Ezgi Denizi’nde Bir Bağlama Ustası: Ali Rıza YILMAZ
Ali Rıza Yılmaz; 1 Haziran 1966 tarihinde Mersin’e bağlı Mut ilçesinde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra İzmir ve Kıbrıs’ta askerlik görevini tamamladı. Çocukluktan gençliğe geçişinin ilk yıllarında Ankara’ya geldi. Babasının marangoz olması nedeniyle daha küçük yaşlarda sanatla tanıştı. Marangoz atölyesinde can bulan her ağaç gibi Ali Rıza Yılmaz da sanatçı kişiliğini bu atölyede buldu. Küçük yaşlarda ağaçları ve ağaçların özelliklerini tanımaya, onlardan türlü araç gereç yapmaya başladı. Üretme isteğini fark eden babasının da yardımıyla kısa bir sürede kendini geliştirerek iyi bir usta oldu.
Daha küçük yaşlarda hedeflerini belirleyen Ali Rıza Yılmaz’ın en büyük isteği “Dertler Benim Olsun” sinema filminde başrol oynayan Orhan Gencebay ile tanışmaktı. Daha o yaşlarda büyük düşünen Yılmaz, bu hedefinden hiç vazgeçmedi. Gönlünde halk müziği ile ilgili çalışmalar yapmak ve bağlama çalmak yatan Yılmaz; 1987 yılı Kasım ayında, ilk hocası olan ve onun sanat hayatında çok önemli rolleri üstlenen Musa Eroğlu ile tanıştı. 1988 yılında kendi ürettiği ve yıllardır ilgi duyduğu bağlamayı, öğrenmeye karar verdi. İhsan Öztürk Müzik Merkezi’nde nota öğrenerek başladığı bağlama öğrenimini, daha sonra Musa Eroğlu Müzik Merkezi’nde sürdürdü. Küçük yaşlarda belirlediği hedefini, 1995 yılında tanıştığı büyük şair Cemal Safi ile gerçekleştiren, Orhan Gencebay ile tanışan Yılmaz, Gencebay’ın yolunda ilerlemeyi kendisine amaç bildi. Ayrıca Orhan Gencebay’a kendisinin ürettiği “Beyaz Kelebek” isimli bir bağlama hediye etti, bu bağlama “Kiralık Dünya” albümünde kullanıldı. Arabesk tarzındaki müziğe olan ilgisi, Cemal Safi’nin uyarılarıyla son buldu. Çünkü Yılmaz, kelimenin tam manasıyla bir halk müziği adamıydı. Gerek konuşmaları, gerek duyguları, gerekse düşünceleri onun halk müziğine olan ilgisinin kanıtlayıcısı niteliğindeydi.
Bu Hedef Benim İçin Bir Çocuktu ve Ben O Çocuğu Doğurmalıydım!
Ali Rıza Yılmaz ilk albüm çalışmalarını 1996 yılında tamamladı. Gerekli desteği bulamamasından dolayı albüm piyasaya sürülemedi. Sponsor bulamadım, 10 sene boyunca çalıştım, çabaladım, olmadı ama yılmadım. Bu hedefim için hastaneye dahi düştüm. Sinir, stres, düzenli yemek yiyememe beni sağlığımdan etti. O albümü bir kenara koyduk, zarar ettik. Bu zararı normal karşıladık. Bu yolda zorluk çekmek mümkündür. Göründüğü kadar basit değildir bu işler. Dolandırılıyorsun, aldatılıyorsun, hayallerinle oynanıyor. Ama bir şekilde bir yere geliyoruz. Ben yılmadım. “Ayrılık” albümünü dayımla birlikte çıkarttık. Çok zor günler de geçirdik. Paralarla oynayan insanlardan hiç biri bize yardımcı olmadı. Ama bu hedef benim için bir çocuktu ve ben o çocuğu doğurmalıydım.diyen Yılmaz en büyük destekçisinin eşi olduğunu vurguladı. 1992 yılında evlenen Yılmaz, Deniz ve Ezgi isminde iki tane çocuk babasıdır. İçindeki müzik sevdası o kadar yoğun ki bu ailesine ve çocuklarının isimlerine kadar yansımıştır.
Örnek Aldığım Orhan Gencebay’dan Destek Görmedim
Küçük yaşlarından itibaren Orhan Gencebay hayranı olan ve onun çalışmalarını örnek alan Ali Rıza Yılmaz, Cemal Safi’nin desteğiyle Orhan Gencebay ile tanışma fırsatını yakaladı. Dört büyüklerin arasında yer alan ünlü sanatçımız, bu işe baş koyan Ali Rıza Yılmaz’a yardım elini uzatmadı. Gencebay’a hiçbir kırgınlığının olmadığını, hala çekmecelerinde albümlerini bulundurduğunu, “Beyaz Kelebek” isimli bağlamasının sesini her duyduğunda yüreğinin kıpırdadığını sözlerine ekledi.
“Sanatçılar dışarıdan göründükleri gibi değil. Kıskançlık oluyor onlarda. Yardım etmemelerinin esas sebebi bu. Bizim halk ozanlarımızda böyle bir şey yok. Onlar cana yakın, özü sözü bir, net, yardımsever&Hilmi Şahballı, Musa Eroğlu, Arif Sağ, Karacaoğlan, Nesimi, Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş aklıma gelenlerin bazıları.” diyen Yılmaz, halk ozanlarının diğer sanatçılardan farkını dile getirirken, halk müziği sanatçılarından çok fazla destek gördüğünü belirtti.
Şimdi “Ayrılık” Zamanı
Ali İhsan Kısaç’ın bir cümlesine göre Ali Rıza Yılmaz, çuvalın dibindeki bir çuvaldızdı ve bir gün bu çuvalı yırtıp çıkacaktı. 2006 yılı Ali Rıza Yılmaz’ın o çuvalı yırtıp, hedeflerini tam anlamıyla gerçekleştirdiği bir yıl oldu. Karacaoğlan’ın sözlerinden oluşan bir albüm yaptı. Tercihi Karacaoğlan’dan yanaydı çünkü kendisine en yakın olan ozan Karacaoğlan’dı. Bunun dışında telif hakkı ödemesi gerekmiyordu. Gurbette olmasının etkisiyle de memleketine duyduğu özlem gün geçtikçe arttı ve Ayrılıkmemleket özleminin simgesi oldu.
Ayrılık albümündeki “Ayrılık, Dostlar Nerde, Benden Selam Eylen, Niçin Ağlamayım, Güzel Olunca, Adam İnsan Olsa Bari, Bir Bi Yandan, Sevdiğimmiş” eserlerinin müziklerini kendisi yaptı. Yine bu albümde anonim olan “Kullar Olam ve Tımbıllı” adlı türkülere de yer verdi. Tını Saz Evini, Tını Saz Kasetçilik ve Yapımcılık Ltd. Şti.ne çevirdi ve piyasaya çıkan “Ayrılık” albümünün tanıtım ve satışını kendisi yaptı. “Albümümü çıkarmak için firma kurmak zorunda kaldım. Yaptığım albümü, sponsor bulamadığım için firmalar basmadı. Kendi imal yerim olan Tını Saz Evini şirkete çevirdim. Bir albüm kendi şirketimden çıktı. Kendi kendimin menajeri oldum. Kendi reklamımı kendim yaptım. 2000-3000 albümü kendim sattım. Klipte de eşim köylü güzeli olarak yer aldı. Eşim bana ilk başlarda engel oluyordu ama en büyük desteği ben yine eşimden gördüm. Özellikle albüm piyasaya çıktıktan sonra. Albümden çok fazla para kazanamadım ama yurt içinde yurt dışında tanınır oldum. Albüm sevdam hiç bitmedi ve yine kendi çabalarımla ikinci albüm için çalışmalara başladım. Ağabeyim bana müzik ve bağlama konusunda çok destek oldu. Sonra televizyonlarda görünmeye, tanınmaya başladım.” diyen Yılmaz yaşadığı zorlukları dile getirdi.
Bilgiyi paylaşmazsan ileriye taşıyamazsın…
Albümlerini tamamlarken, bir yandan da bağlama yapımına devam eden Yılmaz; Ankara Büyükşehir Belediye Korosunda ve Kültür Bakanlığı Hagem Korosunda bağlama icracısı olarak görev aldı. Aynı dönemde Halk Müziği Çalgıları yapımına da başladı. Coşkun Güla’dan bağlama yapım dersleri aldı. Bağlama çalmasını ve ağaçları tanımasını el becerisiyle birleştiren Ali Rıza Yılmaz, kısa bir süre sonra Ankara’nın iyi ustalarından biri oldu. Yaptığı bağlamalar yurtdışında Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, İngiltere, ABD, Avustralya, İsviçre gibi birçok ülkede bağlama sanatçılarına ulaştı. Ayrıca Musa Eroğlu, İhsan Öztürk, Okan Murat Öztürk’ün de aralarında olduğu birçok bağlama sanatçısına ve eğitmenine bağlamalar yaptı. Bağlama yapımında usta-çırak ilişkisinin yerini, bilimsel yöntemlerin alması için çalışan, bağlama ailesindeki çalgıların tümünün (cura, ırızva, tambura, çöğür, divan v.b.) standart ölçülerde olması gerektiğini söyleyen Yılmaz, bu konularla ilgili çalışmalarını Ankara’daki atölyesinde sürdürmektedir. “Bağlama yapımında kimseden korkmuyorum. Çünkü sanatımı çok iyi yapıyorum. Şimdiki konumuma tırnaklarımla geldim. Biri benden destek istediği zaman en ince ayrıntısına kadar söyler, yardımcı olurum. Ben bu konuda kendimden eminim. Bilgiyi paylaşmazsan ileriye taşıyamazsın.” diyen Ali Rıza Yılmaz, sanatçıları da eleştirdi. “Sanatta kıskançlık, bencilik olmamalı. Bilgiler paylaşılmalı. Arabesk müzik bitiyor, hatta bitti. Eğer bilgi aktarımı olmazsa, kendi bilgileri de onlarla birlikte mezara gidecek. İyi ki de bana yardım etmemişler; çünkü ben özümü buldum. Benim özüm, halk müziği.” dedi.
Hedefinin; şairlerden aldığı sözleri, ozanlardan aldığı feyizle birleştirmek müziklerine devam etmek ve tüm bildiklerini gelecek nesillere aktarmak olduğunu söyleyen Ali Rıza Yılmaz, ayrıca memleketinde bir Karacaoğlan filmi çekmek istediğini, bunun için de destek beklediğini ifade etti.
Söyleşi: Nurşen Yıldırım