DOLAR
38,8520
EURO
43,3708
ALTIN
3.997,10
BIST
9.668,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
28°C
Mersin
28°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
25°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
26°C
Salı Parçalı Bulutlu
24°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
25°C

Mehmet AKPINAR

İMBİKTEN SÜZÜLENLER

BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ, PARLAMENTER SİSTEM Mİ?

A+
A-
Adı konmadan cumhuriyet 23 Nisan 1920’de kuruldu. Bu başlangıç, saltanat artıklarının adım adım kaldırılmasının, kulluktan vatandaşlığa geçişin, milli devlet olmanın ilk işaretiydi. Çok partili siyaset denemeleri olsa da tek parti vardı. Vekilleri Mustafa Kemal belirliyor, Cumhurbaşkanını meclis seçiyordu.  Güçlü bir cumhurbaşkanı başkanlığında yarı başkanlık görüntüsü veren bir parlamenter sistem vardı. Başka yolu da yoktu. “Tek Adam” ifadesi ilk olarak Atatürk için kullanıldı; bu olumlu anlamda mı yoksa olumsuz anlamda mı kullanıldı bilmiyorum. Atatürk’ün metodu, anlatmak ve ikna etmek; günlerce süren meclis tartışmalarından sonra “behemahal” diyerek son noktayı koymaktı. Atatürk bu yöntemle 15 yıl boyunca ülkeyi ayakta tuttu, ekonomik, sosyal reformlar yaptı, dış dünyaya karşı dik durdu.
Atatürk’ün vefatından sonra, ağır aksak giden, darbelere muhatap olan çok partili parlamenter sisteme geçildi ama güçlü bir cumhurbaşkanı olmadı. Bu süreci yaşayan ve darbe sonrası Hindistan’a sürgün edilen Alparslan Türkeş, sürgün dönüşünde ”En kötü demokrasi en iyi ihtilalden daha iyidir.” diyerek partileşme sürecini başlattı. “Temel Görüşler” adlı eserinde Başkanlık sistemini savundu. Partisinin gücü, ülke şartlarısiyasi imkanlar buna imkân vermiyordu. İleri ki yıllarda mevcut durumu göz önüne alarak başkanlık sistemi üzerinde durmadı. Ülke, parlamenter sitemle yoluna devam etti, biz o süreci iyi yönetemedik; ülkeyi anarşi sardı, meclis başkanını ve cumhurbaşkanını seçemedik, enflasyon 3 haneli rakamlara ulaştı.  Kısacası demokrasiye özümseyemedik. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” derler. Maalesef gerçek bu!  Ülke 12 Eylül Darbesi’ne sürüklendi. Askeri yönetimin yapısı belli. Ayrıca bir şey yazamaya gerek yok diye düşünüyorum.
Askeri yönetimden demokrasiye geçilince, Özal zaman zaman başkanlık sistemini dillendirdi ama öyle bir zemin yoktu. Demirel’in de canı çok istiyordu. 7 yıl cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra yeni makamlar aradı durdu. İlginçtir ki, ona Ecevit sahip çıktı. Şimdilerde Demirel büyük demokrat (!) olarak anılıyor.
2002’den sonra Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanlığı seçimleri yine sorunlu oldu; Ak Parti’nin meşruiyeti tartışılıyor, meclis suni yöntemlerle tıkanıyordu. Bahçeli meclise girdi ve düğümü çözdü.
İrtica, Cemaat, Ergenekon ve Balyoz davası tartışmaları arasında   15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ hain darbe girişimine muhatap oldu ülkemiz. Çok zayiat verildi ama milletin desteğiyle püskürtüldü. Devletin iç dengeleri bozulmuş, taşlar yerinden oynamıştı. Gelinen şartlarda, Bahçeli’nin öncülük etmesiyle 16 Nisan 2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için referanduma gidilerek kabul edildi. Esasen benim şahsi kanaatim; bu sistemin iki partili sisteme geçiş demek olacağı, MHP ve benzeri partilere hayat hakkı tanınmayacağı yönündeydi. O günlerde henüz ittifaklar gündemde yoktu. Milletin iradesi kabul yönünde tecelli etti.
2023 seçimlerine gidilirken, muhalefet tarafından parlamenter sisteme geçiş ana hedef seçilse de başarılı olamadılar.
Belli ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yolumuza devam edeceğiz. Zira muhalefet cephesinden bile ciddi Parlamenter Sistem vurgusu yapılmıyor, böyle bir imkân görünmüyor.
 Yapılması gereken nedir öyleyse;
1.Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi uyum yasaları derhal çıkarılmalıdır.
2.Parlamento güçlendirilmeli; tabi nicelik olarak değil nitelik olarak…
3.Askeri yönetimin 400 olarak belirlediği milletvekili sayısı, siyasi gailelerle 50, 50’li arttırılarak 600’e çıkarılmış olup tekrar 400’e düşürülmelidir.
4.Cumhurbaşkanı’nın yetkileri gözden geçirilmelidir.
5.Her iktidar döneminde tartışılan güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı gözden geçirilmelidir.
6.Denge denetim sistemi geliştirilmeli, milletvekilleri daha etkin hale getirilmelidir
Anlaşılan o ki iktidar değişse bile kimsenin bu yetkilerden vazgeçmeye niyeti yok. Zira herkes güçlü olmak peşinde… O yüzden sistem revize edilmeli ve rasyonel hale getirilmelidir.
Hep hakanlıkla yönetilen Türk tarihine bakıldığında parlamenter sistemi yaşatmak gerçekten kolay değil. Ancak hakanlar istişareye önem verir, divandan çıkan kararları harfiyen uygulardı. Hakan’ın sağ yanında hatunu oturur, yönetime katkıları olurdu. Tabii o dönemlerde hiçbir yerde demokrasi yoktu. Hakanlık sistemine dönelim gibi algılanmasın ama Başkanlık sistemi de olsa, Parlamenter sistem de olsa istişare her daim önemlidir. Çağın şartlarına ve Türk Milleti’nin karakterine uygun bir sistemin tesis edilmesi gerekir.
Ülkenin, mevcut sistem revize edilerek yoluna devam edeceğini düşünüyorum.
Ne dersiniz, sizce başka bir imkân var mı?
Yazarın Diğer Yazıları