Kente ait bir kavram olan hemşerilik, 1960‘lı yıllarda sanayileşme hareketlerinin sonucu olarak kırsaldan büyük şehirlere göç ile birlikte başladı. Kırsaldan kente gelen insanların, yalnız kalmama, sahiplenme, yardımlaşma, daha kolay iş bulma, sığınma, sayısal olarak güç oluşturma, yeresel kültürünü yaşatma gibi nedenlerin sonucu olarak hemşehrilik olayı gelişti.
Daha sonraları dernekleşerek belirli bir yerde toplanma, buluşma sağlayarak yöresel kültürlerini yaşatmaya çalıştılar. Bu yüzden sosyal hizmet görevi de yüklenmiş oldular.
Kente ilk gelen birinci nesil birçok zorluklara katlandılar. Gurbette olmanın, yabancı bir kentte yaşamanın sıkıntılarını hemşehri dernekleri şemsiyesi altında dayanışma ve yardımlaşma sağlayarak en aza indirmeye çalıştılar.
İkinci nesil ile birlikte işler biraz daha kolaylaştı. Dayanışma yine devam etti. Bugün; “Birinci nesil çoğunlukla emekli oldu ve yılın önemli bir kısmını köyünde geçiriyor. Burada önemli olan nokta şu; ikinci nesilin geri dönüş gibi bir derdi yok. Üçüncü nesil tamamen şehirleşmiş durumda zaten. Üçüncü neslin köye dair bir hafızası kalmadı fakat ikinci nesil o hafızayı yaşatmak istemektedirler. Dernekler de bu istekle beraber yeni bir işlev kazandı.”
Hemşehri Dernekleri demokrasinin gelişmesinde, birlikte yaşama, paylaşma, yardımlaşma konularında hala değerinden birşey kaybetmiş değil.
Ankara’da, merhum Sabri Özdemir tarafından kurulan ilk “Mut Kültür ve Tanıtım Derneği” bugün hala işlevini sürdürmektedir. İkinci olarak kurulan “Ankara Mutlular Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” de mevcut durumdadır.
Ankara’da yaşayan birisi olarak diğer il ve ilçe derneklerini yakınen takip etmekteyim. Demokrasinin olmazsa olmazlarından, yöresel kültüre, siyasete, ekonomiye katkı sağlayan bu derneklerin yardımlaşma, dayanışma, sayısal güç oluşturma adına göstermiş oldukları gayreti görmekteyim. Başarılı da olmaktadırlar.
Ankara’da yaşayan Mutlu hemşehrilerimizde diğer derneklerdeki çalışmayı, dayanışmayı, paylaşmayı görmek maalesef mümkün değil. İki bin civarında Mutlunun olduğu Ankara’da birçok hemşehrimiz hala birbirlerini tanımıyorlar. Bir ortak payda oluşturulamamış. Bu eksikliği giderecek en büyük güç mevcut dernek yöneticilerine düşmektedir. Böyle gördük böyle gider zihniyeti ile, insanları kucaklamaktan, onların iyi ve kötü gününde yanında olmaktan kaçınan bir düşünce yanlıştır. Kaynaşmada, tanışmada, birlik oluşturulmasında tabanda bir problem yok aslında. Bunu Ankara’da Beylerbeyi kafe ve İller Bankası sosyal tesislerinde yaptığımız kahvaltı etkinliğinde gördüm. Çağırdığımız her Mutlu hemşehrimiz, inancı, siyasi görüşü, mesleği ne olursa olsun büyük bir katılım sağladılar. Büyük bir coşku, kaynaşma bizlere gelecek için umut verdi. Sonra bir kopukluk yaşandı. Bu süreç devam etmedi.
Ankara’daki Mutlu hemşehrilerimiz mesleki dağılım olarak çoğu memur veya memur emeklisi. Çocukları ve torunlarından dolayı Ankara’ya yerleşmek zorunda kalan insanlar. Az sayıda iş adamı ve sanayici var. Ortaköy’lü müzisyenler de oldukça fazla. Mutlular Ankara’da belirli bir semtte yoğunlaşmış durumda değiller. Her semte dağılmış durumdalar. Genelde çalışan, üreten kişiler oldukları için ekonomik durumları iyi sayılır. İhtiyaç sahibi insan yok gibi. Belki de kaynaşmadaki zorluklar, bir dernek çatısına ihtiyaç duyulmaması bunlardan da kaynaklı olabilir. Hiç bir Mut’lunun, sığınma, birilerine ihtiyaç duyma, yardım isteme, hemşehrililik adına güç oluşturma gibi bir dertleri yok. Hepsinin kendilerince eş-dostları, işleri, hatırı sayılır bir çevreleri var. Tek ortak dertleri, Mut ile Ankara ekseninde kültürel manada öne çıkmak, Mut’u dışarıya taşımak, Mut’un tarımsal, kültürel değerlerini, tarihini dışarıda en güzel şekilde tanıtabilmek.
Her Mutlu Mut’a hasretlik duyar. Mutlu olmayı bir ayrıcalık olarak görür.
Ankara’ya ilk turfanda erik ile başlar heyecanımız. Arkasında kayısımız, incirimiz, zeytinimiz, zeytinyağımız, kaşar peynirimiz, Ankara marketlerinde kendini gösterdikçe bizde haklı bir gurur oluşur.
Her Mutlu hemşehrimiz Ankara’da ekmeğinin peşinde koşan değerli saygın insanlardır. Ben daha bir Mutlu hakkında olumsuz bir şey duymadım.
Ankara’da üçüncü nesil çocuklarımızın Mut’la ilgili bir hafızaları, sevgileri, bilgileri yok. Onlar için Mut bir şey ifade etmiyor. Onlara Mut’u sevdiremedik, tanıtamadık, aidiyet duygusu aşılayamadık. Bence iş işten geçmiş sayılmaz. Yeni bir anlayışla, yeni bir ekip ruhu ile dernek başkanlarının ve yönetim kurulu üyeleriyle bu iş başarılabiliriz.
Mutlular Derneği de, bir Karamanlılar Derneği gibi, Sivaslılar, Yozgatlılar, Karadenizliler gibi başarılı olabilirler. Yeter ki, kucaklaşma, paylaşma, yardımlaşma, gibi duyguları geliştirmeyi bilelim. Bu asla zor birşey değil. Bunun, gönül vermiş, emeğini, gücünü esirgemeyen Mut sevdalısı kişilerle aşılacağına inanıyorum.
Yerelden evrensele Mut’lu olmak bir ayrıcalıktır.
Hoşçakalın.
12 Mart 2021-Ankara