7
Şubat 2000 Perşembe günü akşamında (Cuma akşamı) Bodrum Alevi ve Bektaşi Derneği Cem evinde cem
olduk. Çorum, Malatya, Elazığ, Dersim, Kahraman Maraş, Mersin, Sivas gibi
yurdun değişik yerlerinden gelip Bordum u yurt edinen canlar bir araya
geldiler. Ortak paydaları HAK MUHAMMET ALİ, ehlibeyt sevgisi.
Ahmet
Erol Dede çerağ uyandırılırken, hayırlı duasını verdi. Hazırlanan lokmalar
yendi. Söz sohbet, bu hafta konuk olduğumuz cem evinde Yürüyen Yol Aleviliği ni
anlattım. Sonra sorular soruldu, yanıtlar verdik.
Saz,
söz nefesler dile geldi. Çerağ ın söndürülmesi ile cem olmamız , sona erdi.
Cem
evi dernek yönetimi, Hıdır Çam bize mihman oldular. Hepsin Hak Hizmetlerini Hak
kabul eylesin. Hizmet sahipleri şefaat bulsun.
Söyleşimizi
sizlerle paylaşıyoruz.
“
ALEVİYİZ diyerek yola çıktık. Alevi, Kızılbaş, Tahtacı , Abdal, Çepni , Geygel,
Türkmen ne ad verirsek verelim. Hepsi ; İnsan , doğa sevenler bir araya gelmişler.
Yola koyulmuşlar. Ortak paydamız insan sevgisi. Toplum içinde yaşamı kolay
kılmak. Yarınlara, öbür dünyaya havale etmeden, kendi içimizde sorunlarımızı
çözmek. Adına halk mahkemeleri de diyebileceğimiz, kurallar bütünü içinde
yaşamı kolay kılmak.
Sevgili
canlar, alevi olmak için yüzlerce, binlerce kitap okumanız bir anlam ifade
etmez. Esas olan yola girmek. Orada her şey Erkan namede yazıyor. Talip,
mürebbi, dede ve toplum içinde bir tiyatro, bir mizansen gibi başlıyorsun.
Yaşamın boyunca devam ediyor. Toplumun içinde yaşamak. Onlar ile tasanı,
sevincini birlikte yaşamak. Bir gencin düğünü bayrak cümbüşü ile
başlıyor. Bayrak direği dikilirken bir tören var. Çok önemli , hiçbir detay
eksik kalmadan yapılıyor.
İnsan
doğuyor, seviyor, evleniyor, çocuğu oluyor. Topluma karışıyor. Toplum içinde
yararlı insan olmak. İşte güzellik burada başlıyor.
Şimdi
konumuza dönersek; Alevilik, nedir? Ne zaman başlar?
Bizlerin
yaşadığı Asya, Anadolu, Balkanlar da günümüzde var olan Alevi inancı
Şamanizm, Doğa Dinleri ile insan, doğa sevgisi üzerine yapılan ibadetleri
kapsar. Elinde sazı Dede Korkut, Anası, çocukları ve toplum. Güneş ,
aydınlık ön planda yer alır. Karanlığın yeri yoktur. Kin, nefret yoktur. Sevgi
vardır, barış vardır. Doğaya iki koyarsın, birini öyle alırsın.
Burada
bulunanların büyük çoğunluğu, Tahtacı Yanyatır Ocağı talipleri, diğer Hacı
Emirli Ocağının referans aldığı Şeyh Safi ( Erdebil ) Ocağının ortaya çıkışını
incelemek istersek;
Şeyh
Safı ; cağına bağlı oymaklarda yer alan o günün uzmanları (sofuları) ,
öğrencileri, ya da müritleri ile birlikte günlerce, aylarca, toplanırlar. Bu
gün Anadolu’da yaşayan Aleviliğin özünü burada koyarlar. (YAKLAŞIK 70
yıllık bir süreç yaşanır)
Burada
anahtar isim Şemsi Tebriizi, hem Erdebil Ocağında, hem Hace Bektaş Ocağında (
özelikle Hace Bektaş ın eğitiminde önemli yer tutar. Sonra biz Şems Tebrizi
Mevlana ile birlikte görürüz. Konya da Moğollar tarafından katledilinceye kadar
Alevilik yoluna büyük hizmetleri vardır. Tarihte ilk gayri meçhul siyasi
cinayet Şemsi tebrizi cinayeti olduğu belirtilir.
İNSAN
ODAKLI BİR YAŞAM :
İslam
öncesi , inançların yer aldığı başta şamanlık, doğa inançlarını baz alarak,
merkezine İNSAN ı koyarlar. Harabi, Hallacı Mansur, Nesimi temel
felsefesinde ENEL HAK diyor ya. İşte o ENEL HAK burada insan olarak karşımıza
çıkar. TANRI güzelliğini görmek ister, İnsanı yaratır. İnsanlar de inancı ile
Tanrıyı ortaya koyar. Bu temel felsefeye göre, eğer insanlar olmasa idi, Tanrı
olmayacaktı.
Bu
temel felsefeyi ortaya koyanlar bunu canları ile öderler. Kiminin derisi
yüzülür. Kimi yakılır, kimisi idam edilir. Ama onların felsefesi Erdebil öğretisinde anlam bulur.
ŞAH
HÜSEYİN :
İNSAN
IN CAN ın karşılığı , bir kişide anlam
bulması için tarihte dik duruşu, mazlumların yanında yer alması , inancı gereği
Şah Hüseyin örnek insan seçiliyor. Hüseyin in anası Fatma, babası Ali, dedesi
Muhammet Mustafa. Ve onlara verilen Ehlibeyt, Kerbela olayı ana tema
seçiliyor.
Hep
karşımıza bir soru çıkıyor. Alevilik İslam’ın neresinde ? İşte Erdebil Ocağında
yer alan Erkan nameye göre ; büyük bir
kısmı doğa, insan üzerine yaşamdır. Yani İslam öncesi inançlar daha ağır basar.
Alevilik içinde Ali’ye, Fatma Anaya , Muhammet Mustafa ya bakış açısı başkadır.
Onlar Arap yaşamından sıyrılmıştır. On İki İmamlar, Kırklar meclisi erkan name içinde yer alan
unsurlardır. Hiçbir zaman 12 imamlar bir araya gelmemiştir. Zaten gelemez de ,
aralarında yüzyıllar vardır. Kırklar Meclisi de öyledir. Zaten üçler, beşler
yediler, on iki , kırklar, tarihler boyu yaşamın içinde yer alan inançlar
bütünüdür. Alevi erkan namesinde bunlara karşılık bulunmuştur. Alevilerin
meydan açmalarında, Cuma
akşamlarında, Nevruzlar, Hıdır Ellez gibi kutsal günlerinde , ibadetlerin içinde
yer almıştır.
Şeyh
Haydar ve Şah İsmail dönemlerinde alevi öğretisi nefeslerin içinde yer almış,
her ibadetin içinde kendine özgün nefesleri dile gelmiş, samahları dönülmüştür.
Yani
Alevilerin inancında Emevi, Vahabi inanç ritüeli yoktur. Onun içinde emevi, vahabi uzantıları ile kendimizi yarıştırmaya gerek
yoktur.
KADİR
HUM :
“Tarihimize
dönüm noktaları vardır. Buna kırılmalar da denir. Yaşadığımız inanç anlamında
da dönüm noktaları var. Ama diye başlarız, ya da keşke diye başlarız. İşte
bizim inanç dönüm noktasında Kadir Hum, Kerbela, Çıldıran Savaşı ardından gelen
fetvalar.
Kadir
Hum, bir vahanın ismi. Peygamberimiz Muhammet Mustafa‘nın son hac dönüşünde bir
vahiy gelir.
“
Artık bu son hac görevin, Hakk’a yürüme zamanın geldi. Yerine vekil atadın mı?
“
“
Hayır “ der.
“
O zaman bu vekil Ali olsun “ denir.
Yürüyüş
koluna talimat verilir.
“
İlk vahada mola verelim. “
Kadir
Hum denilen yerde mola verilir. İki deve hörgücü üst üste konulur.
Peygamberimiz Muhammet Mustafa oraya çıkar.
“
Ey Ebu Talibin oğlu“ der onu yanına çağırır. Elinden tutar, yanına çıkarır.
“
Ey Halkım, ben yakında aranızdan ayrılacağım. Yerime Ebu Talibin oğlu Ali‘yi
Kaymakam (Kayyum) bırakıyorum. Buna razı mısınız “
Alkışlayarak
;
“
Razıyız .” derler.
Gelirler
Ali’yi kutlarlar. Kutlayanlar arasında Ebu Bekir, Osman, Ömer tüm önderler
vardır.
“
Ey Ebu Talibin oğlu seni kutluyoruz. Ne mutlu sana ki peygamberimiz seni
(Kayyum) Kaymakam seçti.”
Sonra
Peygamber Muhammet Mustafa veda hutbesini okur.
“
Benim size iki emanetim var. Bir Kur’an, diğeri Ehlibeytim. Onlara sahip çıkın.
Eğer emanetime sahip çıkmazsanız, benden şefaat beklemeyin. “
Aradan
birkaç ay geçmeden Peygamberimiz Muhammet Mustafa Hak’ka yürür. Kadir Hum da
söz verenler sözünü unutur. Kaymakam ( Kayyum) olarak Ebu Bekir’i seçerler.
Tabi ki bunun mimarları haklarının yenildiğini ileri süren Emevi sülalesidir.
Onlara göre hakları yenmiştir. Peygamberlik Haşimi yerine Emevilere gelmesi
gerekir. Eh bari Kaymakamlık onlara geçmeli. Alevi erkanında yer alan bir alıntı. Yorumu
sizlere bırakıyoruz.
İşte
bütün alevi, Caferi inancından olanların referans aldıkları olay burada başlar.
Erdebil Ocağı, Hacı Bektaş Ocağı ve tüm ocaklar bu olayları önemli
sayarlar.
Erdebil
dergâhında bulunan müritlere sofu derlerdi. Oraya ulaşmak zordu. Okuyacak,
yorum yapacak. Kendini bu yola koyacak. Yüzlerce sofu günler, aylarca,
yıllarca bir araya geldiler, tartıştılar. Sonunda Şeyh Safi Buyruğunu ortaya
koydular. Bu gün dedelerimiz, mürebbilerimiz, canlar bu buyruk ile ibadetlerini
yerine getiriyorlar. Doğumdan, ölüme bu inançlar yerine getirilmeye
çalışılıyor.
Bunu
başaran kimler, Dedelerimiz zor koşullar içinde , kah çerçi, kah kokucu
olmuşlar. Onları ilk gördükleri eve bırakıp, dedelik görevine başlamışlardır.
Eksikleri olabilir, fazlalıkları olabilir, ama binlerce yıldır bu görevi yerine
getiriyorlar. Bir yerleşim yerinde; taliplerini bulup, onları meydandan
geçiriyorlar. Yani onlarla ile halleşiyorlar.
YOLA
GİRİŞ:
İkrar
verme : 10-12 yaşlarına gelen çocuklar dede geldiğinde horozunu kesip,
dolusunu hazırlayıp, toplumun huzurunda dede nin önüne geliyorlar. Daha önce
yola girmiş büyüklerinin huzurunda yola girmeyi kabul ediyorlar. O toplumda
Rızalık verince , ilk yola giriş başlıyor. Dede nin hayırlısı, yenilen lokma,
dönülen samahlar ve bu gençlerin hizmetlere talip olması.
Genç
kızlar ın ikrar vermesi ancak, evlenince başlıyor. Nedeni ise; toplum
dışında evlenmeler olabileceği düşüncesi egemen oluyor. Bu olayın toplum içinde
tartışmaları devam ediyor. Belki günün birinde genç kızlar da evlenmeden ikrar
verip, yola girerler.
MUSAHİP
OLMA :
Rivayetlerde
Muhammet Mustafa ile Şahım Ali ‘yi musahip kısalarda, bu inancın başlangıcı da
Ocakların meydana gelişleri ile başlar. Ortak olmak, varlıklarını başkaları ile
paylaşmak. Bir birleri ile İmece yaşama alışmak.
Ama
bu musahiplik olgusunu en güzel işleyen Şeyh Bedrettin olmuştur. Ege de , Rum
u, Müslüman’ı, Ermeni’ yi, ya da bir başka inancı bir araya getirip onları
musahip kılmıştır. İşte “ yârin yanağından başka, tasada, kâğıda ortak
olmak “ ilkesi burada anlam bulmuştur.
Anadolu
da kirvelik olayı ile benzeşen bir olay burada anlam kazanır. Musahipler ve
onların çocuklarının da kardeş sayılmaları, hatta onların aralarında
evlenmemeleri. İşte Alevilik öğretisinde toplumu bir birine kaynaştıran en
büyük ilaçtır.
Şimdi
bunu Tahtacılarda gördüğümüz, ama Seyh Safi ocağında da yer alan MUSAHİP, AŞİNA,
PEŞİNA Olmak, tam tahtacı yaşamı ile örtüşen inanlardır. Onların ormanda,
köyünde , tarlasında imece ile çalışmalarına olanak sağlayan bir inançlar
bütünü. BU uygulama yalnız Tahtacıların Durhasan Dede Ocağında
bulunmaktadır.
Tahtacılığın
diğer kolu Hacı Emirli (İbrahim Sani ) ocağında , Alevi ve Bektaşilerde yalnız
musahiplik vardır. Bektaşilerde ise, musahip olmak için evlenme zorunluluğu da
yoktur.
MUSAHİP
OLMA:
İki
evli, ikrar vermiş aile bir araya gelip, musahip olmaya karar veriyorlar. Bunu
en yakın bulundukları mürebbiye iletiyorlar. O da orada meydan açılırken,
programını yapıyor, Dede de o yerleşim yeri için bu işleri yapacak zaman dilimi
bırakıyor. Mürebbi ve eşi ; Koçu,
dolusunu hazırlıyorlar.( eğer koç yerine keçi kesilmiş ise mutlaka horoz da
kesilmek zorundadır.) Cem evinde kurbanı kesecek kurbancı, yardımcılarına
teslim ediyorlar.
Meydan
açılınca önce, musahip olanlar meydandan geçip, arınıyorlar, müşkülü olanlar
varsa, düşkünlük vb. onlar kurban keserek çözülüyor. Sıra musahip olmaya
gelince, çiftler ortaya geliyor, koç içeri geliyor, bir meleme vs. işaret
verince, Dede hayırlısını veriyor, kurbancı onu götürüyor. Cem evinde
görevliler onu kesip, lokma olarak hazırlıyorlar. Lokma yenmeden Toplumun
rızası ile çiftler hayırlı duası ile musahip olmaları kabul ediliyor.
Artık
musahip olanlar ahret kardeşi olmuşlardır. Ölünceye kadar bir birleri ile
dayanışma içinde yaşamlarına devam edeceklerdir. Çocukları artık
kardeştir.
Toplum
içinde artık belirli yerleri vardır. Sorumlukları vardır. Cuma akşamlarına
gidip ibadetlerini yapacaklar, oruçlarını tutacaklar. Toplumun içinde örnek
insan olacaklardır.
BAŞA
BAŞ KURBANI :
Musahip
olan çiftler, bir gün sonra, veya bir yıl sonra bir koç ve doluyu
hazırlar ise; Başa Baş Lokması yenir. Dede hayırlısını verir. Burada
ortaklardan biri , düşkün olursa, diğer ortak bundan etkilenmez. Ya da ortaklar
ikinci aşama musahiplik, Aşina olacaksa onun önü açılmış olur.
AŞİNA
OLMAK:
Başa
baş kurbanı kesilen musahip, bir başka meydan açıldığında ( bir gün sonra, veya
bir yıl sonra ) horozu ve dolusunu hazırlarlar. İki musahip olmuş aile AŞİNA
olurlar. Bunlarda da Dede hayırlı verir. Toplum Rızalık gösterir. Aşina
olanların , musahipleri de onların musahibi olmuş sayılırlar.
PEŞİNA
OLMAK :
Aşina
olmuş çiftler, diğer bir yılda karar verirler ise ; bu kez Elma ve dolu
hazırlayıp meydana gelirler.
Dede
hayırlısı verir, lokmalarını yerler ve toplum rızalık gösterince peşinalıkları
kabul görür.
Peşina
olanlar, toplum içinde saygı duyulur. Toplum önderi olurlar. Dede bir
toplantıda, onları yanına alır. Ama bunun da sorumlulukları vardır. Topluma
örnek kişi olacaktır.
Cem
lerde 12 hizmet yerine getirilir. Burada gençler görev alırlar. Bu görevlerde
hayırlı dışında bir beklenti olmaz. Gönüllülük esastır.
SAZ,
SÖZ, SAMAHLAR :
Bir
cem de en önemli görev sazandarlara düşer: bağlama, cura, keman, cümbüş
(bölgesine göre değişir.) davul vb. vurmalı çalgılar pek yer almaz.
Anadolu
da 4-5 bin yıl önceden başlayan Şaman gelenekleri vardır. Dede Korkut Anadolu
da yaşam kılınmıştır. Eğer Ankara da Anadolu Medeniyetler müzesine giderseniz
sizi kapıda bir kabartma heykel karşılar. Bir ozan sazı ile çalıp , söylemekte,
bir kadın , erkek de bizim döndüğümüz samahlara benzer samah dönmektedir.
Adının ne olduğu önemli değil. Ama bize tarih ışık tutuyor. ( 100 Türk Halk
Oyunu- Sadi Yaver Ataman – 1975 Yapı ve Kredi Bankası Yayınları )
Alevilik
üzerine araştırmalar yapanların bize tuttuğu ışık ile : Şeyh Safi nin
oğlu Şeyh Haydar Anadolu da tüm oymakları, dolaşmış, talipleri ile cem
yapmıştır. Sonra bu talipler Erdebil ocağını ziyarete giderler. Erdebil ocağına
girince, sürünerek giderler, meydana gelince sazlar çalmaya başlar, samah dönülmeye
başlar. Bir gürültü kopmuştur. Sesler çoğalır. Aşka gelen canlar EL çırpmaya
başlar. Bu sırada içerde olan sofular dışarı fırlar.
“
pirim basıldık mı ? “
“
yok onlar bizim taliplerimiz. İbadet yapıyorlar. Bundan sonra siz de böyle
ibadet yapacaksınız. “
Rivayet
bu ki, bundan sonra alevi , Kızıl baş erkanlarına saz, söz müzik girer. Şah
Hatay, Nesimi,Kul Himmet , Pir Sultan Abdal ın deyişleri, nefesleri
çalınıp, söylenmeye başlar. Ama esas alınan Ehlibeyti anmak, Ker belayı anmak,
ağıtlar çalıp, söylemek. Coşa gelmek, samah dönmek. İşte cemlerimizin olmazsa
olmazları.
Ker
bela olayından sonra 7-8 asır , ehlibeyti anmak yasaklanmıştır. Şah İsmail
iktidara geldiği gün; Türkçe hutbe okutur. Ehlibeyt anılır. Karşı çıkanlar
cezalandırılır.
İşte
bu yüzden dir ki ; Şah İsmail ve Safavi ordusu , Osmanlıya karşı ayağa
kalktığında tüm Anadolu daki boylar onun yanında yer alırlar.
Bu
dönem sonrası Anadolu da kıyımlar başlar. Göçler başlar. Özelikle 19.y.y.
Anadolu dan Kıbrıs, Girit ve sahil kentlerine zorunlu iskan ile giden
Tahtacıların büyük bir kısmı Toroslar, Ege de dağların tepelerine giderler.
Orada özgürce ibadetlerini yaparlar. 1940, 1950 lerden sonra Tahtacılar,
Aleviler köylerde yerleşmeye başlarlar. 1960 sonrası ile kentler, Almanya,
Fransa gibi ülkelere kendi istekleri ile göç ederler.
Yapacağımız
en güzel şey, cem evlerimizde dedemiz, sazan darımız ile ikrar verip, meydandan
geçelim, musahip olalım. İmece yaşamımıza devam edelim. Ama mutlaka
örgütlü olalım. Örgütsüz toplum üzerine her zaman birileri gelir. Öteki olmadan
kurtulmanın yolu buradan geçiyor. “
Kaynak :
- Doğan Avcıoğlu ( Türklerin Tarihi 5 cilt)
- Reha Muhtar / Şah İsmail.
- Taki Özcan dede ile yol söyleşilerimizden notlar.
- Musa Eroğlu ile söyleşilerimizden notlar.
- FELTEŞ DEDE ile Tahtacılık üzerine sohbeterimizz.
- Cönklerde Şahatay / Hilmi dulkadir/ Celal necati üçyıldız ( yayıma hazırlanıyor)
- Beşikten- ölüme tahtacılar / Nevzat üçyıldız- celal necati üçyıdız (basıma hazırlanıyor)