Babam çarşı ekmeğiyle kolayı bir severdi ki…
Köydeyiz, şehirden ağbim, bir şişe kola ile iki şehir ekmeği göndermiş, köy postası ile.
Posta köyün alt ucuna gelir ya, gittim aldım geldim.
Akşam yemeğine bir saat kadar var daha. Babamın gözleri ekmekle kola şişesinde. Dayanamadı; “Kızım birbardakcık kolayla bir parçacık ekmek verir misin?”
Öyle bir mutlu oldu ki kolayla ekmeği yerken! O mutlulukla da şapkasını çıkarıp yere vurarak, “Aferin oğluma be, aferin oğluma be!” dedi…
+
Dört çocuk, Gülnar’ın dağlarında sığır güderiz. Üçer dörder sığır var hepimizin önünde, birimizin yaşı hepimizden büyük, “Abi” diyoruz ona, bizi o yönetir gibi…
Hepimizin azığı var, azıklarımızı bir ağaca astık. Bir ara sığırlar bir dereye doğru yöneldi. Abimiz, “Ben burada bekleyeyim, siz gidin sığırları çevirip gelin!” dedi.
Gelince, zaten öğle de olmuştu, acıkmıştık, azıklarımızı yemeye kalkıştık.
İkimizin ekmeğinin içinde katık var, öbür arkadaşımız azığını bir açtı ki, ekmeğinin içi küçük küçük parçalanmış ot dolu.
Meğer abimiz, biz gidince azıklarımızı karıştırmış, bakmış ki o arkadaşın ekmeğinin içinde katık yok, içine ot parçaları dolduruvermiş!
Kendini tutamadı arkadaşımız, hüngür hüngür bir ağladı ki… Sonunda dayanamadı, ne kadar engel olmaya çalışsak da, hıçkıra hıçkıra sığırlarını ayırdı, sürdü gitti…
+
Küçüklüğümde köyde, omuzlarımı biraz yukarı kaldırarak, kollarımı biraz yana açarak yürürmüşüm. Hiç farkında bile değilim. Bu yüzden kimisi “Kartal” demeye başladı bana. Çocukluğumda da, gençliğimde de, gücümün yettiği kaç kişiyi dövdüm bu gerekçeyle.
Sevmiyordum “Kartal” denilmesini…
Şimdi mi? “Kartal geldi, Kartal gitti!..” Kimseye ne kızıyorum, ne kırılıyorum. “Kartal” demeseler kimse bilmeyecek beni…
+
Hacısait Köyüne göre Dayıcık Köyünde ekinler geç olur ya, DayıcıklıDekeli Dayı, Hacısait’e harman sürmeye (düğen sürmeye) gider. Dönerken doğal olarak Örenpınar Köyünden geçecek. İki metre boyuyla öndeki eşekte kendisi binili, ayakları yerde sürünür, arkasında eşeğe bağlı gülük, onda da düğen yüklü, en arkada da tay, kuyruk sallayıp geliyor…
Örenpınarlının birisi sorar:
“Dekeli Dayı nerden geliyorsun?”
“Çüüşşşş!” der eşeğe, döner adama, “Hacısait’te düğen sürdüm, düğenciye bakımı orda gördüm, ekin gavızmış, bir buçuk aylık hakkımı bir kel eşeğin sırtına vurup üstüne de bindim, gidiyorum!..”