DOLAR
34,2601
EURO
37,6620
ALTIN
2.911,80
BIST
9.031,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Parçalı Bulutlu
29°C
Mersin
29°C
Parçalı Bulutlu
Salı Açık
29°C
Çarşamba Az Bulutlu
28°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
27°C
Cuma Az Bulutlu
28°C

EKREM İMAMOĞLU’NU OKUMAK

A+
A-

Bu gün biraz okuma yapalım. Kitapları hepimiz az okuyoruz. hatta itiraf edelim ki neredeyse hiç okumuyoruz.

En iyi yaptığımız şeyi yapalım hep beraber. Videoları okuyalım, fotoğrafları yorumlayalım. Sosyal medya hesaplarımızda gördüklerimizi okuyalım.

Ne okuyalım derseniz, gelin Ekrem İmamoğlu’nu okuyalım derim.

Olumlu, olumsuz ne görüyorsak dile getirelim.

Yıllar önce Karadeniz’den, Trabzon’dan İstanbul’a göç etmiş binlerce aileden birinin evladı. Kendi tabiriyle hayat hikayesi ise şöyledir:

Ekrem İmamoğlu, 1970`te Trabzon’da doğdu. Trabzon Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezun olarak yine İstanbul Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları ve Yönetimi bilim dalında Yüksek Lisans eğitimi aldı. 1992`de inşaat ve taahhüt işleri yapan aile şirketinde iş hayatına başladı. Bu şirkette Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Okul yıllarında amatör olarak futbol oynadı. Trabzonspor Futbol Kulübü, Trabzonspor Basketbol Kulübü ve Beylikdüzüspor Kulübü’nde yöneticilik yaptı. 2009’da CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı oldu. 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildi. Beylikdüzü’nün sosyal ve kültürel hayatında etkin rol oynayan İmamoğlu, birçok sivil toplum kuruluşuna üyedir.

Ailenin büyükleri bu topraklar için gittikleri savaşlardan geri dönmemişler. Dedesinin ağabeyleri Ahmet, Alican ve Osman şehit olmuşlar. Ailenin en küçüğü Mevlüt ise Sakarya Meydan Muharebesine katılmış bir gazi. Dedesinin öğütleri ve dualarıyla büyümüş bu Karadenizli delikanlı devlet ve millet sevgisini gazi dedesinden aldığını ve o terbiyeyle büyüdüğünü söylüyor.

Özgeçmiş kısaca böyle. Gelelim günümüze.

31 Mart seçimlerine kadar tanınırlığı olmayan  ve hikayesi bilinmeyen bu adam iktidara kafa tuttu. Taşları çatlatan bir sabır ve hoşgörü profili verdi herkese. Sinirlenmiyordu sokaktaki fanatik muhaliflerine. Aksine kendisine oy vermeyeceğini yüzüne söyleyen genç, yaşlı herkese teşekkür ediyordu. Yakın ekibinden hiçkimseye, kendisine ne söylenirse söylensin müdahale ettirmiyordu. Yorgunluğunu göstermeden, bildirmeden bitmek tükenmek bilmez bir enerjisi varmış gibi sahadan hiç çıkmıyordu.

Kimse kusura bakmasın ama 2 aday arasında değerlendirilen bu seçimlerde Ekrem İmamoğlu enerjisi ile Binali Yıldırım’dan çok daha öndeydi.

Pazar yerlerini, dükkanları, sokak ve caddeleri adımlayabildiği 31 Mart kampanyası sırasında kendisini vatandaşa takdim eden bir ekibi varken 23 Haziran kampanyasında böyle bir ihtiyacı kalmamıştı. Artık herkes elini sıkmak için, bir tek kelime veya tek bir kare fotoğraf alabilmek için peşinden koşturuyordu. Her adım attığı yerde birdenbire bir miting kalabalığı toplanıveriyordu.

İstanbul seçmeni sahiplenmişti kendisini. Sebebi ise her cepheden kendisine açılan saldırılardı bence. Cumhurbaşkanı karşısındaydı ve devletin imkanları ile parti kampanyaları yapılıyordu. Partisi ve adayı için oy istediği kürsüde cumhurbaşkanlığı forsu çakılıydı. Oysa cumhurun başkanı herkesin başkanı olmalıydı. Tam tersine milletin yarısı ötekileştiriliyor, itham ediliyor, hakaretlere uğruyordu en üst perdeden.

Muhalefet lideri Cumhur ittifakı ortağı ayrı bir cepheden İmamoğlu’nu terör örgütleriyle ilişkilendiriyor ama diğer taraftan son günlerde sahneye sürülen terörist başının mektup rezaletine tepki vermiyordu.

Birde Ordu Havalimanı ve valiye hakaret ettiği iddiası var ki, gerçekse yanlış yapmıştır. Ama bir empati kurmak gerekirse ki, şöyle düşünün: her gittiğiniz havalimanında birileri size VIP geçişini açmış olsun ve siz de bu kapılardan geçin. Ama bir başka ilde siz taraftarlarınızla vedalaşırken anneniz yine başka illerde geçtiği kapıdan geçerken yaka paça dışarı atılsın. Tepkiniz ve annenize yapılan muamele karşısında ne yapardınız.? İnsani bir öfke ile yanlış bir söz ve hakaret etmiş olabilirsiniz. Yanlıştır, hatadır eğer öyleyse. Ama bunun cezası ve bedeli başkanlığın elinden alınacak olması tehdidi ve yargıya yön verme çabası olmamalıydı.

VIP geçişi yüzünden valiye hakaret ettiği videoları hiç durmadan servis edilirken ve bir linç kampanyası başlatılırken, iktidara yakın olduğu için VIP’ten geçirilen şarkıcılar, dolandırıcılar, Zarraplar unutuluyordu. Ama millet hafızasının unutmadığını bilemiyorlardı. Kendisine tepki gösteren vatandaşa “gavat” diyen valiyi ayakta alkışlayanlar, hakaret edilenin millet olduğunu bilmemeleri gayet normaldi.

Fetö örgütünün kendisini desteklediği yalanıyla iftira edenlerin hepsinin geçmişinde örgüt elebaşının karşısında el pençe fotoğrafları ve sahnelerde salya sümük ağlarken çekilmiş görüntüleri vardı. Ve millet bunu unutmamıştı. Söyleyenler aynaya veya kendilerine bakacaklardı ve geçmişleriyle hesap verceklerdi millete. Değilse bu kampanyanın maya tutma ihtimali millet vicdanında yoktu.

Bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, trol hesaplar, sahibinin dediği dışına çıkamayan yazarlar, televizyon yorumcuları, üniversite hocaları, sokaktaki fanatikler, hiç bir dönem muhalif olma becerisini gösteremeyip hep güçlünün yanında durmakla var olabilmiş sanatçılar, şarkıcı, türkücü ve dizi-sinema oyuncuları. Aklınıza kim gelirse saldırı halindeydiler. Ama unutulan bir şey vardı. Güçlü bir kalabalığın acımasızca dövmeye çalıştığı bu insana millet olarak sahip çıkılacağı idi.  Aynı olay sokakta meydana gelen bir adi olay da olsa sonuç bu olurdu. Merhamet ve haklı olanın yanında olmak, güçlü ve haksız olana karşı direniş sergilemek bu milletin genlerinde vardı.

Bir diğer önemli okuma konusu ise Ekrem İmamoğlu’nun ezberleri bozan hayat tarzı idi. Siyaset meydanlarında müsrifçe savrulan ve harcanan bir karşı profil değildi. Yıllarca ekmek buldukları, dört elle sarıldıkları CHP profili değildi bu sefer ki karşılarında olan. Mütedeyyin ve muhafazakar bir ailenin evladı vardi şimdi sahada. Kuran okuyor, namaza gidiyor, oruç tutuyor ve Anadolu müslümanlığını yaşıyordu. Belki içki de içiyordu birçok insanımızın yaptığı gibi günahıyla sevabıyla. Aile fotoğraflarında başörtülü de vardı, başı açıkta. Saldırı ve ithamlar yapılırken seçmenin İmamoğlu ile kendini özdeşleştirdiği sosyolojik gerçeği gözardı edilmişti. Bu gözardı etme hatası aradaki sayısal farkın 806 binlere çıkmasının en önemli nedenlerinden biridir bence. İmamoğlu’na 31 Mart’ta oy veren ve 23 Haziran’da önceki verdiği oydan dönerek kendisine oy veren milyonlar ekrana baktıklarında Onun yüzünde kendilerini gördüler.

Bir de unutmadan yazmakta fayda var. Milyonlarca lira ödenerek yaptırılan profesyonel reklam ve kampanyaların aksine sokaktan bir gencin haykırdığı “Herşey Çok Güzel Olacak Ekrem Abi” nidası ajansların şaşaalı afişlerinden ve sloganlarından çok daha organik geldi millete. Çok önemli bir ayrıntı bence.

Acizane kanaatlerim bunlar. Ekrem İmamoğlu ve artılarını okudum kendimce.

Sonraki yazımda eksilerini de okuyacağım.

Bu siyasi aktörün siyasal hayatımıza getirdiklerini ve getirecek olduklarını analiz etmekte fayda var. Çünkü belki de uzun bir süre toplumumuzu meşgul edecek.

Hep birlikte göreceğiz.

İnşaallah milletimiz için herşey çok güzel olur

MUHAMMET KAYHAN

Yazarın Diğer Yazıları