KIRTIL Köyü’nde halk kültürü ya da folklor araştırmacılarına kaynak kişi olarak bildiğimiz Gazi Amca artık yok. O beyaz ata bindi gitti…
1935 yılında Kırtıl Köyü’nde doğan Gazi Cemal Şimşek; yaşamı boyunca kimsenin kalbini kırmayan, gönül adamı, sevda adamı idi. Çevresine, eşine, çocuklarına hep sevgi ile baktı. Gün oldu tarla sürmeye gitti, ekin derdi, ama ekinin başında türkü çağırmak onun işi idi. Bir koyaktan bir koyağa yankılanarak söylenen türküler…
Babası Gazi Rasim Şimşek (Hacı Fakı Goca) Hak’ka yürüdüğünde; annesi Fakış Garı ile birlikte kardeşlerine kol kanat gerdi. Tarla taban derken yaşamın zor koşulları içine giriverdi. Kardeşi Veysel’i okutmak, babasının bıraktığı yerden onu ilerlere taşımak istiyordu. Okul dönemi başlayınca unu, bulguru, yufka ekmeği omuzlayıp Silifke’deki yakın dostlarının evine götürüp teslim etmek sorumluluğu vardı. Kardeşi Veysel bünyesi zayıf, hasta, onun bunun yanında ancak ortaokulu bitirebildi. Liseden ayrılmak zorunda kaldı.
Ama Kırtıl Köyü’nde ilk okuyan Veysel Şimşek’ti. Hem de Aşık Veysel Şimşek. Köyün ilk çalışanı oldu. Memuru oldu. Onu evlendirdi. Babalık yaptı. Sonra Ali İhsan Yıldız’ın Çullu kamyonunda yıllarca muavinlik yaptı. Hep içinden şoför olmak geçerdi. Ama yıllar yılı o arabay ıparçalayıp sökmesine rağmen eline direksiyon vermek, ona ehliyet aldırmak akıllarına gelmedi. Kendi tarlasını eşi, çocukları ekti biçti. O hep o arabanın peşinde koştu durdu. Ama bir şey yaptı. Kardeşini tam okutamadı ama kendisi şehre göçtü, çocuklarını okuttu. Okumak isteyenler okudu. Kimisi memur, kimisi hemşire, kızı Saadet’i (Elmas) bir sanatçı yapmak istedi. Ona Türküler öğretti. Belki çok meşhur olmadı ama TRT Çukurova Radyosu’nda mahalli sanatçı oldu.
Kırtıl Köyü’nde Felteş Dede, Berber Hızır, Gazi Şimşek adı yer alırdı. Derlemecilerin kaynak kişileri belli idi; Felteş Dede, Köse Bahar (Gündoğdu) ve Gazi Şimşek. Gelenekleri, türküleri, mengileri, samahları dağarcığında taşırdı. İsteyenlerede aktarırdı…
Özcan Seyhan, Prof. Dr. Mehmet Eröz, TRT yapımcılarından Adem Yavuz, Kemal Öğretmen, Adem Gürses, Ali Bozkurt, Nevzat Üçyıldız, Prof. Dr. Berat Alptekin, Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Nail Tan, Hayrettin İvgin, Musa Eroğlu, üniversitede araştırma yapan öğrenciler hep geldiklerinde onlar ile dağarcığını hep paylaştı…
Ama biz onu köşeli Kırtıl Davulunu tekrar yaşatan olarak görürüz. Dedesi Tırın Goca’dan öğrendiği köşeli davulu yapar, düğünlerde hep çalardı. Köyde saz, keman ve delbeğin yanında köşeli davul olurdu. Özcan Seyhan’a yaptığı köşeli davul, daha sonra PTT hatıra pullarına girdi. Ama en önemlisi Müzikolog Etem Ruhi Üngör arşivinden şimdi İstanbul’da kurulan Sanat Müzesi’nde 2 nolu demirbaş olarak sergileniyor. Birkaç yıl önce müzenin Kurucusu Halil Arça geldi, onunla sohbet etti. Yeni bir köşeli davulu da onun yeğeni Cihangir Akdemir yaptırdı, iki davul şimdi müzede sergileniyor.
İstanbul Müzik MüzesiKurucusu Halil Arça‘nın yorumu:
“Türkiye’nin en önemli müzik üstadı rahmetli Ethem Ruhi Üngör’ün koleksiyonunun en önemli parçası Köşeli Davuldur. Köşeli Davul Anadolu’da sadece Silifke yöremizde kullanılmış müzik aletidir. Başka bir deyişle dünyadaki Tibet Özerk Bölgesi ile birlikte Köşeli Davul Silifke yöremizde kullanılmıştır.
Günümüzde yok olmuş ve kullanılmamaktadır. Bu çok önemli müzik aleti ile Silifke’nin, Anadolu’nun tanınırlığını arttırmak önce ülkemize sonra Silifke‘ye yerli ve yabancı turist çekmek amacımızdır. Daha sonra istihdam oluşturmak için geleneksel kültür özelliklerine göre yapılmış davulu hediyelik eşya biçiminde hazırlayarak ziyaretçilere satarak tanınırlığı ve ekonomik kazanç sağlanacaktır. Ayrıca bu davulun orijinal halinde üretilmesi ve bunu kültürel etkinlerde kullanılması, TRT’nin Müzik aletleri arşivine kazandırılması ile çalışma çok başarılı olup Silifke tanınırlığı artacaktır.”
Diğer bir davul ise Hayrettin İvgin’e verilmişti. O da Ankara’da hala saklanıyor. Dünyada tek olarak belirtiliyordu, ancak birkaç yıl önce Uygur Türklerinde de köşeli davula rastlanıldığı belirtildi.
Köşeli Davulu yapan Tırın Goca iyi bir marangoz imiş, şimdi Kırtıl Köyü müzesinde onun yaptığı İşlemeli Çeyiz sandığını bize Gazi Amca, babasının ahırından çıkarıp vermişti.
1959 yılında Kırtıl Köyü Mengi ve Samah Ekibi kurulunca; Felteş Dede’nin, Berber Hızır, Mehmet Duman’ın yanında hep Gazi Amcayı gördük. Sonra bunların yanına Kırtıl Köyü Muhtarı Hasan Gündoğdu katıldı. Her çağrılan yere işini gücünü bırakıp gittiler.
Her düğünde gönüllü olarak katkı sunardı. Davul çalınacak, çal. Orta Oyunu oynanacak, oyna, Hacı Güdük ile orta oyunların baş aktörü oldu. Gençlerin ağabeyi oldu. Onların dertlerine, sevdalarına ortak oldu. Onların sevdalarına türküler yaktı. Türküler söyledi. Yaşamı hep güzellikler ile dolu oldu.
Onuntek kazancı vardı eşi Yaşar Aba, çocukları Naki, Muhterem, Saadet, Cennet, Seycan ve Serdar.
Onlara sevgi verdi, bu sevgi onların yaşamlarına yansıdı.
Gazi Amca espiri dolu yaşamı içinde; Kürt Ali Üçyıldız’ın düğününde gençlerin bir talebi olmuştu. Köyde olmayan bir şey istediler. Onu uğraştırmak istiyorlardı. Gencin birisi;
”Bal istiyorum Gazi Abi”
“Peki ama bekleyin “ dedi.
Sonra baktık elinde bir kavanozla çıktı geldi. Yıllar önce babası sağlığında bir kavanoza bal koymuş, ahıra saklamış. Onu buldu getirdi. Kaskatı olmuştu. Kavanozu kırdı, balı çıkardı, bir tabağa koydu.
“Hadi yiyin bakalım “ dedi.
İstenen bal bulunmuştu. Çok kemirdiler ama, balı kimse yiyemedi.
1979 yılında Hacı Bektaş Şenliklerine gidiyorduk. O dönemde ülkücüler Hacı Bektaş’a ziyarete gidenleri ; Nevşehir’den geçirmiyorlardı. Biz de Ankara üstü gittik. Ankara’dan Hacı Bektaş’a giderken, otobüs bozuldu, o hemen aşağı indi, şoförün yanına vardı, onun ile birlikte motor kapağını açtı. Bir kayış kopmuştu. Yedeği yoktu. Gösteride kullandığı darabuluş kuşağını çıkardı. Onu güzelce eğirdi, eğirdi, kayışın yerine taktı. Motor çalıştı.
“Varınca iki tane isterim “ diye esprisini de yapmıştı.
Hacı Bektaş Şenlikleri sırasında Ankara’da kardeşim Nevzat Üçyıldız’ın nikahı vardı. Babam Hızır Üçyıldız Hak’ka yürümüştü.
“Bende gideceğim, o çocuk garipsemesin“ dedi. Birlikte Ankara’ya gittik. Nikahı yaptık, dönüşte de şenliğe giden Musa Eroğlu’nun arabası ile tekrar Hacı Bektaş’a döndük, etkinliklere devam ettik.
Felteş Dede mengi ve samahları zaman zaman cönküne bakardı. Ama Gazi Amca onları hep dağarcığından çıkarırdı. Şimdi o kültür mozaiği, onun dağarcığında gitti. Bizi öksüz bıraktın Gazi Amca… Devri daim olsun. Tüm, başta eşi Yaşar Abla ve çocuklarının acıları bizim acımız, paylaşıyoruz. Aydınlık içinde olsun.