Yağmur çiseleri arasında Silifke Lisesi Müzik Koro ve Orkestrasını karşılayan bir nahiye halkı. Bir Pazar günü virajlı Anamur yollarından, uçurumları izleye izleye Aydıncık’a ulaştık. Araçtan indiğimizde bizi öğrencisi, velisi, okul idarecileri bizi karşıladılar. Gözleri yollarda kalmıştı. Bizi görünce sevinç ile öğrencilere sarıldılar. Sevgi gösterisinde bulundular.
Deniz kıyısında eski bir sinema salonu dopdolu. Öğrencisi, halkı dinlemesini bilen bir topluluk. O Akdeniz’in kültür etkileri üzerinde olacak ki; hep sanatsever yetişmişler .
Silifke Lisesi yılın ilk konserini burada veriyordu. Konser bitince her bir öğrenci, konuk öğrencileri paylaşıverdiler. Azıklar birleşti. Seralardan taze koparılan salatalıklar dağıtıldı. Yılın ilk salatalığını burada tattık. Yörüklerden gelen çökelek peynir ayrı bir güzellikti.
Yemek sonrası balıkçı kayıkları hazırlandı. Beşer onar kişi paylaştılar. Aydıncık‘ı denizden izlemek çok güzeldi. Ama bir şeyler oldu bizim teknenin yakıtı bitiverdi. Hepsi yanımızdan gelip geçtiler. Denizin ortasında kala kaldık. Sonra giden tekneler bakmışlar biz gelmiyoruz. Geldiler bizi çekerek kıyıya götürdüler.
Aydıncık halkı çalışkan insanlar. Her taraf seralarla dolu. Halkı bu çalışkanlığı yanında sanata karşı düşkünlüğünü öğleden sonra verilen ikinci konserde göstermesini bildiler. Bu kez yaylı sazlar orkestrası konseri vardı. Çıt çıkmıyordu. Sessizce izlediler. Konser bitince coşku ile alkışladılar. Sanırım Gilindire kültürü hala devam ediyordu. 1923 öncesinde burada Rumlar – Türkler birlikte dost olarak yaşamışlar. Birbirlerinin kültürlerini ortak kültür edinmişler.
Oysa Silifke’de Yeni Sinemada lise konserleri verirken yer yer konuşmalar yapanlar, kabuklu yemiş yiyenleri görmüştük. Fakat burada sessiz, sakin ama sanatsever bir ruhu görmüştük. Geçmiş kültür ile birlikte onlara yön veren bir öğretmen vardı. Okul müdürü İbrahim Taşkıran. Evrimci, çalışkan bir önderi gördük. Koro ve orkestrayı da o davet etmişti.
Şimdi diliyoruz ki; saygıdeğer Silifkelilerin şu Aydıncık (Gilindire) halkı kadar kendin bilinçlendirerek, bir toplulukta, yani sinemalarımızda, gazinolarımızda dinlemesini bilmeli. Bir sanatçı sanatını icra ederken engellenmesin. Bunlar bizim soyumuzun içtenliğinde yatar. Ama nedense unutuluyor. Unutulmak isteniyor. Yeni yetişecek nesil de bu alışkanlığı görebilirsek, övünç duyacağız. Bu hususta da sayın okul idarecilerine büyük düştüğü de kaçınılmazdır. Biz diyelim ki, örnek olabilenlere ne mutlu.
22 Mart 1972 AKYOL GAZETESİ