DOLAR
38,4149
EURO
43,7601
ALTIN
4.095,06
BIST
9.432,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Hafif Yağmurlu
20°C
Mersin
20°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
24°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C

SİLİFKE’Lİ YA DA KÜÇÜK KARACAOĞLAN

A+
A-

Halk ozanının çıkış noktası yaşanmış olaylardır. Bu yönüyle çağına tanıklık eder. Gördüğünü, işittiğini, yüreğinde besleyip büyüterek, halkına onun diliyle tekrar sunan kişidir halk ozanı. Bir başka deyişle halk ozanı, halkın gözü, kulağı, yüreği ve dilidir. Halkının her türlü sıkıntısını yüreklerinde yaşamak ve bunları dillendirmek gibi bir de sorumluluğu vardır. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Halkının çektiği acılar, yokluklar, çileler, çaresizliklerle dokur şiirini. Söylediği aşk ve doğa şiirleri, halkının duygularına seslenir. Halk ozanının şiirlerindeki belirgin tema; doğa, ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve aşktır.

Karacaoğlan (Küçük Karacaoğlan – Silifkeli Karacaoğlan), Kara Fevzi, Aşık Cemali, Aşık Natuvani, İrfani, Rıza, Serdari, Deveci Topal Mustafa, Aşık Mustafa, Nati gibi ozanlar, yöremizde yani Taşeli’nde yaşamış, şiirler söylemiş, türküler yakmıştır. Konargöçer yaşamın içinde, var oluşlarını sergilemişler.

İçel’li ozanlar dedim yazının başlığında ama İçel Vilayeti  artık Mersin İli oldu. Osmanlı dönemindeki İçel, Arslanköy, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar, Anamur, Ermenek’i de içine alırdı. İç-İl diye de tanımlanırdı. Bu bölgeye Taşeli’ de denir. Yörede ortak bir kültür mirası vardır. Gelenekleri, kültürleri birbirlerini tamamlar. İşte biz bu yazıda Taşeli yöremizde yaşamış ozanlardan birini ele alacağız.

Silifkeli Karacaoğlan,19. yüzyılda yaşamıştır. Kış aylarında Taşucu’nda yaşayan, yaz aylarında Çatak’ta, Kavak’ta çalıp söyleyen bir ozanımız. Karacaoğlan’ı kendine rehber edinmiş, onun sevdalarından, güzellemelerinden örnek almış, ilave olarak, elinde cümbüşü-sazı, hicivli şiirler, türküler çalıp söylemiş. Silifke Pazar Karşı Mahallesi’nde  Mehmet Emin, Sarı Aydın Köyü’nde Şıh Dayı ( Musa Yıldız’ın Dayısı), Topak Mustafa, Yusuf Emmiler, Hüseyin Say, Derinceli Ali, Mut’lu Uzun Memet, Mut’lu Mahmut Amcalar, Öcal’lar onun yolundan giderek türküleri, koşmaları günümüze taşımışlardır. Birbirlerini tamamlayan ustalar bunlar. Birinin bıraktığı yerde, diğeri bayrağı alıp geleceğe taşıyor.

Bir süre önce aramızdan ayrılan Saraydın Köyü’nden Musa Yıldız, Özcan Seyhan ile yaptığı söyleşilerinde:

 “… Silifke’li Karacaoğlan’ın bir Rum Kadını olduğunu, yaktığı-bestelediği türkülerin yörenin kültürel yapısını çok iyi yansıttığını, yaktığı-bestelediği türkülerde Taşeli Bölgesi’nde yaşayan bütün etnik unsur kültürlerinin kendini bulduğunu…”  ifade etmiştir.

Silifkeli Karacaoğlan, Çatak Köyü’nde Hakka yürüdüğü belirtilmektedir.

Bu ara önemli bir anımı sizlerle paylaşmak isterim: Lise öğrenimim sırasında, Çatak Köyü’nde Karacaoğlan mezarı bulunduğu haberi gelmişti. Müzik öğretmenimiz rahmetli Özcan Seyhan anılan köye gitti.

“Bu Mezar, Küçük Karacaoğlan’a ait bir kadın mezarı. Bu 19. yüzyılda yaşayan Silifke’li  Karacaoğlan’ın  mezarı olduğunu düşünüyorum” demişti.

Kazı sonrasında Çatak Köyü’nde yaptığım araştırmada, köylüler bu mezarın hece taşının; Araştırmacı Sıtkı Soylu‘nun isteği üzerine  Mut Belediyesince götürüldüğü sonra da geri getirilmediği belirtilmiştir. Musa Yıldız ile 1975, 1984 yıllarında iki defa yaptığım söyleşi de:

“ Topal Şıh Dayısının, Küçük Karaca Oğlan’dan sürekli bahsettiği, söylediği türkülerin büyük bir kısmını onunla birlikte çaldıklarını belirti. Daha sonra Özcan Seyhan‘ın Musa Yıldız  1958-lerden başlayarak değişik zamanlarda kendisinden  derlediği Silifke türkülerinin büyük bir kısmının Sarı Aydın türküsü olarak kayıtlara alındığını belirtti. Geçtiğimiz günlerde Özcan Seyhan‘ın eşi Seyhan Seyhan ve oğlu  Doç.Dr. Sonat Seyhan ile görüşmemde bu kayıtların evde olduğunu. Bu konuda yapılacak bir çalışmada birlikte görev alabileceğini belirtti.

Özcan Seyhan’ın eşi Seyhan  SEYHAN;

“… Eşimin bin bir güçlüklerle derlediği o türküleri; hep başkaları kendilerine mal ettiler. Eşim, hep üzülerek anlatırdı. Yıllarını bu derlemelere vermişti. Ama birileri onları sahiplendiler. Şimdi arşivi olduğu gibi duruyor. Dileğim, çok önemli olduğunu sandığım bu arşivin Devlet Kurumlarınca sahiplenip, uzmanlarca değerlendirilmesi…”

Özcan Seyhan’ın eşi Seyhan Hanım’ın bu arşivi Silifke Kaymakamlığı aracılığı ile resmi olarak TRT Müzik Dairesi Başkanlığı’na iletilmesi.

1970 yıllarda bir öğrencisi olarak bir çok olayların içinde bunlara tanık oldum. Bir öğretmen maaşı ile gelenleri gidenleri ağırlamak gerekiyordu. Bunu yapamadı. Ama bu işi yapan pazarlamacılar, ondan aldıklarını başkalarına kendi malı gibi verdiler.

Karacaoğlan (1606 – 1679 ) yıllarında yaşamış. Azerbaycan, Anadolu, Toroslar onun yaşamının her kesitinde yer almıştır. Bizim Silifke’li Karacaoğlan, ya da Küçük Karacaoğlan ise, bu ozanımızdan iki asır sonra yaşamış, ondan büyük oranda etkilenmiş, O’nu kendine örnek almış, onun mahlasını kullanmıştır.

Ali Rıza Yalman’ın CENUPTA TÜRKMEN OYMAKLARI 1.CİLT (Kültür Bakanlığı Yayınları-1975) adlı yapıtında, Silifkeli Küçük Karacaoğlan’ın, o dönemde zorunlu iskana tabi tutulan, yazın ovada sarı sıcakla, sivrisinekle boğuşan, sıtmadan kırılan, Toroslar’a çıktığında ise zaptiye zoruyla karşılaşan, Türkmenlerin acılarını, Şöyle ifade ediyor:

“…11 AĞUSTOS 1928 Salı günü otomobil ile Erdemli Alata’ya geldim. Oradan Ahmet Refik Bey ile bir hayvana binip yola koyulduk. Limon bahçeleri, ormanları geçtik. Gece 21.30 da Bozburun  Çiftliği’ne  geldik. Ev sahibi İbrahim Efendi bizi karşıladı, konuk etti. Bize vakti ile olmuş bir kıran (bulaşıcı hastalık ) hakkında Silifke’li Küçük Karacaoğlan tarafından söylenmiş bir türküyü not ettim.

Bu ikinci Karacaoğlan’ın 1238 ( 1823- 1824) tarihinde okuduğu türkü şudur.

Ey ağalar tarih eylen bu yıl,
Bin iki yüz otuz sekiz bu sene
Medet, insan tevri dönmüş ağılı
Kimi ölür, kimi kalır bu sene.

Koç yiğitler ah eder göğüs geçirir.
Niceleri damdan yavru uçurur,
Halallaşan öz yurdunu göçürür,
Çok yuvalar ıssız kalır bu sene.

Kıran geldi Erdemli’nin içine
Ölet oldu, sehillerden geçene
Devlet oldu, birbirini seçene,
Aşirete kıran geldi bu sene.

Karacaoğlan kendi kendin şaşırır,
Akar gözü yaşı, derya coşturur.
Medet, tecir gelmiş canlar deşirir,
Veresiye komaz peşin alır bu sene.

İçel İlinin yetiştirdiği Sait UĞUR’un uzun uğraşlar sonucu İÇEL FOLKLORU (III) HALK ŞAİRLERİNE AİT TETKİK VE METİNLER adlı çalışması, 1948 yılında Ankara Ulus Basımevi tarafından yayımlanmış. Balıkesir Kütüphanesinde bulduğum bu kitaptaki bazı bilgileri sizlerle özet olarak paylaşmak istedim. Sait UĞUR’un bu değerli eseri yeniden basılırsa, kültürümüze çok büyük katkı yapacağını ve bu kültürün gelecek kuşaklara  aktarılacağını düşünüyorum.

KAYNAK :

1. ÖZCAN SEYHAN ile görüşme notlarım.
2. MUSA YILDIZ İLE1975, 1984  yılında görüşmelerim.
3. Cenupta Türkmen Oymakları cilt- 1,2 ( ALİ RIZA YALMAN )
4. SAİT UĞUR : İçel folkloru 1948

Yazarın Diğer Yazıları