Günümüzde en güzel çirkefliğe kadar kolunun uzandığı şey siyasettir. Bulaştığın an önce kazandığını sanırsın. Sonra ise kaybettiğini anlarsın. Artık bataklığa girmiş biri olmaya devam edersin.
Kaybetmeye başlayınca da sonunun geldiğini anlarsın. Dizine vurursun ama iş işten geçmiştir.
Bir atasözü vardır arkadaşlar, yalan, dolan bilmiyorsan, kin nefret bilmiyorsan, karşındakini ezmek, bitirmek bilmiyorsan siyasetçi olamazsın derler.
Siyaset Osmanlıda ceza anlamında kullanılırken siyaset kelimesi yunan siyasetinde polise ve devlete ait etkinlikler anlamında kullanılmaktadır.
Siyasetin Türkçe karşılığı makam sevdası, yiyip içmek dolandırmak, küfretmek dövüşmek olmalı ki bizler Türk siyasetinde hep bunları görüyoruz.
Türkiye de o kadar siyasetçi geldi geçti. İçlerinden birkaç dürüst siyasetçi çıktı. Onlarda suikasta kurban gitti. Yaşamlarını bile istemediler.
Siyasetin aracı olan partiler Fransız İhtilalı’nda ortaya çıkmıştır. Siyaset, toplumda ayrı fikir ve çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Ama biz ne yapıyoruz siyasette, bir birimizi bitiriyoruz. Çamur atıyoruz, iftira atıyoruz rakibi saf dışı bırakmak için her yol deniyoruz.
Hatta ve hatta aile mahremine kadar el uzatıyoruz. İşte siyaset böyle rezil bir hal almış durumda. Çoğu farkında değil.
Siyaset asalında bir yönetme sanatıdır. Halk, oyunu memleketi en iyi idare edeceğini düşündüğü parti ve siyaset adamından yana kullanır.
Siyaset yapan insanlar ise iktidarı ele geçirmek ve ele geçirdikleri iktidarları elde tutmak adına hep bir yarış içindedirler.
Devamlı rekabet halinde olan parti mensupları dürüst ve ahlaki olmayan davranışlar sergilemekte, çocuklara ve gençlere kötü örnek olmaktadırlar. Türkiye’de yaşanan bu çirkin siyasetin dünyanın bir başka yerinde yaşandığını asla ve asla sanmıyorum.
Seçim zamanı seçmenine şirin ve doğru görünmek için genç, dinamik, sportmen görünmeye çalışan, atmadık projeleri kalmayan, aslı olmayan vaatler veren ve gülen adam portreleri çizen siyasetçiler, Meclise girdikten sonra ikinci yüzlerini göstermeye başlarlar.
Yalan dolan, yolsuzluk, üç kağıt, rüşvet, kavga, küfürleşme, iftira bini bir paradır artık.
Türkiye’deki siyaset Tam bir iki yüzlülük portresi çizer. Karşısındaki insanı kandırmak için bin dereden su getiren ağzı laf yapan, söylediği lafı değiştiren, kendini haklı çıkarmaya çalışan, dönek insanların arkasından ne kadar siyasetçi bir adam denildiğini çoğumuz duymuşuzdur.
Siyasete atıldığı günkü belediye başkanımızla bugünkü belediye başkanımız aynımı. Tabi ki hayır diyeceksiniz. Çünkü o da artık bir siyasetçi kimliğine bürünmüştür.
Kendi şahsına oy veren her partiden seçmenini hiçe sayarak kendi menfaati uğruna başka partiye geçenler çok.
Siyasette Menfaat işin içine girdimi akan sular durur. Evini özlersin, yuvanı özlersin, hizmet etmeyi özlersin. Özlem duyguların kabardıkça kabarır, bu nasıl bir sevgiyse. Sorsan koltuk sevdasına vatan sevgisi derler. Geç onları be kimi kandırıyorsunuz.
Millet bunların farkında oyunu kötülerin içinden en iyisini seçmeye çalışarak oyunu kullanıyor. Parti değiştirmek insanların en doğal hakkıdır takım tutar gibi parti tutmak yanlış olur. Kim vatanına, milletine, memleketine hizmet edecekse oyunu ona vermek haktır.
Hak olmayan nedir gayet iyi bilirsiniz. Kendi menfaatini ülkenin menfaatinin üstünde tutmaktır. Yolsuzluk yaparak hak etmediğin menfaatler elde etmektir. Siyasette de menfaatçilik maalesef ön plandadır.
Bal tutan parmağını yalar derler. Bunlar parmağını yalamıyor balı avuç avuç midelerine götürüyorlar. Başkanlık, vekillik tatlı olmazsa insanlar bu makamlar için milyonlar harcar, biri birlerini yerler mi. Sevildikleri için değil. Kendi nüfuslarını, paralarının gücünü kullanarak belediye başkanlığını kendi tekellerinde tutan ilçelerimiz var.
İnanın ben böyle rezil bir siyaset görmedim. Bir adam oy çokluğuyla başa geçmişse diğer partilerde yeni bir seçim dönemine kadar ona yardımcı olmalı el ele verip bu cennet vatana daha nasıl hizmet edebiliriz diyerek ellerinden geleni yapmalılar.
Hepsinin de tek düşüncesi hizmet olmalı. Seçim zamanı oldu mu yine yarışmalı. Nerde o günler bunu ancak rüyamızda görürüz. Vekiller biri birlerinin üstüne sıçrayan çirkef haline gelmişler. Memlekete hizmet etmeyi bırakmış birbirlerinin açıklarını arayıp bulma peşindeler. Kimse kusura bakmasın ama ben temiz bir siyasetçi göremiyorum.
Seçmenin kafası gerçekten karışık kime oy vereceğini bilemez duruma gelmiş.
Oy verirken çok iyi düşünmeliyiz. Eğer bazı partilere ders vermek istiyorsak bunu kavga dövüşle değil, sandıkta yapmalıyız diyorum.
Hasan Çetin