Bolkar
Dağları’nda
ya da günümüzdeki adı ile Toroslar’da yaşam süren iki boy
vardır. Bekdikler ve Tahtacılar uzun yıllar birlikte yaşam
sürmüşler.
Bekdikler
deyince ilk akla gelen Topak Otağ çadırları vardır. Adana
Müzesinde 1930’larda görülen Topak Çadır bugün yok. Oysa
topak çadırda bir imece, dayanışma ruhu vardır. Tahtacılar
çadırın iskeletini (derim evini) yapmışlar, Bektdikler ise
ördükleri yün dokumaları ile kaplamışlar. Bolkar dağlarının
karına, soğuğuna dayanıklı topak çadırı yapmışlar.
Bekdikler toplumsal yaşamı ile, dokudukları halılar, kilimler ile
Oğuz boylarının simgelerini günümüze kadar taşımışlardır.
Ereğli yöresinde dayanışma ruhları ile sosyal yaşama
damgalarını vurmuşlardır.
Bu
bölgede Ereğli yakınlarında yer alan Evciler köyünde ve Ayrancı
yakınlarında uzun süre tahtacılar yaşam sürmüşler. Bolkar‘ın
medetsiz tepesinde yer alan Bulgar Bozoğlan / Arzuman Yunus’u, Pir
kabul etmişler. Cocak Vadisinde yıllarca ormanda kesim yapmışlar.
Yakın
zamana kadar Goca Musa, Kanimini Musa Mut‘un Söğütözü
yaylasına yerleşmiş, orada yıllarca derim evleri yapmışlardır.
Bize bu konuda bilgi veren çağın Karacaoğlan‘ı Musa eroğlu,
biz dedemizin, babamızın yaylaya çıkmasını beklerdik. Yaylaya
çıkınca; günlerce, aylarca çalışır, emek verir, derim
evlerini yaparlardı. Sonra katırlara yağ, peynir, çökelek
yüklenir, cepleri para görürdü.
Tarihin
derinliklerin gittiğimizde gördük ki
; TOPAK evin ÇUKUROVADA bir ismi de ; Bekdik Çadırıdır (*)
Bekdik bir aşiret ismidir. Nevşehirli İbrahim Paşanın anasının
oymağıdır. (İbrahim Paşa boynu inceli aşiretindendir) Bu
çadır alçacık gibi değneklerden ve kanallardan yuvarlak olarak
kurulur. Topak evin yarısından fazlası küre halindedir. Ailenin
Kalabalıkçığına göre kanat sayısı artar, azalır. Kanatların
üzerinde; yine değneklerden yapılmış bir daire vardır ki; buna
tepelik denir. Bu tepeliğin tam merkezinde çadırın ortasına
gelecek direğin, odundan yapılmış bir yatağı vardır. Yatağın
iç tarafı oyuntuludur. Dış tarafı uzaktan görülecek gibi bir
tuğ ile süslenmiştir. Bu tuğ öküzün kuyruğudur.
Tostoparlak
ve beyaz renkte olan; bugün Orta Asya’daki Kırgız evlerine çok
benzeyen topak evin kanat ve tepeliğini kuşatan geniş dokunmuş
kolanı vardır. Tepeliğin merkezinden kaidesine doğru olan kısım
yukarından aşağı olmak üzere 18-24 adet yine dokunmuş kolanlar
ile sağlamlaştırılır ve süslenir.
Bu
çadırı bütün aşirete Evciler oymağı ismindeki oymak hazırlar.
Bölgemizde “ TAHTACI “ diye anılan ALEVİ TÜRKLERİ’nin eski
oymak isimlerinin Evciler olduğunu yine kendilerinden işittim.
TOPAK
EV, içi baklava dilimi şeklinde olan ”derim” en büyük Topak
Evde 365 pencere-baklava dilimi bulunur. Hani ”365 pencereli evim
var” diye anlatılan öykü Bekdik Türkmenlerine aittir.
Topak
Evi; Bekdikler’den başka yirmi yıl (1928 yılında ki yazarın
notu ) öncesine kadar Türkmen oymakları arasında da düğün ve
misafir evi olarak kullanıyorlardı. Şimdi alçacık ve kara
çadırlar içinde yaşayan Türkmenler yalnız gerdek gecelerinde
Topak Ev taklidi bir çadır kurarlar ki, bunun ismine dürüm evi
veya derim evi derler. (Dürüm portatif, derim; yığınak
anlamındadır)
Bekdikler
deyince aklımıza Dr. Ali Sayar gelir. Kurdukları vakıf ile bu
kültürlerini devam ettirmekte. Her yıl Eylül başında şenlikler
düzenlemekte. Biz de Bekdikleri bu şenlikler ile tanıdık. Gittik,
gördük. Onlar ile birlikte yaşamlarına ortak olduk. Atalarımız
asırlar önce birlikte olmuşlar. Ortak paydalarımızda birlikte
yaşam sürmüşler. Tarihin içinde dolaşırken; TOPAK ÇADIR‘a
rastladık. Dostlar ile yok olmaya yüz tutan yaşam biçimini ortaya
çıkarmak istedik.
(*)
Cenupta Türkmen Oymakları- Ali Rıza Yalman (Yalkın ) II. Cild.
Sah. 418-419.