DOLAR
35,5684
EURO
37,0772
ALTIN
3.099,42
BIST
10.029,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
16°C
Mersin
16°C
Az Bulutlu
Salı Çok Bulutlu
15°C
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Parçalı Bulutlu
15°C

KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÜRETİM

Köy enstitüleri tarih oldu. Cumhuriyet kazanımlarının en temel öğelerinden biriydi.

Köyde bulunan nüfusa ulaşmak, onu eğitmek. Çağdaş uygarlık yolunda fen, edebiyat, matematik ve sanat alanında öğretmen yetiştirmek.

Köy çocukları toplanıyor. Seçilen bölgelerde toplanan eğitmen, uzmanlar öğrenciler ile birlikte o okulları elleri ile ilmik ilmik işleyerek yapıyorlar. Oradan mezun olanlar gidiyor, köydeki okulları yapıyorlar. Hepsinde emek var, üretim var.

Eğitim üretim için, üretim de ülkede yaşam için gerekli. Dışa bağımlı olmadan yaşamak. Yerli malı yurdun malı. Üreten toplum mutlu. Üreten toplum sağlıklı olur.

Bir de baktılar, bu üretim sisteminde bağımsızlık var. Müzik var, sanat var. Kimseye el avuç açmadan yaşayan toplum ruhu var. Korktular, ilk fırsatta “aman bunlar komünist yuvası“ dediler. Usul usul kapatıverdiler.

Ama orada yetişen öğretmenler, gittikleri yerlerde, solukları yettiği ana kadar üretmeye, üretmeyi öğretmeye devam ettiler.

Köy enstitüleri, öğretmen okulları oldu. Sonra Anadolu Öğretmen Lisesi oldu. O soluk çıktığı sürede üretme ruhu devam etti.

Bizler ilkokulda, ortaokul, lisede bu öğretmenlerden ders aldık. Onları sevdik, onların öngörüsü bizim de öngörümüz oldu.

Geçtiğimiz günlerde ilkokul öğretmenim Kerim Çelik’i Balandız Yaylasında evinde öğretmen olan eşim Nuran Üçyıldız ile ziyaret ettik. Biz Balandız ilkokulunda okurken camide okumuştuk. Komşu Çadırlı köyünden gelmiş, camiyi okul yaptırmış, sonra da başka bir yere okul yaptırılmış. Biz Kırtıl köyünden 10 km. aşağıda İmamuşağı köyüne giderken, Balandız’a 4 km. yola geldik gittik.

Balandız köyünde tepeleri vardır. Dağın yamacında inler yer alır. İçinde keçiler, koyunlar kışı geçirir. İn içinde katman katman gübre olur. Oraya yol olmadığından orada kalır. Tarım dersinde, öğretmenimiz bize birer çuval verdi. Bir kürek, kazma ile yola çıktık. çalıların arasından keçi yollarından inlere ulaştık. Kimimiz kazdı, kimimiz kürekle gübreleri çuvallara doldurduk. Güçlü olanlar omuzladı. Bizler de onların arkalarını toplayarak okulun önüne geldik.

“Çocuklar bunlar sizin emeğiniz, dağdan, taştan zorla getirdiniz. Okulumuz yok ki, bahçesi olsun. Ama az ilerde benim evimin önü sizlerin deneme bahçesi olacak. Haydin oraya gidelim.“

Kerim Çelik’in iki odalı evinin bahçesini kazdık. Getirdiğimiz gübreler ile toprağı karıştırıp, soğan sarımsak ektik. Bahar ayında yağmurlar yağdı, soğanlar sarımsaklar çıktı. Köyden öğle yemeğine azığımız olurdu. Çökelek, peynir bazlama içine serilir, arasına da o soğan yapraklarını koyardık. İşte tadına doyum olmaz yemek ortaya çıkardı. O yıllarda verilen süt tozundan yoğurt, undan yapılan ekmeğe pek bakan olmazdı.

Yıllar geçse de aradan. Biz hala o tarım bahçesinde öğrendiklerimizi uygulamaya devam ediyoruz. Soğan, sarımsak, marul, maydanoz, domates, biber, patlıcan, bamya ekiyoruz. Onları koparıp yedikçe o günlere gidiyoruz. Mutluluğun resmi işte burada yatıyor. AŞIK VEYSEL’in dediği gibi,

“Toprağa işkence yaptıkça o sana gülümsüyor.”

Aradan 60 yıl geçmiş. Artık üreten değil, tüketen toplum olmuşuz. Fen, edebiyat, matematik yerine dogmalar öğretiliyor. Liseler yerine zorunlu imam hatip lisesleri açılıyor. Cumhuriyet yerine şeriat sesleri gelmeye başladı.

Eğitimde dünyada son sırlarda yer alıyoruz. Üretim durdu. Köy bitti, tarım bitti. Her şeyden öteye üreten değil, ithal malları tüketen toplum olduk.

Bizi kurtaracak kahraman yerine, bizi kurtaracak Köy Enstitüleri ruhu lazım. O ruhla yeni eğitim modeli gelmeli. İşin özü üreten toplum olması için, çağdaş uygarlık için fen, edebiyat, sanat derslerine yeniden dönmek lazım.

Zor mu? İrade lazım. Cumhuriyet, halk için demokrasi. İşte geçmişte var olan KÖY ENSTİTÜLERİ RUHU ile yola devam etmek.

Sayıları gün geçtikçe azalan Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerini onların nezdinde Kerim Çelik öğretmenimizin ellerinden öpüyoruz. Onlara sağlık dolu günler diliyoruz. Aramızdan ayrılan tüm öğretmemelerimizi saygı ile anıyoruz. Biz aydınlık dolu yıllar verdiler. Aydınlık içinde olsunlar.

Yazarın Diğer Yazıları