”Merhaba” Farsça bir kelimeymiş. Anlamı; benden size zarar gelmez demekmiş. Günün mana ve öneminden dolayı, ben HEPİMİZ adına engelli kardeşlerimize, bu özel insanlara, kocaman yürekten bir MERHABA demek istiyorum. Umut Derneği başkanımız Emine Hanım, bir engelli yakını olarak duygularını kaleme döker misin dediğinde kolayca ”tabiiki” demiştim. İş bu konudaki duyguları kaleme dökmeye gelince bunun hiç de kolay birşey olmadığını anladım. KALEM EĞRİ DİLLİ, MÜREKKEP SİYAH GÖZLÜ, KAĞIT İKİYÜZLÜYDÜ. ŞİMDİ KALKIP ARZUHALİMİ YAZMAYA KİMİ MAHREM KILAYIM dedim kendi kendime…
KARDEŞİMİN ADI GÜLSÜM… GÜLSÜN der gibi söyleniyordu. Sanki en çok onun gülmesini ister gibi annem ve babam adını Gülsüm koymuştu. Çocukluğumun en eski anılarında bir bebek gibi, annemin kucağındaydı kardeşim. Ben büyüdüm, orta yaşa geldim, ama KARDEŞİM HALA ANNEMİN KUCAĞINDA VE HALA BİR BEBEK.. Yürüyemeyen, oturamayan, konuşamayan, elleriyle kavrama kabiliyeti olmayan, yemeğini yiyemeyen tuvaletine gidemeyen, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan, ama ÇOK ZEKİ, HAFIZASI ÇOK KUVVETLİ, ÇOK DUYARLI VE DUYGUSAL, 24 MAYISTA 36 YAŞINA GİRECEK OLAN BİR KIZ KARDEŞİM VAR. BEN DE ÇOK İSTERDİM KARDEŞİMLE ÇOCUKLUĞUMUZDA oynadığımız oyunlardan, gittiğimiz okullardan, giydiğimiz elbiselerden, yaptığımız yaramazlıklardan EN GÜZEL ANILARI BİRİKTİRMEYİ.. BEN KARDEŞİMLE ÇOCUKKEN HİÇ YARAMAZLIK YAPAMADIM. BENİM KARDEŞİM HER ZAMAN ÇOK USLU VE OLGUN BİR ÇOCUKTU ÇÜNKÜ.. Benim için bu durum zor mu? Evet, bazen zor. ASIL ZORLUĞU YAŞAYAN ANNEMDİ. Bu yüzden ben araya kendi duygularımı da katarak kendimden ziyade, annemin duygularına klavuz olmaya çalışacağım.
ANNEMMMM… 25 yaşında genç ve güzel bir kadınmış kardeşim dünyaya geldiğinde. Çok güzel bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini düşünürken, 3 günlük bebek olan kardeşim yüksek ateşle havale geçirmiş. Doktora götürdüklerinde, doktorun ava gitme telaşıyla, kardeşime apar topar bir tedavi uyguladığını söylüyor herkes. Tedaviye cevap vermeyen kardeşimin inatçı ateşi düşmeyince, daha teşekküllü hastanelere götürülmüş. Doktorların hepsi ağız birliği etmişçesine; ”İLK 24 SAAT İÇERİSİNDE UYGULANMASI GEREKEN TEDAVİYE GEÇ KALINDIĞINI, BEYNİN YÜKSEK ATEŞTEN ETKİLENDİĞİNİ VE ARTIK İYİLEŞME ŞANSININ OLMADIĞINI” söylemişler. Sonrası ÜMİTLE GİDİLEN sayısız şehir, sayısız doktor.. SONUÇ NAFİLE.. İLK HASTALANDIĞI GÜN MÜDEHALESİNİ YAPAN DOKTOR, ASLINDA KARDEŞİMİ AVLAMIŞTI VE YARALI BİR CEYLAN GİBİ ÇIRPINAN BİR ÖMÜR BIRAKMIŞTI ANNEME VE BİZLERE… Hangi mahkeme yargılardı acaba, sorumsuzca yapılan bu büyük bencilliği? ANNEM, O DOKTORU HİÇ BİR ZAMAN AFFETMEDİ..!!!!
ANNEMMMM.. O YÜCE KADIN.. 25 yaşında başladığı bu soluksuz mücadeleye 37 senedir bıkmadan, usanmadan, yorgun olsa da dinlenmeden devam eden O KOCA YÜREKLİ KADIN.. FEDAKARLIĞIN BELKİ SÖZLÜK TANIMI DEĞİLDİ AMA HAKİKİ ANLAMIYDI ANNEMM.. FEDAKARLIĞIN ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HALİYDİ BENİM ANNEMMMM…
Çocuğunun gözlerinin içine bakarak geçen 37 sene.. Kimselerin çözemediği inanılmaz bir iletişim.. Lise yıllarımda Gülay diye bir arkadaşım vardı. Annesinin Türkçe dışında 3 dil daha bildiğini söyler ve bununla haklı olarak övünürdü. Oysa ben hiç kıskanmazdım Gülay’ı. BENİM ANNEM DE ”GÜLSÜMCE” BİLİRDİ ÇÜNKÜ. Belki İngiltere, Fransa, Almanya birer ülkeydi ve dilleri evet önemliydi. Ama BİZİM EVİMİZDE KARDEŞİM BİR DÜNYAYDI ve annemmm kardeşimin dilini bilirdi. Kardeşimin gözlerine bakarak kardeşimin ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu bir çırpıda anlardı. Bu dilin bir okulu yoktu, annemle kardeşim dışında kimse bu dili öğrenemezdi. BU DİLİN OKULU; KOCAMAN BİR ANNE YÜREĞİYDİ, ANNE SEVGİSİYDİ.. BU DİLİN OKULU, ANNEMİN YÜREĞİYDİ…
Engelli olmayan çocukların bile zar-zor yetiştirildiği şu zamanda, bu özel insanların annesi olmak; ÇOCUĞU İÇİN YAŞAYIP, NERDEYSE ÖMRÜNÜN TAMAMINI ÇOCUĞUNA ADAMAK, ONUNLA GÜLÜP ONUNLA AĞLAMAK, ONUNLA NEFES ALMAK, KAÇ YIL GEÇERSE GEÇSİN BİR BEBEK GİBİ ONU BESLEMEK, ALTINI TEMİZLEMEKTİR BAZEN.. ONUN HER İHTİYACINI NORMAL ÇOCUKLAR GİBİ KARŞILAMAYA ÇALIŞMAK, ONA EKSİKLİK DUYGUSUNU YAŞATMAMAK ADINA KENDİNİ PARALAMAK, YILLARCA SABRETMEK, UĞRUNA DİŞLERİNİ SIKMAKTAN GENCECİK YAŞTA DİŞSİZ KALMAKTIR BAZEN.. BAZEN SOKAKTA MERAKLI VE ACIYAN BAKIŞLARA KATLANMAK, ÜSTELİK HALA ENGELLİLERİ UZAYLILARMIŞÇASINA KÜÇÜMSEYEN, DIŞLAYAN VE AYRIŞTIRAN SIĞ BEYİNLİLERİN ÇOKÇA VAR OLDUĞU ÜLKEMİZDE, BÜTÜN ZORLUKLARA GÖĞÜS GERMEKTİR… ENGELLİ ANNESİ OLMAK, İSTİSNASIZ HER ZAMAN GÜÇLÜ VE SABIRLI OLMASI GEREKTİĞİNE TAA İLK YILLARDA KENDİNİ İNANDIRMAKTIR. ANNELİK DUYGUSUNU HER GÜN 24 SAAT YAŞAMAKTIR, ÇOCUĞUNUN HİÇ BÜYÜMEYECEĞİNİ BİLE BİLE….
Evet, kardeşim konuşamıyor, oturamıyor, yürüyemiyor, kendi yemeğini yiyip, kendi tuvaletine gidemiyor belki ama BEN KADEŞİMDEN O KADAR ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM Kİ YAŞAMA DAİR.. Bazen onu kucağıma alıp uzun uzun izler ve düşünürüm. DÜŞÜNSENİZE, BİR İNSANIN 37 YIL BOYUNCA İÇİNDE SÖYLEMEK İSTEDİĞİ CÜMLELERİ BİRİKTİRMESİ NE ZOR BİR ŞEYDİR. SABIR DEMEK, BENİM KARDEŞİM DEMEKTİ… BENİM KARDEŞİM DEMEK, MASUMİYET DEMEK, MELEKLER GİBİ TERTEMİZ OLMAK VE TERTEMİZ KALABİLMEK, KALBİNE KÜÇÜCÜK DE OLSA KÖTÜLÜĞÜN GİREMEMESİ DEMEKTİ… HAYATTAN İBRET ALMAYI VE HER KOŞULDA YARADANIMA TEŞEKKÜR ETMEYİ KARDEŞİMDEN ÖĞRENDİM. KONUŞTUĞUM İÇİN, YÜRÜDÜĞÜM İÇİN, YEMEĞİMİ KENDİM YİYEBİLDİĞİM VE DAHASI HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMADIĞIM İÇİN.. HER ŞARTTA VE KOŞULDA MUTLU OLMAYI DA GÜLSÜM’DEN ÖĞRENDİM.. HER ŞEYE RAĞMEN HAYATA SARILMAYI, GÜLMEYİ… HEM DE ÖYLE LAF OLSUN DİYE DEĞİL, KABURGALARININ İÇİNDEN GELE GELE, AĞIZ DOLUSU KAHKAHALAR ATMAYI…
Peki engel ne demektir? GÜZELLİKLERİ GÖREMEYEN GÖZ, KÖR DEĞİL MİDİR? İNSANA YAKIŞAN CÜMLELERİ KURAMAYAN DİL, LAL DEĞİL MİDİR? AĞLAYAN İNSANIN NEFESİNİ DUYAMAYAN KULAK, SAĞIR DEĞİL MİDİR? MERHAMETLE ATMAYAN YÜREK, ÖLÜ DEĞİL MİDİR? HARAMA UZANAN EL, KAVRASA NE YAZAR KAVRAMASA NE? YILDA 1 KEZ OLSUN AİLESİNİ ZİYARETE GİDEMEYEN AYAK, YÜRÜSE NE İŞE YARAR KOŞSA NE İŞE YARAR? GÜZELLİKLER ADINA DÖNMEYEN, ARTIK MASUMİYETİN SECERESİNİN OKUNMADIĞI BU KİRLİ DÜNYADA, İÇİNDE GÜZELLİKLERİ BARINDIRMAYAN, BUNCA SAVAŞIN, BUNCA SİLAHIN, BUNCA KANA SUSAMIŞLIĞIN YAŞANDIĞI BU KİRLİ DÜNYADA ASIL ENGEL KİMDE??? BU SORUYU KENDİMİZE HİÇ SORDUK MU ACABA… ARADA BİR DE OLSA KENDİMİZLE HİÇ YÜZLEŞTİK Mİ?????
ve EN ÖNEMLİ KONU; ONLARI TOPLUMA KAZANDIRMAK… BENİM ANNEMİN NEREDEYSE HİÇ SOSYAL HAYATI OLMADI. Sabah Gülsüm’ün kahvaltısıyla başlayıp, akşam Gülsüm’ün uyku saatine kadar babamla birlikte kardeşime endekslenmiş bir yaşam… Gülsüm ne istiyorsa, nereye gitmek istiyorsa, kimi görmek istiyorsa, annemin (son yıllarda da) babamın hayatı bunlardan ibaret oldu. AMA ANNEMİN HİÇ ŞİKAYET ETTİĞİNİ DUYMADIM BEN.. SADECE KARDEŞİM MUTLU OLSUN, SADECE KARDEŞİMİN GÜNÜ GÜZEL GEÇSİN… Bir gün anneme; ” annemmm, tamam bizler de yardımcı olmaya çalışıyoruz. ama kardeşim konusunda hiç zorlandığın olmuyor mu?” diye sorduğumda; ” EVET, BAKIMI ÇOK ZOR VE ZAHMETLİ. AMA EMİN OL EN ZORU ONU KAYBEDECEĞİMİ DÜŞÜNMEK” cevabını vermişti. ve ben BİR DAHA ANNEME BU SORUYU HİÇ SORAMADIM. Gerçekten, kardeşime bir şey olması fikri bile dünyamızı altüst etmeye yeten bir fikirdi. ÇÜNKÜ BİZ KARDEŞİME ÇOK ALIŞTIK.. ÇÜNKÜ BİZ, ONUNLA YAŞAMAYA ÇOK ALIŞTIK.. ÇÜNKÜ BİZ, ONU MUTLU ETMEYE VE ONU MUTLU GÖRMEYE ÇOK ALIŞTIK..
GÜLSÜMÜMMM.. CANIM KARDEŞİMMM.. HANİ HER TELEFONU KAPATIŞIMDA; ” SENİ SEVİYORUM” DİYORUM YA, BEN O ”SENİ SEVİYORUM” SÖZCÜĞÜNÜ SADECE SENİN DUYMAYA İHTİYACIN OLDUĞU İÇİN SÖYLEMİYORUM.. BEN SENİ GERÇEKTENNN ÇOKKK SEVİYORUMMM…
HER ŞEY BİR TARAFA, BU ÖZEL İNSANLARIN ANNESİ OLMAK DEMEK, HİÇ HASTALANMAMAK İÇİN, SÜREKLİ ALLAH’A YALVARMAKTIR. BİR ANNE İÇİN EN ACI OLAY EVLAT ACISIDIR DERLER. AMA BAZEN BU ACIYI BİLE GÖĞÜSLEMEYİ GÖZE ALMAKTIR.. HAYATTA EN BÜYÜK KORKUNUN, GÖZLERİNİ SONSUZA KAPATTIKLARINDA, ÇOCUKLARINI KİME EMANET EDECEKLERİNİ BİLEMEMEK VE HER GÜN ÖLE ÖLE BU KORKUYLA YAŞAMAYA ÇALIŞMAKTIR…
ALLAH, BU ELLERİ ÖPÜLESİ ANNELERE HERKESTEN ÇOK SABIR, HERKESTEN ÇOK GÜÇ, HERKESTEN ÇOK MERHAMET, HERKESTEN ÇOK SAĞLIK, HERKESTEN ÇOK ÖMÜR, VE HERKESTEN ÇOK MUTLULUK VERSİN….
BAŞTA KENDİ ANNEMMM, SULTANIM OLMAK ÜZERE, BU ÖZEL İNSANLARIN HEPSİNİN, ANNELERİNİN ELLERİNDEN HÜRMETLE ÖPÜYORUM….