DOLAR
38,4731
EURO
43,8184
ALTIN
4.093,82
BIST
9.078,43
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Hafif Yağmurlu
22°C
Mersin
22°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
21°C
Cuma Hafif Yağmurlu
22°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ /16

24.02.2021
A+
A-

Yüz metre aşağısı masmavi bir deniz, süzülüp sallanıp durur, gözün gücü yetmiyor çok uzaklıklarını görmeye, kıyı, denizin milyonlarca yıllık eseri bir kumsal, insan ayağı basmamış gibi daha, sola doğru iki üç yüz adım gidince mosmor bir kayalık, kayaların içinden birisi kayaların kralı gibi dimdik, içlerinden en büyük, martılar o çocuksu çığlıklarıyla kayalarla denizin arasında uçuşup durur, dalgaların kayaları ince ince okşaması ak ak köpüksü bir coşku, sağ yön bir yamaç, yamaçta onlarca eski yapı yıkıntısı, kimisinin yalnızca bir iki duvarı kalmış, bir ikisi sapasağlam daha, biraz aşağıda görkemli bir kilise yıkıntısı, basamak basamak bir gösteri salonu, ayakta kalabilmiş dört tane işlemeli mermer direk, çevre tümüyle çam, çıtlık, piynar, harap zeytin, harnup ve defne ağaçlarıyla dolu, her mevsim hepsi yemyeşil, yamaçtan ileriye doğru keçileriyle bir çoban, çıldır çıldır çan sesi, daha da uzaklardan bir kaval sesi, ağaçlıktan sonra sağ yön uçsuz bucaksız bir ova, denizle ikiz bir masal gibi, bitmez bir ezgi, güneşse hepsinin üstünde arkası yarın…
Hiç kimseye kurşun sıkmayız burada biz, hiçbir kurşun işlemez burada bize!
+++
Köyde çocukturlar daha, ilkokula bile gitmezler.
Evlerinde bir kafes, içinde de bir keklik.
Bir gün babaları tüfeğini kuşanır, kafesi de alıp dağa gider. Bir iki saat sonra, dört keklik öldürmüş, geri gelir.
Uçuyordur mutluluktan babaları.
Dört erkek kardeştirler evde. Öbürlerini bilmez ama Osman, hiç unutmaz o günü.
Annesiyle babası bir kavga ederler bir kavga! Annesinin keklik sevgisinin büyüklüğünü ilk o zaman anlar. Öyle bir inatlaşır ki annesi, o kekliklerin hiçbirisini pişirmez, dışarıda öyle kalırlar. Gece kediler mi yedi bilmezler ama sabah yokturlar.
Bu olay babalarının dönüm noktası olur. Hatta dördüne de yemin ettirir.
+++
Nedense, Sertavul’daki Özgürlük Yolunda yürürken, bir anda duyguları ve düşünceleri kabarıverir, dalları tomurcuk tomurcuk, çiçek çiçek açılıverir, yürüdüğünü bile unutuverir. Ah bir de evden çıkarken kalem kâğıt almayı unutmasa!
+++
Sıvacıyım. Evlerde onarım işleri yaparım. Tek katlı, bahçeli evi olan birisinin merdiven mermerleri yıpranmış; sökülmüş, dökülmüş, beni çağırdı. Anlaştık, işimi yapıyorum, tamam, ama başka işlerde de kullanmaya çalışıyor beni. “Usta şu odunları şuraya atıver, şu dalları kesiver, şu dalın altına bir dikme tutturuver…” Derken, çiçekleri budayıvermemi de istedi. Aldım makası elime, bütün çiçekleri dalından kestim. İçerideydi bu, bir geldi.
“Yahu usta ne yaptın!?”
“Çiçekleri budadım!”
“Kökten kesmişsin!”
“Eeeee, benim çiçek budayışım böyle! Has bir budayıcıyım ben.”
Şimdi ne zaman çarşıda karşılaşsak, gülüşürüz!..

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları