Yörük deyimi ; çabuk yürüyen, göçebe Anadolu’nun çadırda oturan Türkmenleri, bir yerde yerleşemeyen halkı anlamına gelir. Yörükler, Orta, güney ve batı Anadolu’ya, oradan da Rumeli’ye yayılmış Türkmen topluluklarıdır. Bu toplulukların başkanlarına “Mir-i Yörükan” veya “ Yörük Beyi” denirdi.
Yörükler Anadolu’da ve Rumeli’de oturdukları bölgelerin adlarını aldıkları gibi, kendi eski adları ile de anılırlardı. İçel Yörükleri, Alaiye Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Bursa Yörükleri, Tartar Yörükleri, Karayahşili Yörükleri, Tanrı dağı Yörükleri bunlardan bazıları…
Yörükler Osmanlı ordularında genellikle geri hizmetlerde bulunurlardı. 25’i yamak, 5’i eşkinci olmak üzere 30 kişilik ocak şeklinde tımara sahiptiler. Zaman içinde bu yörüklerin bir kısmı yerleşik hayata geçmiş, eski yaşantılarını terk etmişlerdir.
Tüm yıl boyunca çadırlarda yaşayıp, yayla ve kışlakta keçi koyun besleyen yörükler sıcakların artmasıyla sahilden yaylalara doğru göçmeye başlarlar. Sonbaharda havaların soğumasıyla birlikte aynı şekilde geri dönerler. Bölgedeki sarıkeçili, karatekeli ve karakoyunlu yörüklerinin bir kısmı göçebe halinde yaşayan aşiretlerdir.
İçel’de 200 kişilik bir sarıkeçili ailesi konar- göçer hayatı sürdürmektedir. Kışları İçel’in Silifke, Gülnar, Anamur sahillerinde; yazları da Konya’nın Seydişehir, Beyşehir yaylalarında kira ile geçirmektedirler.
Yörüklerin yörük çadırı,kara çadır veya kıl çadır adı verilen meskenleri, genellikle deve tüyünden dokunur. Bunun yerine keçi kılı, koyun yünü kullanılarak yapılanları da vardır. Dokuma sırasında kıllar birbiri ile örtüştüğünden yağmur geçirmez. Orta direk çevresinde 5, 7, 9 direk üzerine kurulur. Büyüklüğüne göre iki veya üç kapılıdır. Tavanın ortasında havalandırmayı sağlayan tütsü deliği bulunur. Yer ve iç duvarları el dokuması yörük kilimleri ile bezenmiştir. Genellikle birkaç bölmeden oluşur. Konuklar kapının karşısına gelen bölümde ağırlanır. El dokuması erzak, giyecek çuvalları aynı zamanda dekoratif bir görüntü verir.
Yörük mutfağının kendine has özellikleri vardır ; sade ve doğaldır. Yörük sofrası da Halil İbrahim sofrası gibi bereketlidir. Koyun etiyle yapılan yörük kebabı, çadırlarda girişin hemen solunda yer alan ocakta yapılan bazlama, sıkma, börek ile koyun yoğurdu, yayık ayranı ve yaz sıcağını obrukta geçiren katıksı davar peyniri yörük sofrasının tipik temsilcileridir.
Günümüzde yörük mutfağını doğal haliyle yaşatmak elbette kolay değildir. Yöresel festivallerde, Yörük- Türkmen şölenlerinde, yayla şenliklerinde ve şehirlerdeki otantik kabul
edilebilecek bazı lokantalarda görülen yörük mutfağı ve yörük sofrası ; doğal ve sade, geleneksel yemekleri ile insanlarımıza damak zevkini kısmen de olsa tattırabilmektedir. Bunu, ticari bir faaliyet olmanın yanı sıra,bir kültür faaliyeti olarak görüyor ve teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hamburger, Cheeseburger gibi fast food büfeleri köşe başlarını tutarken; sıkma, börek, içli köfte,mantı salonları da varlığını sürdürmektedir.
Yörük kültürü artık kara çadırdan şehirdeki iş hanlarına,ücra dağ başından internet ortamına ulaşmıştır. Görülen o ki, yörüğün ayranı kabarmış,çağdaş toplum içinde hak ettiği yeri almaya kararlıdır.
Bu konuda emek veren,araştırma yapan,faaliyet gösteren ve bu faaliyetlere maddi, manevi destek veren herkesi kutluyoruz. Amacımız kara çadıra geri dönmek değil, Yörük kültürünü çağın değerleri ile buluşturarak varlığını sürdürmektir.