Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Parçalı Bulutlu
30°C
Mersin
30°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C
Cuma Parçalı Bulutlu
31°C
Cumartesi Açık
31°C
Pazar Parçalı Bulutlu
30°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

ON BİR ARTI BİİİİRRRRRR!…

A+
A-

Torunumuzun, gelinimizin ve oğlumuzun “bayram” gelişleriyle dergi hazırlıkları birbirine öyle bir karıştı ki, burnumda yayla buram buram tütse de, “yazın cehenneme 10 dakika uzaklıktaki” Mut’ta cayır cayır yanarak, “vay şuyudu vay buyudu”, iki ayağımızı bir pabuca denk getiremeyip, eski yıllara göre 10 gün geciktik bu yıl, cennet yaylamıza göçmekte.
Sonunda yapış yapış geldik ya… Ama bu dayanılmaz ve doyulmaz hava değişikliği öyle bir uyku yapışıklığı yarattı ki bende, çay içerken bile uyuyorum neredeyse.
Meyveler soğuk vurgunu ya bu yıl, ağaçlar bu yüzden bir iştahlı bir iştahlı; yapraklar koyu yeşil ve pırıl pırıl; kısır keçiler ya da inekler sanki. Ağaçların böylesine çocuksuz durumu, çocuk büyütme yıllarının görüntülerini gözlerimde canlandırarak, çocuk büyütmenin ne kadar zor olduğunu da düşündürttü bana.
“Cennetim!..”, az bile…
Daha ikinci gün, ikindi saatleri; şangır şangır bir yağmur, bir yağmur…
Sertavul’un “Gülnarlı Azganı” şu anda Gülnar’da abasının hastalığıyla uğraşıyor, nereden duyduysa yağmurun sesini, hemen aradı:
“Yahu arkadaş, peşinden bu kadar yağmuru niye götürdün gittin!?”
Özgürlük yolum bu, az mı yürüdüm, az mı yazı yazdım hakkında. Tutkunu gelirken kim pırıl pırıl yıkanmaz; mis gibi kokmaz, ışıl ışıl parlamaz ki?..
“Pazartesi başlarım diye düşünmüştüm günlük yürüyüşüme, artık yarın sabah koşul oldu.”
Yazının başlığı da bundan zaten; On Bir; Özgürlük Yolumla ilgili yazdığım yazı sayısı, Biiirrrr; bu yılki birinci yürüyüşüm…
Ve sabahleyin bir poyraz bir poyraz, bir soğuk bir soğuk… İkisinde de yürümek bir ayrıcalık aslında, bir kazanım…
Gördüm ki Sertavul Çöplüğüne çöp dökülmez olmuş. Bu yüzden de yıllardır kartalların, akbaba ve kuzgunların “lokantaları” kapanmış, onlar da doğal olarak yok olmuş! Kartallar iki yıldır yoktu zaten. Ama yine de, köyde kimse kalmasa da, inadına köyü terk etmeyen bir iki kuzgun ve akbaba var. Adorno’nun, “Anılar, kimsenin bizden alamayacağı tek mülkümüzdür” deyişi gibi.
Bu yıl yaylada meyve yok ya, (kiraz, kayısı, armut, ceviz…) kuşlar yiyeceksiz, aç; bir arkadaşımın bir iki gün önce telefonda dediklerini anımsadım bir anda; “Kuşlar için evin önüne yiyecek bıraktım.”
Neyse, Özgürlük Yolumun güzelliklerini doya doya yaşayarak, yürüyüşümü bitirip döndüm geldim Çocuk Parkına. Burada spor aygıtları var, yarım saat kadar spor yapacağım. Buranın benim gibi “hastası” çok. Ama o da ne!?…
Birisinin dışında hiçbir spor aygıtı yok! Parkı çalıştıranın dediğine göre belediye söküp götürmüş hepsini.
Bu park açılıp bu aygıtlar kurulalı beri onlarca insan spor yaptı bu aygıtlarda ve hatta tutku durumuna dönüştürdü bunu.
Nasıl olur böyle bir şey?..
Doğal olarak pazartesi ilk işim bunu öğrenmek olacak.

Sevgiyle, sporla, sağlıkla, saybanla…

Yazarın Diğer Yazıları