayıda insan iskeleti gözlenmektedir. O iskeletlerin büyük bir muharebe kalıntısı olduğundan şüphe edilemez. Binlerce şehide, binlerce mezar kazılıp defnedilmesi imkânı yoktur. Mutlular, Mehmet Bey’in şehit edilmesinden sonra Kale kapılarını kapatıp savunmaya başlamışlardı. Kırım Han’ı Hasan Giray da kaleyi kuşatmıştı.

O günlerde Sıvas’tan yardımcı kuvvetlerle Mut yaylalarına gelen Mahmut Bey, Türkmen askerlerini de alıp vakit geçirmeden bütün yolları ve geçitleri bağlayıp Deveci’de bulunan düşman ordugâhına saldırdı. Hasan Giray kaçmak istedi ise de yedi bin askeriyle birlikte esir oldu .1277 Mehmet bey, Moğol işgali altında olan Anadolu’nun kurtulması için isyan bayrağı açan ve bu sebeple Selçuklu ve Moğol orduları ile ölene kadar çarpışan bir mücadele insanıdır. Moğollarla bir kaç defa savaşmış ve iki defasında da yenmiştir.

Gazan Han’ın şöyle söylediği rivayet olunur : Şu Türkmenler ve Karamanlılar olmasa idi, Moğol atlıları güneşin battığı yere kadar giderlerdi. Mehmet Bey’den sonra Karamanlıların başına kardeşi Güneri geçti. Selçuklular arasındaki taht kavgasına karıştı ve bir süre sonra Ermenilere ait Tarsus’a sefer yapıp burayı tahrip etti (1286). Ancak Ermenilere yardıma gelen Moğollar karşısında tutunamayıp dağlara çekildi. Güneri Bey’in 1300’de ölümü üzerine yerine kardeşi Necmeddin Mahmut, onunda 1308’de Ermenilerle çarpışırken ölmesiyle Yahşi Bey geçti. Karamanlılar, bu kanlı ancak bir o kadar da şerefli duruşlarının mükafatını, 1308’de Anadolu Selçuklularının çökmesi ile Karaman-Oğulları Anadolu’da en kuvvetli beylik olarak ortaya çıkarak alacaktı.

Anadolu’da Beylikler Dönemi 1308’de Anadolu Selçuklularının çökmesi ile Karaman-Oğulları Anadolu’da en kuvvetli beylik olarak ortaya çıkmış ve Selçukluların yerine geçmek için büyük mücadeleler vermiştir. Yahşi Bey’in Konya’yı işgal ederek başkent yapması üzerine Emir Çoban idaresinde bir Moğol ordusu Anadolu’ya gelip Konya’yı geri aldı. Yahşi Bey’in ölümünden sonra Mahmut’un oğlu İbrahim Bey oldu. Onun zamanında tekrar Konya ele geçirildi. 1319’da Tarsus Ermenileri üzerine sefer yaptı. 1328’de Moğol İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş ölünce Türkmenler rahat bir nefes aldı.

İlhanlıların çökmeye başlaması üzerine Karamanlılar topraklarını genişletmeye başladı. Beyşehir alındı. Gevele kalesine kadar olan yerler ele geçirildi. İbrahim’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu Fahreddin Ahmet Moğollar ile savaşırken öldü (1350). Ondan sonra kardeşleri Süleyman ve Şemseddin kısa süreli hükümdar oldular (1352). Daha sonra Burhaneddin Musa bey oldu.

Bu dönemde başkent Mut’a taşındı. Musa’nın yerine Seyfeddin Süleyman geçtiyse de öldürüldü (1361). Böylece Karaman tahtına Alaaddin Ali geçti. 1362’de başa geçen Alaaddin Ali Bey zamanında, ilk Osmanlı-Karaman münasebetleri başladı. Selçuklu varisi olarak kendilerini gören her iki tarafın menfaatlerinin kesişmesi, Ali Beyi Osmanlılara karşı Eretna ve diğer Türkmen beyleriyle ittifaka zorladı. Ancak Osmanlı sultanı I. Murat, bu girişimi engelledi.

Ali Bey, daha sonra Kıbrıslıların elindeki Gorigos (Kız kulesi) üzerine yürüdüyse de geri çekilmek zorunda kaldı ve Kıbrıs Krallığı ile antlaşma yaptı (1367). Çevredeki beyliklerin topraklarından bazı yerler zaptetti ve Kayseri’ye baskın yaparak Eretnalılardan Ali’yi Sivas’a kaçırttı. (1375). Ancak, Kadı Burhanettin, Ali Beyi geri çekilmeye mecbur bıraktı (1376).

Osmanlılar Karamanoğulları’nı Ortadan Kaldırıyor Bu sırada Osmanlılar ile Karamanlılar ilk kez karşı karşıya geldi (1381). Ali Bey, Kayınbabası Murat I.’in Rumeli’de olmasından yararlanarak Beyşehir’i aldı. Murat I., Karamanlılar üzerine yürüyerek Ali Beyi yendi. Aldıkları yerleri geri vererek sulh yapıldı (1387). Murat I.’in Kosova’da şehit düşmesiyle antlaşmayı bozarak Osmanlı’ya saldırdı (1389). Ancak Bayezid I., Konya’yı muhasara etti ve Çarşamba Suyu sınır olmak üzere tekrar anlaşma yapıldı (1390).

Timur’un Doğu Anadolu’da görünmesiyle Ali Bey, ona tabi oldu (1394). 1396’da Kadı Burhanettin ile uğraşan Ali Bey, Bayezid I.’in Rumeli’de bulunmasını fırsat bilerek Osmanlı topraklarına girdi. Bunun üzerine Bayezid I., Karaman Seferine çıkarak Akçay’da Ali Beyi yendi. Sonra Konya’yı alarak Ali Beyi öldürttü, oğulları Ali ve Mehmet Beyleri de Bursa’ya gönderdi. Böylece Karaman Devleti ortadan kalkmış oldu (1397). Ancak, bu durum geçici olacaktı.

Karamanoğulları Yeniden Canlanıyor. Bayezid I., Timur ile yaptığı Ankara Savaşı’nı kaybedince, Ali ve Mehmet Beyler Bursa’da hapisten çıkartıldılar. Timur, onlara Karaman ülkesini ve Alaşehir’i vererek beyliği tekrar diriltti (1403). Mehmet Bey tahta çıkarken, Ali Bey, Niğde emiri oldu. Mehmet Bey, Fetret Devri’nde Osmanlıların arasındaki taht kavgasından yararlanarak Afyon ve Kütahya’ya girdi (1411). Germiyanlılara saldırıp Bursa’yı tahrip etti (1413). Bunun üzerine Çelebi Mehmet Karamanlılar üzerine yürüyerek onları Konya önünde yendi (1414).

Tekrar savaşılmasına rağmen 1415’te sulh yapıldı. Karamanlılar – Memluklular Arasında İlişkiler Mehmet Bey, 1417’de Memluk Sultanı Şeyh adına kestirdiği paralarla Kahire’ye gelerek Memluklere itaatini bildirdi. Ancak, Mehmet Bey, Ramazan-Oğullarıyla birlikte Memluk toprağı olan Tarsus’a saldırınca Memluklerle arası açıldı. Şeyh, Türkmenlere gözdağı vermek ve onları itaat altına almak için Divriği’ye kadar uzanan Suriye Seferine çıktı. Tarsus ele geçirildi. Ardından Darende’de düştü. Esirler arasında Mehmet Beyin oğlu Davut’ta vardı.

6 ay sonra Mehmet Bey, Ramazan-Oğlu İbrahim ile birlikte Tarsus’u kuşattı ancak alamadı (1418 ). Bir müddet sonra Tarsuslular Memluk valisi Şahin’den memnun olmadıkları için Karamanlıları davet ettiler ve şehri teslim ettiler. Bunun üzerine Şeyh, Karaman üzerine ordu gönderdi. Bu ordu Niğde, Ereğli, Larende’yi aldı (1419). Karaman Beyliği ise Ali Bey’e verildi. Mehmet Bey, Kahire’ye gönderildi.

Osmanlıların yardımıyla Mehmet Bey’in oğlu İbrahim Karaman tahtına geçti. Ali Bey, Niğde’ye çekildi. Bunun üzerine Memlukler Mehmet Beyi serbest bıraktılar. Mehmet Bey, tekrar Karaman tahtına çıktı. Hamid-Oğulları ile birlikte Osmanlı toprağı olan Antalya’yı kuşattığı sırada öldü (1423). Yerine İbrahim II. geçti.

İbrahim Bey, Memluk nüfuzuna son verdi. Osmanlılara Karşı Macarlarla İttifak İbrahim Bey, Osmanlı aleyhine Sırp ve Macarlarla ittifak yaptı. 14332te Macarlar Osmanlı’ya saldırınca İbrahim Bey de Beyşehir’i aldı. Osmanlılar Macarları yenince Karamanlılar üzerine yürüyüp Konya’ya kadar ilerledi. Bir daha Osmanlı aleyhinde çalışmamak koşuluyla sulh yapıldı (1435).

Ardından Kayseri’yi aldı ve tekrar Osmanlı’ya saldırdı. Macarlarla tekrar ittifak yaptı. Karaman kuvvetlerinin Osmanlı topraklarında yaptığı zararlar yüzünden Murat II., İslam alimlerinden Karamanlılar aleyhine fetva aldı ve Macarlarla Segedin Antlaşmasını imzaladıktan sonra (1444) Karaman Seferine çıktı. Çaresiz kalan İbrahim Bey, ağır şartlar altında anlaşma yaptı.

II. Kosova Savaşında (1448 ) Osmanlı’ya yardım gönderdi. Aynı yıl Kıbrıslılardan Gorigos’u aldı. Fatih Sultan Mehmet Döneminde Osmanlı – Karamanlı İlişkileri Osmanlı tahtına Fatih’in geçmesiyle ümitlenen İbrahim Bey, İstanbul Muhasarasında Venedik ile bir anlaşma yaptı. 1456’da Tarsus, Adana ve Gülek’i almak istediyse de Memlukler Karaman ülkesini tahrip ettiler. Fatih’in Kastamonu ve Trabzon Seferlerine yardım için ordu gönderdi (1461).

İsfendiyar-oğullarını ortadan kaldırmasıyla Osmanlıların son büyük rakibi olarak Karamanlılar kaldı. İbrahim Beyin ölümünden sonra oğulları Pir Ahmet ve İshak taht kavgasına tutuşunca Osmanlı, Memluk ve Ak koyunlular iç işlerine karıştılar. Pir Ahmet Osmanlıların yardımıyla tahta geçince onlara Akşehir, Beyşehir ve Ilgın’ı verdi (1465).

Bu arada başkenti tekrar Konya’ya taşıdı. Ancak, Pir Ahmet Akkoyunlu ve Venediklilerle anlaşma yapınca Karaman seferine çıkan Fatih Konya ve Karaman’ı alarak, oğlu Mustafa’yı Karaman Beylerbeyi yaptı. Pir Ahmet Tarsus’a kaçtı. Akkoyunlu, Venedik ve Türkmenler uzun mücadeleler verdiler. Osmanlının Akkoyunluları 1473’te Otlukbelinde yenmesi üzerine Gedik Ahmet Paşa önce Ermenek sonra Mennan Kalesini aldı (1474).

Cem Sultan Dönemi Pir Ahmet Bayburt’ta öldü. Yerine geçen Kasım Bey, Fatih’in ölümüyle birlikte Beyazıt -Cem ihtilafında ortaya çıkarak, Cem’i destekledi ve Karaman Beyliği’ne tekrar egemen oldu. Cem, Rodos Şövalyelerine sığınınca II. Beyazıt’tan aman diledi. Osmanlı himayesinde küçük bir beylik halinde başkenti Silifke olmak üzere İç-El’de hüküm sürmesine izin verildi. Kasım Bey ölünce (1483) Karamanlıların en önemli yardımcıları olan Turgutlu aşiretinden Mahmut Bey başa geçti. Ancak Mahmut Bey Osmanlı Memluk savaşında Memlukları tutunca beyliğe son verildi (1487).

Arab tarihçisi İbn-i Fazlillah, 1332 senesine ait Anadolu ile ilgili bilgilerinde Karaman-Oğulları’nın, 750 bin nüfusa sahip olduğunu belirtmişti. Karaman oğulları en geniş şekliyle Karaman, Konya, Niğde, Kayseri, Ankara, Nevşehir, Kırşehir, İçel illerinin tamamı ile Antalya’nın doğusu (bu topraklar, 146.000 km2’dir) ve zaman zaman Antalya’nın batısı, Isparta ve Afyon bölgelerinde hüküm sürmüştür. Bu bölgelerde o zamanlar, 2 milyon nüfus olduğunu tahmin edebiliriz.

Türklük tarihi için çok önemli olan Karaman sahası, gerek Karaman-Oğulları devrinde, gerekse Karamanlıların çöküşünden sonra Osmanlı devrinde ve Kurtuluş Savaşı sırasında hemen her alanda çok değerli şahsiyetler yetiştirerek Türklüğe hizmete devam etmiştir. Büyük Türk velisi ve şairi Yunus Emre, Osmanlıların manevi kurucusu Şeyh Ede Balı, Dursun Fakih, Osmanlıların meşhur Kaptan-ı Deryası Kemal Reis ve onun yeğeni ünlü Türk denizcisi Piri Reis, Kurtuluş Savaşının Doğu Cephesi komutanı büyük insan Kazım Karabekir Paşa, Redd-i İlhak Cemiyetinin lideri Hacim Muhittin Çarıklı bunlardan sadece bir kaçıdır

Karamanlı Hristiyanlar Karamanlılarla Karamanoğulları Beyliği arasında nasıl bir tarihsel bağ olduğu çok açık değildir. Ancak, bir bağ olduğu konusunda güçlü izler vardır. Karamanlılar atasözlerimize kadar yerleşmiş, fakat asıl nitelikleri hakkında çoğunlukla pek az şey bilinen bir topluluktur. Türkçe konuşurlar, bu yüzden Türkofon sayılırlar. Dinsel olarak ise Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.

Anadolu`da yüzlerce yıldır var oldukları bilinmektedir; komşularıyla çoğunlukla barış içinde yaşamışlardır. Tarih kitaplarında ise, özellikle Selçuklu devrinden sonra, Beylikler ve Fetret devrinde kendilerinden bahsedilir. Karamanlı deyimi dar anlamıyla Karaman yöresinde yaşamış olanları kapsar. Bugün Karaman ilinin bulunduğu bölge merkez olmak üzere, Niğde, Konya, Maraş çevresindeki bozkırlara yerleşik oldukları bilinmektedir.

Karamanlılar 1924`te Lozan Antlaşması çerçevesinde gerçekleştirilen mübadele sonucu Yunanistan`a göç etmişlerdir. Karamanlıların dilleri Osmanlıca, Antik Yunanca ve Rumcanın bir karışımıydı. Yazıda ise Grek alfabesini kullanırlardı. Halen anılan bölgedeki tarihi mezar taşlarında, Grekçe yazılmış, ama Türkçe okunan deyim ve dizelere rastlamak mümkündür.

Karamanlılar yaşadıkları çevrede bir kültür dili de yaratmış olan topluluklardandır. 15 ila 18. yüzyıllar arasında yazılan Karamanlıca elyazması eserler ve 1718`den sonra basılan Karamanlıca kitapların neredeyse tümü, diğer dinsel kültürlerde de raslandığı gibi, Ortodoks din kitaplarıdır. 19. yüzyılda basılan ve sayısı beş yüzü aşan Karamanlıca kitapların arasında ise dini eserlerin yanı sıra, tarih, roman ve hikaye kitapları da yer alır.

İstanbul`un fethinden sonra şehrin insan gücünü artırmak amacıyla uygulanan zorunlu iskan sonucu İstanbul`a getirilen Karamanlılar, öncelikle Yedikule`ye yerleştirildiler. 1551 `de İstanbul`a gelen gezgin Nicolas de Nicolay, Karamanlıların Yedikule yakınlarında büyük bir mahallede oturduklarını, geçimlerini ticaret ve zanaatla sağladıklarını, özellikle kuyumculuk ve işlemecilikte çok yetenekli olduklarını belirtir. Dükkanlarının Kapalıçarşı yakınında olduğu anlaşılmaktadır.

Nicolay`a göre Karamanlı kadınlar diğer Rum kadınları gibi, hamama gitme ve kilise ziyareti dışında, sokağa nadiren çıkarlar. Evlerinde nakış işlemekte ustadırlar. Bu işlemeleri Kapalıçarşı`da ve pazarlarda satılır. Dar gelirli Karamanlı kadınlar geçimlerini sokaklarda yumurta, piliç, peynir ve sebze satarak kazanırlar.

Karamanlılar, aynı dinden oldukları için Rum-Ortodoks patriğine tabidirler. Eremya Çelebi Kömürcüyan da 17. yüzyılda Karamanlıların Yedikule`de suriçinde oturduklarını belirtir. “Bunlar Rum oldukları halde Rumca bilmezler ve Türkçe konuşurlar“ diye yazar.

Süreç içinde Karamanlılar Yedikule`den Fener, Cibali, Tahtakale, Kumkapı semtlerine ve Rumların yaşadığı diğer mahallelere dağılıp yerleştiler. Karamanlıların büyük çoğunluğu İstanbul`da ticaretle uğraşırlardı. Niğde`nin Kurdonos Köyü`nden gelenler sabun tüccarı, Aravan`dan gelenler kuruyemişçi, Uluağaç`tan gelenler kabzımal, Niğde`den gelenler zahireci ve peynirci, Fertek`ten gelenler beratlı şarapçı idiler; Ürgüp`ün Sinasos Köyü`nden gelenler havyar ve tuzlu balık ticareti, Kayserililer pastırma ve sucuk ticaretiyle uğraşırlardı. Dükkanları Eminönü`nde ve Galata`daydı. İstanbul`daki Karamanlılar, Tanzimat`tan sonra kurdukları yardımsever dernekler kanalıyla köylerinin kalkınması için kayda değer çabalar harcamışlardır.

Karamanoğulları ile Rumeli Türkleri arasındaki etnik bağlar Karamanoğulları Osmanlı ile sürekli rekabet ve çatışma içinde olduğu için zaman zaman Balkanlar başta olmak üzere çeşitli bölgelere sürgün edildiler. Bunun haricinde göçer bir yapıya sahip oldukları için gönüllü olarak da Osmanlının iskan politikasından istifade etmek için Rumeli’ne geçen aşiretler de oldu. Genellikle Tuna Boylarına yerleşen Karamanoğulları kökenli Türkmenler’in Balkanlar’da Bektaşilik mezhebinin güçlenmesine vesile oldukları düşünülmektedir.

Balkan Türklerinin kökenleri içinde Karamanlıların olduğu doğrudur. Ancak tek başına Karamanlılar’a bağlantı kurmak hatalıdır. Büyük olasılıkla Bektaşi mezhebinden olanların Karamanoğulları ile etnik bağının olduğunu söylemek doğruya daha yakın olabilir.

özet ve sonuçlar

1- Karamanoğulları Beyliği adını kurucusu Karaman Bey’den alır. Devlet yapısını 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurmuşlardır. 16. yüzyıla kadar aralıklarla idari yapılarını koruyabilmişlerdir.

2- Karamanoğulları Beyliğini kuranlar, Avşar Boyundan Türkmen aşiretleridir.

3- Kuruldukları bölge, Toros Dağlarının kuzey yamaçlarıdır. (Mut – Karaman arasındaki bölge)

4- Bu bölgeye Moğol İstilasından kaçarak yurt edindikleri Sivas – Kars ekseninden gelmişlerdir.

5- Son derece savaşçı, mücadeleci ve başkalarının hükümranlığını reddeden bir felsefeleri bulunmaktadır. Anadolu Selçukluları, Moğollar, Ermeniler ve son olarak Osmanlılarla sürekli mücadele yürütmüşlerdir.

6- Göçebe bir toplumdur, yerleşik hayata geçmeleri çok sonralara rastlar.

7- Avşarlar, İslamiyetle geç dönemde tanışan ve Anadolu’ya yerleşme döneminde İslamı seçen, Şaman inanışlarını uzun süre kaybetmeyen bir boydur.

8- Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlılarla mücadelelerinin bir boyutu da tarikat farklılığındandır. Anadolu’yu kasıp kavuran Bahai ayaklanmasında Avşarlar’ın önemli rolü vardır.

9- Başlangıçta Şamanizm’den izler taşıyan bir İslam tarikatı olan Bahaizme tabi olan Avşarlar, daha sonra tarihin akışı içinde farklı inanışlara bölünmüşlerdir.

10- Timur İmparatorluğu döneminde Osmanlılar’a karşı yakın ilişki içine girdikleri Şiiliğin etkisine giren Avşarlar olmuştur. Ancak Anadolu’ya tekrar hakim olan Osmanlılar, Şii Avşarları doğuya sürmüşlerdir.

11- Osmanlı hakimiyetiyle birlikte Konya – İçel – Antalya – İç Batı Anadolu’da kalan Avşarlar zamanla sünnileşmiştir.

12- Avşarlar’ın bir bölümü, Anadolu merkezli bir İslam inanışı olan Aleviğe geçmiştir.

13- Hristiyanlaşmış Karaman Türkmenleri Niğde – Kayseri – Nevşehir civarında otururlarken sonradan mübadele ile Yunanistan’a gönderilmişlerdir.

14- Balkan Türkleri’nin önemli bölümünün Karamanoğulları kökenli olduğuna dair bir genel kanaat olmakla beraber bu düşünce tam olarak doğru değildir.

15- Avşar Türkleri’nin Balkanlar’a yerleşmesi, çoğunlukla Cem Sultan olayı ile birlikte Osmanlı’nın sabrının taşması ve buralara zorunlu iskan edilmeleri ile olmuştur. Çoğunlukla Tuna Irmağı boylarına, Kosova’ya ve Makedonya’ya yerleştirilmişlerdir.

16- Erken dönemde Balkanlar’a yerleştirilen Türkmenler’in çoğu, Osmanlı Topraklarına geçerken belki bir nesil kadar Anadolu’da yer arayan obalardan oluşur. Bunların önemli bölümü, Avşar olmadıkları halde Karaman topraklarında göçerlik yaptıktan sonra Rumeli’ye geçmişlerdir. Bu nedenle üzerlerinde Karaman tesiri vardır.

17- Rumeli’de yerleşen Türkmenler, çoğunlukla derviş kültürüyle yaşayan göçerlerdi. Bahailik’ten beslenen bir inanışları vardı. İran üzerinden geçtikleri için Şiiliğin de inanç sistemlerinde izleri vardır. Bu nedenle gerek Rumeli Türkleri arasında, gerekse sonradan müslüman olan Arnavut, Boşnak ve Pomaklar’da Bahailik’ten gelişen bir inanç sistemi olan Bektaşiliğin önemli etkisi yadsınamaz.

18- Samsun bölgesindeki mübadil Türkler, daha ziyade Sarışaban – Drama bölgesinden gelmişlerdir. Burası Rumeli’ne geçiş yolu üzerinde kaldığı için birçok değişik etnik Türkmen aşiretinden izler taşıyor olabilir. Ancak erken dönemde fethedilmiş bölgeler olduğu için Karamanoğulları’nın Cem Sultan olayı nedeniyle zorla iskan ettirilmiş kollarından olması ihtimalinden çok Rumeli’ne ilk yerleşen göçer Türkmenler’den olma ihtimali güçlüdür.

19- Ayrıca Sarışaban – Drama bölgesinin büyük çoğunlukla Sünni inanışa sahip olduğu dikkate alınırsa Bahai – Bektaşi çizgisinden beslenen Avşarlar’dan çok diğer Türkmen boyları (örneğin Kayı Türkmenleri) akla gelmektedir.

20- Herşeye rağmen, Balkanlar’a iskan konusundaki Osmanlı’nın erken ve geç dönem kayıtlarının iyice incelenmesi gerekir. Bu konu tarih bilimi için oldukça bakir bir konudur.

Kaynaklar:

Doğan ATLAY Neşri, Mut Tarihi- Doğuş Matbaası Karaman 1976

ENER Kasım, Tarih Boyunca Adana Ovasına Bir Bakış Hakan Ofset, Adana 1993

GÜLCAN D. Ali, Karamanoğullarının Kökenleri ve Selçuk- Osmanlılar Karşısında Kişilikleri, Uğur Ofset, Eskişehir (tarihsiz)

KONYALI İ. Hakkı, Abideleri ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi Baha Matbaası, İstanbul 1967

ÖNDER Mehmet, 15. Mut Karacaoğlan Semineri bildirisi Yeni Matbaa Mut 1986

SEVİM Ali Prof. Dr. , YÜCEL Yaşar Prof. Dr.Türkiye Tarihi, Fetih, Selçuklu ve Beylikler Dönemi, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara 1989

SEVİM Ali Prof. Dr. , YÜCEL Yaşar Prof. Dr. Türkiye Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1990

ŞİKÂRİ’nin Karamanoğulları Tarihi, Yeni Kitap Basımevi, Konya 1946

UZLUK Feridun Nafiz GENCOSMAN M. Nuri, Selçuki Devletleri Tarihi, Recep Ulusoğlu Basımevi, Ankara 1943

ÜNAL Tahsin, Karamanoğulları Tarihi, Arı Basımevi, Konya 1986

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.