ref: refs/heads/v3.0
DOLAR
28,8964
EURO
31,2143
ALTIN
1.885,12
BIST
7.978,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Yağmurlu
15°C
Mersin
15°C
Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Çok Bulutlu
17°C
Pazar Hafif Yağmurlu
18°C
Pazartesi Yağmurlu
15°C

YELATAN/ ÜMİT KAFTANCIOĞLU (*)

“Bende şu dünyaya geldim geleli
Emanetten bir don giymişe döndüm
Sahibi çıktı da aldı elimden
Yüce dağ başında buymuşa döndüm. “

PİR SULTAN ABDAL

TRT İstanbul Radyosunda programlarını dinlediğim Ümit Kaftancıoğlu’nun Yelatan romanını 7 ARALIK 1974 tarihinde alarak bir çırpıda okumuştum. Örenköy’de vekil öğretmenlik yapıyordum. Beni ziyaret eden Mehmet Uysal ile çoğu bölümlerini birlikte okuduk.
Yıllar sonra kitaplığımdan alarak tekrar okudum. Okudukça ilk okurken hayaller kurduğum Kızılgeçit Vadisi gözümün önüne geldi. Kış günleri yağan kar, üşüşen vadide oradan oraya uçuşan kuşlar, onların acı acı öten sesleri, Bolkar Dağlarından gelen esinti ve Yelatan’dan gelen, karla gelen yaşam ile örtüşüvermişti.
Aşır ile Güllü’nün romanı. Onların yaşamı. Erkek evlat için varsıllıktan yoksulluğa giden yol. Kış günlerinde ahırda hayvan olmak. Onların sütü, yoğurdu. Ama her şeyden öteye paylaşılan sıcak hava.
Aşır Güldene ile yaşarken bir kızları oluyor ama oğlan istiyorlar. Çözüm kuma getirmek. Güldene kendi eliyle komşu köyden Güllü’yü getiriyorlar. Kadınlar arasında rekabet. Dokuz ay sonra doğan erkek evlat. Doğan Bin Ali‘yi Güldene sahipleniyor. Ona çocuğu gibi bakıyor. Oysa kendi çocuğu Cennet Kınalıgil de büyümeye devam ediyor.
Her yıl ardı ardına oğlan, ara sıra kızlar. 6 çocuk. BİN ALİ, İBRAHİM, MİYESE, FERMAN, RIZA ve YALNIZ (Okula gitmeden mektup yazıp, okuyan çocuk). Her doğan çocukla yoksulluk başlıyor. Köyden başka yere göç. İnek, koyun satılıyor. Zorlu yollar. Gittikleri yerde amele olmak. Bir yıl demeden köye dönüş. Çocuklara, kendilerine aş bulamamak. Bir yere çoban giden çocuktan medet umma.
Yelatan’dan istiyorlar. Oda veriyor. Erkek evlat. Ama ondan aş , ekmek istemiyorlar. Ya da Yelatan o işlere bakmıyor. Yelatan ziyaret yeri. Yüce dağdan kar kış geliyor. Her kış baharı, yazı aratıyor.
1940’lı yıllar, yoksulluk, ot ile gelen mutluluk sevinci. Ama her şeyden öteye onlara can simidi Köy Enstitüleri. Cılavuz Köy Enstitüsü onların imdadına yetişiyor. 4 çocuk köy enstitüleri yolunda. Öğretmen olacak, köyüne gelecek. Evinde ekmek olacak.
Aşır kızı cennet Güldene‘nin yanına toprağa sırlanıyor.
Her şeye rağmen hepsi büyüyorlar. Ama anaları Güllü’yü arayıp sormuyorlar. Ona bir mektup yazmıyorlar. Onları bekliyor. Bir ses, haber bekliyor.
Yeletan’a yüzünü dönüyor.
“Duy benim sesimi de! Onu nasıl duydun, oğul uşağa kattınsa, beni de duy. Ak kağıt üstünde karalı haberlerini ulaştır bana.” diye kargıçlıyor (ileniyor ) Sonra göz yaşlarıyla gene bomboş damlara girip ağlamaya, gümrenmeye (dertli dertli ağıt söyleyip ağlama) başlıyor.

“Kazdığım arklardan sular akmadı aman!
Uçtu yavrularım geri bakmadı anam anam, anaaaam!
Bir ömür yaydım da cücük çıkmadı anam anam
Boş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm anam, anaaaam!”

(*) 1. YELATAN- ÜMİT KAFTANCIOĞLU- ROMAN – REMZİ KİTAPEVİ-İSTANBUL.

2. ÜMİT KAFTANCIOĞLU KİMDİR:
1934 yılında Kars’ın Hanak ilçesinin Saskara (Koyunpınar) köyünde doğdu. Okuma yazmayı küçük yaşta öğrendi. Cılavuz Köy Enstitüsüne gitmek için yıllarca uğraştı. Bu çetin uğraşıyı TRT 1970 Hikaye Büyük Ödülü’nü alan DÖNEMEÇ‘te öyküleştirdi.
Cılavuz Köy Enstitüsünü, daha sonra Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitirdi. ilk ve orta okulda öğretmenlik yaptı. Daha sonra İstanbul Radyosunda uzun süre radyo programları yaptı.
HAKULLAH adlı röportajı ile 1972 Ali Naci Karacan birincilik armağanını aldı.
TEK ATLI TEKİN OLMAZ, ÇARPANA adlı iki kitabı daha çıktı.

3. ÖZEL NOT: Ümit Kaftancıoğlu ile 1975 yılında Mut’ta Karacaoğlan Şenlikleri’nde tanıştım. Aynı yıl İstanbul’da Uluslararası Folklor Sempozyumunda, 1978 yılında önce Hacı Bektaş Şenliklerinde daha sonra Yakacık Şenliklerinde birlikte olduk. Yakacık’ta o çınar altında Fakir Baykurt, Osman Şahin, Necati Tosuner ve İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Folkor Kulübü üyeleri ile birlikte hoş sohbetleri unutamıyorum.
4 Nisan 1980 tarihinde onu çalıştığı İstanbul Radyosu önünde katleden faşistleri hep lanetle anıyoruz. 14 Temmuz 1980 yılında oğlumuz olduğunda onun adını koyduk. Ümit Halit Üçyıldız. O sanatçı ruhu ile yaşıyor. Torunu Ümit Kaftancıoğlu onu yaşatıyor.
Ümit Kaftancıoğlu hep yaşıyor. Şimdilerde İstanbul‘da onun gelini Canan Kaftancıoğlu onun yolundan gidiyor. Biliyoruz: ötekiler bir araya gelecek. Yönetime gelecek. Faşist katillerden hesap sorulacak.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.