Her şey ayan beyan ortada. Kim ne derse desin, herkes her şeyin
farkında. Laf cambazları yüzümüze karşı
hünerlerini sergilemekteler. Bizler anlattıklarını dinlerken, sadece öfkelenmekle
kalmıyor, bu kadar yalanı nasıl bir beceriyle söyleyebildiklerine de hayretle
bakıyoruz.
İşsiz kaldığı iddiasıyla kendini ateşe veren
insanlarımız hayatını kaybediyorlar. Geçen gün Hatay’da kendini yakan adamın
haberi henüz gündemdeyken, Mersin’de belediye tarafından işten çıkarılan bir
kişi de kendini yakmaya çalıştı.
İki haberin de duyulmasından sonra, olayların
derinlemesine incelenmesi yapılmadan acımasızca manipülasyonlar başladı. Bir
taraf bu eylemlerin ucuz siyasi şovlar olduğunu ortaya atmaya çalışırken, insan
hayatına ne kadar kıymet verdiğini, acımasızlığın ve vicdansızlığın resmini
ortaya çıkardı. Ortada bir insan hayatı vardı ve o hayat sönmüştü. Bir insanın
kendini yakarak öldürebilme kararının altında yatan psikolojik çöküşün nedenlerini
sorgulamadan hüküm vermek ne kadar vicdansızca.
Neredeyse 20 yıldır Başbakan Bülent Ecevit’e
yazar kasa fırlatan esnafın görüntülerini hergün ekranlara taşıyarak, eski ve
yeni Türkiye ayrımından yola çıkıp, siyasi propaganda yapanların, bugün ekonomik
sıkıntı içinde olduğunu iddia ederek, sesini duyurmaya çalışanlara verdiği
cevap işte budur: “Ucuz bir siyasi şov”
Kusura bakmayın ama, insan hayatı ucuz
değildir.
Gerçek şudur ki; ülkede ekonomik kriz vardır
ve çok sert bir şekilde hayatımızı etkilemektedir. Açıklanan ekonomik verilerle,
yaşanılan durum bir biriyle örtüşmemektedir. Eylül ağustostan, kasım ekimden ve
ocak şubattan iyi olmadığı gibi her bir ay bir diğerinden kötü geçmektedir.
Enflasyon oranlarının gerçek rakamları TÜİK verilerinden değil yapılan
zamlardan anlaşılmaktadır. Elektriğe, akaryakıta, gıdaya, temizlik
malzemelerine, ulaşım giderlerine, suya gelen zamlar bir sağanak şeklinde
milletin üzerine yağmaktadır. Ülkede ortadan kaybolan orta gelirli sınıfı
hergün yoksulluğun ve çaresizliğin pençesinde hayata tutunmaya çalışmaktadır.
İktidar ve muhalefet yapılan zamlarla bir birine saldırmaktadır. Hükümet zam
yapınca muhalefet cephesi ayaklanmakta, muhalefet belediyeleri zam yapınca
iktidar kanadı veryansın etmektedir.
Olan vatandaşa oluyor beyler, yok bir
birinizden farkınız. Bunu biliyoruz. Birbirinizle tepişirken olan vatandaşa
oluyor. Bunun da çok umurunuzda olmadığını hissedebiliyoruz.
Mut ölçeğinden olaya bakarsak, gelen zamların
ve fiyat artışının en çok etkileneceği kesim çiftçilerimiz olacaktır.
Akaryakıt, ilaç, gübre, yem, saman fiyatlarına gelen elektrik zamlarını da
ekleyince çiftçimizin hali perişandır. Neredeyse kilometrelerce aşağılardan, Göksu’dan
elektrikle sulama yapan çiftçilerimizin bahçelerini sulama imkanı kalmamıştır.
Geçen yıl harcadığı elektrik faturasını ödeyemeyen çiftçimiz bu yıl belki de
bahçesine tek damla su veremeyecektir. Suyun kenarında susuzluktan kuruyan
bahçelerimizi içimiz yanarak göreceğiz çok yakında.
Suyun içinde susuzluktan yanmak bu olsa gerek.
2020 felaketlerle başlamıştı, ekonomik
felaketlerle devam etmesin diye temenni ediyoruz. Bahane üretmeye gerek yok.
Ortada bir gerçek var, ekonomik kriz.
Bu krizle yaşamaya alışkınız, defalarca
atlattığımız bu sıkıntıdan yine kurtuluruz. Yeter ki, idare edenlerle, idare
edilenler el ele versin. Milletin yaşadığı sıkıntıyı siyasi kaygılarla
görmezden gelip, ucuz siyasi şovlar diye canı yanan insanlara suçlama
yapılmasın. Birileri lüks ve şatafat içinde yaşarken, altta kalanın canı çıksın
aymazlığı ile milletin yüzüne sırıtmasın.
Milletin sabır fay hatlarında enerji birikmesi
var, haberiniz olsun. Erken tedbir alınmazsa ekonomik depremin şiddetinden,
yıkımın büyüklüğünden korunaklı ve
yıkılmaz sandığınız saltanatınız yerle bir olur, altında kalırsınız.
Lafımız anlayana, makam ve yetki sahiplerine.
10.02.2020
MUHAMMET KAYHAN