DOLAR
38,4210
EURO
43,6407
ALTIN
4.100,37
BIST
9.432,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
22°C
Mersin
22°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
23°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C
Çarşamba Yağmurlu
22°C

MEZOPOTAMYA’DA GÖBEKLİTEPE

Göbekli Tepe Arkeolojik Alanı, Şanlıurfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarındadır. Alan 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş ve “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmıştır. Alanın gerçek değeri, 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonrasında, Göbekli Tepe’nin 12000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olduğu anlaşılmıştır.
İlmiye Çığ’ın Sümer Uygarlıkları ile ilgili kitaplarını okuduktan sonra, Göbekli Tepe ile ilgili kitapları okudum. Tabletler bir birine tamamlayan ögeleri taşıyordu. Yazılı kaynakları bildiğimiz tarihten başka yönlere çekiyordu. 4-5 bin derken 12 bin yıl öncesinde belgeler ortaya çıkıyor. Bu tabletlerde yaşamın 70000 yıl önce var olduğu belirtiliyor.
Göbekli Tepe, Mısır piramitlerini inceleyen uzmanlar, o çağlarda kum alanlarında o taşların nereden geldiği, hangi teknoloji ile yapıldığı konusunda sorular soruyorlar. Bu uygarlıkları yapanlar nereden geldi sorusu akla geliyor.
Rivayet olunur ki; Gökyüzünde bir Tanrı dünyada altın tespit ediyor. Çocuklarını gönderiyor. Ama sıkı sıkı uyarıyor, “Sakın orda yaşayanlar ile temas etmeyin, ilişki kurumayın.”
Geliyorlar. İnsanlar yaşıyor. Hem de güzel güzel kızlar. Yeme içme var, şarap var. Onlara aşık olup evleniyorlar. Çocukları oluyor. Ama Tanrı Babaları buna çok kızıyor. İşte tufanla bunları yok etmeye karar veriyor.
Birçok dini kitaplarda geçen Nuh Tufanı bu olmalı.
“Bir hafta sonra tufan olacak. Bir gemi yaptır. Kıymetli eşyalarını al hayatta kalın, ama kimseye söylemeyin.”
Onlarda çocuklarını içeri koyup dışarda konuşuyorlar. Emirler veriliyor. İşçiler gemiyi yapmaya başlıyorlar. Ustalara yemekleri hazırlanıyor. Şaraplar, biralar veriliyor. Onlar başına gelecekleri bilmiyorlar. Gemi bitiyor. Gemiye yakınlarını alıyorlar. Patlamalar, suların hareketi kimilerine göre bir hafta, kimilerine göre 40 gün sular üstünde dayanan bir gemi. Akıl buna diyor ki, olsa olsa bir denizaltı yapmışlar. Ortalık duruluyor. Gemi bir tepede duruyor. Orası iki nehir arası. Yani Mezopotamya. Bitek ova. İniyorlar, tarlalarda üretim başlıyor.
Şimdi bakıyoruz. Burada Göbekli Tepe ortaya çıkıyor. Tepenin başına Tanrıya şükran için bir tapınak inşa ediliyor. Gökyüzünde uçan yıldızlar. Avcılık, yabani hayvanlar, evcil hayvanlar duvarlara işleniyor. Dev duvarlar üstüne yapılan eserler.
1963 yılında Urfa’ya 18 km uzaklıkta Örencik köyü yakınlarında çiftçi tarlasını sürerken bir heykel buluyor. Urfa Müzesine götürüyor. Orada önemsemiyorlar. Teşekkür edip, bir kenara koyuyorlar. Sonra Alman arkeologlar geliyor. Onu incelediklerinde 10 bin yıl önce bir tarihe doğru gidiliyor. 1990’lı yıllarda orada kazı başlıyor. Ama sonuç birkaç yıl önce açıklandı. 12 bin yıl öncesine ait bir uygarlık orada. Diyorlar ki; daha kazının % 5’i yapıldı. Daha tepe kazılacak. Para lazım, uzman lazım.
Kitaplar yazıldı, sosyal medyada yer aldı. Kazıların üstüne bir çadır kuruldu. Turlar başladı. Gezginler, meraklılar her gün gidiyorlar. Biz de Taşucu Deniz Kızı Tur Gezginleri olarak gittik. Eksi dereceleri gören soğuk Şubat ayında oraya tırmandık. Rehberimiz Ali Gönen bize tek tek anlattı.
“Bir yaşam yeri değil, ama asırlardır buraya kervanların geldiği, dualar edip, niyaz ettikleri, belki de dilek diledikleri bir yer. İnsan kemiği yok. Ama kurban edilen hayvanların kemikleri var. Ama başları yok. Gördüğümüz yapılar da T şeklinde büyük mermer gibi sert kayalar üzerine o döneme ait yabani hayvanların resimleri çizilmiş. O yıllarda birisi akıl etmiş, üzerini toprakla kapatmış. Olmuş bir toprak tepe, dümdüz ovada bir tepe varsa, bu tabiki yığma toprak tepeler meydana gelmiş.
Bunu yapmayan Sümerler yaptıkları uygarlıkları bir Samiler/Akadlar gelip yok etmişler. Ancak o döneme ait bilgi ve yapıtları İngilizler bulmuş. Osmanlı Padişahları ile anlaşıp, birisi Osmanlı sarayında kalmış, diğer parçası Londra’ya gitmiş. 1930’lu yıllarda iki ülke anlaşmış, parçalar birleşince tabletler okunmuş, Sümer Uygarlıkları oryaya çıkmış.
Başta Sümer Uygarlıkları ve öncesi tarihini inceleyen İbrahim Peygamber, Tevrat içinde onu görmüş. İsa görmüş, şimdilerde uygarlıkta neden ileri olduklarının ipuçlarını vermişler.
Sahi İsrail, Amerika neden dünyaya egemen? Geçmişi inkar etme yerine onlardan yararlanmışlar.
Sümer, Hitit, işte Göbekli Tepe, buradan örnek alacağımız bir uygarlıklar var. Gizleri bulup ortaya çıkarmak, tabuları yıkmak, çağdaş uygarlıkları yakalamak. İşimizi gücümüzü bırakalım. Şu Göbekli Tepe’nin bilinmeyen % 95’inde bari söz sahibi olalım. Kazı ekibinde bizler de olalım. Ha, şu Osmanlı Padişahı bile yarısı bizim, yarısı sizin demiş ya; bu çalışmalarda bizim arkeologlarımız, sanat tarihçilerimiz olsun.
Kaynak:
1. Taşucu Deniz Kızı Tur Rehberi Ali Gönen.
2. Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynakları.
3. Muazzez İlmiye Çığ, 2 ciltlik Sümer Uygarlıkları yapıtları.

Yazarın Diğer Yazıları