DOLAR
34,7500
EURO
36,5827
ALTIN
2.953,75
BIST
9.848,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Hafif Yağmurlu
14°C
Mersin
14°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Çok Bulutlu
19°C
Cuma Parçalı Bulutlu
20°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

BÜYÜK YAŞAMLARDAN KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ / 14

11.11.2020
A+
A-

Babam çarşı ekmeğiyle kolayı bir severdi ki…
Köydeyiz, şehirden ağbim, bir şişe kola ile iki şehir ekmeği göndermiş, köy postası ile.
Posta köyün alt ucuna gelir ya, gittim aldım geldim.
Akşam yemeğine bir saat kadar var daha. Babamın gözleri ekmekle kola şişesinde. Dayanamadı; “Kızım birbardakcık kolayla bir parçacık ekmek verir misin?”
Öyle bir mutlu oldu ki kolayla ekmeği yerken! O mutlulukla da şapkasını çıkarıp yere vurarak, “Aferin oğluma be, aferin oğluma be!” dedi…
+
Dört çocuk, Gülnar’ın dağlarında sığır güderiz. Üçer dörder sığır var hepimizin önünde, birimizin yaşı hepimizden büyük, “Abi” diyoruz ona, bizi o yönetir gibi…
Hepimizin azığı var, azıklarımızı bir ağaca astık. Bir ara sığırlar bir dereye doğru yöneldi. Abimiz, “Ben burada bekleyeyim, siz gidin sığırları çevirip gelin!” dedi.
Gelince, zaten öğle de olmuştu, acıkmıştık, azıklarımızı yemeye kalkıştık.
İkimizin ekmeğinin içinde katık var, öbür arkadaşımız azığını bir açtı ki, ekmeğinin içi küçük küçük parçalanmış ot dolu.
Meğer abimiz, biz gidince azıklarımızı karıştırmış, bakmış ki o arkadaşın ekmeğinin içinde katık yok, içine ot parçaları dolduruvermiş!
Kendini tutamadı arkadaşımız, hüngür hüngür bir ağladı ki… Sonunda dayanamadı, ne kadar engel olmaya çalışsak da, hıçkıra hıçkıra sığırlarını ayırdı, sürdü gitti…
+
Küçüklüğümde köyde, omuzlarımı biraz yukarı kaldırarak, kollarımı biraz yana açarak yürürmüşüm. Hiç farkında bile değilim. Bu yüzden kimisi “Kartal” demeye başladı bana. Çocukluğumda da, gençliğimde de, gücümün yettiği kaç kişiyi dövdüm bu gerekçeyle.
Sevmiyordum “Kartal” denilmesini…
Şimdi mi? “Kartal geldi, Kartal gitti!..” Kimseye ne kızıyorum, ne kırılıyorum. “Kartal” demeseler kimse bilmeyecek beni…
+
Hacısait Köyüne göre Dayıcık Köyünde ekinler geç olur ya, DayıcıklıDekeli Dayı, Hacısait’e harman sürmeye (düğen sürmeye) gider. Dönerken doğal olarak Örenpınar Köyünden geçecek. İki metre boyuyla öndeki eşekte kendisi binili, ayakları yerde sürünür, arkasında eşeğe bağlı gülük, onda da düğen yüklü, en arkada da tay, kuyruk sallayıp geliyor…
Örenpınarlının birisi sorar:
“Dekeli Dayı nerden geliyorsun?”
“Çüüşşşş!” der eşeğe, döner adama, “Hacısait’te düğen sürdüm, düğenciye bakımı orda gördüm, ekin gavızmış, bir buçuk aylık hakkımı bir kel eşeğin sırtına vurup üstüne de bindim, gidiyorum!..”

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları