Ali Rende Ermeneğin bir köyündendi
Bizim Mut’taki ilk ev sahibimizdi
Evi iki parçalı gibiydi
Yeni yapılan tarafta kendileri oturur,
İlk yapılan kısmı ise kiraya verirlerdi
İki ev o kadar yakın ve iç içeydi ki;
Aynı evde yaşıyor gibiydik
Hele ben daha 6 yaşın sonlarında bir çocuk olunca;
Her iki tarafa da kolayca geçerdim
Biz taşınırken hepsi bir kenara dizilmiş
Bizi izlemişti
Eşyalardan aklımda kalan;
Amcamın Almanyadan getirdiği pikaplı radyonun çok sükse yaptığı
Zaten geri kalan;
Bir tel dolabı ve bir kaç parça yataktı
Münevver ablanın sesi kulağımda:
“Aa pek de birşeyleri yokmuş”
Bu sahneyle başladı hayatım Mut’ta Konya’dan sonra
Ali Rende’nin kızları çok yer edinecekti hayatımda
Evleri bir okul olacaktı benim için
Gençlik idollerimdi onlar benim
İsmiyle müsemma Ali Rende marangozdu
Ona kimse Ali Bey demezdi
İlla ki soyadıyla söylerlerdi
Soyadı ikinci adıydı sanki
Küçük, büyük herkes ona “Ali Rende” derdi
En çok divan, sandık ve raf çakardı
Komşularda yeni bir şey gören “Ali Rende’ye mi yaptırdın?” derdi hemen
Kendisi Mut’ta bir markaydı
Biz sevinirdik mahallemizde bir sanatkâr vardı
Sessizdi, hiç kavgaya karışmaz işine bakardı
5 kızı, 1 oğlu vardı
Hanımı göğüs kanseri tedavisi görüyor,
Kızlar ameliyat olan annelerinin etrafında dönüyorlardı
Biz geldikten bir süre sonra teyze öldü
En küçük kız 2.5 yaşındaydı
Onu ablaları büyüttü
Müşerref, Mücella, Münevver, Mükerrem, Mustafa ve Sevim’dir adları
Müşerref abla öğretmen olup, Alaaddin Beyle evlendi
Mücella abla hemşire oldu
Uzun yıllar Adana Balcalı’da;
Daha sonra Mersin ve Mut’ta çalıştı
Mut’ta hastalanan biri olsa hemen Adana’ya
Onun yanına giderdi tedavi için
Herkese elinden geleni yapardı
Yıllar sonra Mut’tan biriyle evlenip
Çoluğa çocuğa karıştı…
Münevver abla ile Mükerrem abla
Biz geldiğimizde evi birlikte yürütüyorlardı
Annelerine de küçük kardeşlerine de onlar bakıyorlardı
Evin her işini de üstleniyorlardı
Bu yüzden arasıra tartışırlar ama hemen barışırlardı
Çok sorumluluk sahibiydiler
Çok becerikli ve temizdiler
O kadar telaşın içinde dışarıya el işi de yaparlardı
Münevver abla etamin masa işler,
Çiçeklerin çevresini de bana ve arkadaşım Fatma’ya çevirtir,
Karşılığında bize sakız alırdı
Hemen her işten anlarlardı
Çiğden sebze yemeği pişirmesini,
Kanaviçeyi, danteli,
Gazete kağıtlarından süslü raf örtüleri hazırlamayı vs hep onlardan öğrendik
Çok iyi kalpliydi hepsi
Hiç nazlanmazlar
İnce ince anlatırlardı
El ne der? İlkesine de çok dikkat ederlerdi
Hiç birisi babalarına söz getirmedi
Münevver abla Gaziantepli birisiyle evlendi
Mükerrem abla Mersin’e gelin gitti
Diğer üç kız Mut’tan evlendi
Hepsi fazlasıyla geçim ehliydi
Rahatsız olan Mustafa ise genç yaşta öldü
Yakın zamanda Münevver abla ve Sevim de vefat etti
Diğerleri hayatta
Mükerrem ablayla sık görüşürüm ben
Bunca yıldır sıcaklığı, terbiyesi aynı
Başlarında anneleri bile olmadan dört dörtlük yetiştiler
Temiz bir hayat sürdüler
Kimseye küsmediler
Saygıda kusur etmediler
Mahallenin çiçekleriydi onlar
Ali Rende’nin kızlarıydı
Dedikodudan çok korkarlardı
Bizim için bir meslek okuluydular
Her yeniliği onlardan öğrendik
Hatır vardı ne sorsak reddedilmezdik
Selam yaşayanlara, ölenlere rahmet
Dileğim;
Öldükten sonra böyle hatırlanmak…
BİLLURİ
Prof. Dr. Meryem UYSAL
Prof. Dr. Meryem UYSAL