
THM Sanatçısı Musa Eroğlu’nun babası Kanimi (Musa Eroğlu)
Halk türkülerimizin değerli üstadı Musa Eroğlu 7-8 yaşlarında iken anası Hakk’ın rahmetine kavuşur. Babası, buralarda KANİMİ lakabıyla anılır, o’nun da adının Musa olduğunu çok kimseler bilmez bile. Oğlu Musa gibi çok sempatik, dürüst, çalışkan, hoşsohbet bir yaratılışta olduğu için o’nu tanıyanlarca hep sevilmiştir. Çevresine kendisini böylesine sevdiren Kanimi genç yaşında bir çocuğuyla yalnız yaşayacak değildi ya, elbette münasip bir eş bulunmalıydı, bulundu da. Köprübaşı köyünden Molla Mustafa’nın kızı Fadime münasip görüldü. Fadime de gönüllü idi. Fakat abisi Hacı bir türlü razı edilemiyordu. Günler günleri, haftalar haftaları izliyor değişen bir şey olmuyordu artık son çareye başvuruldu. Fadime bir akşam üzeri su getirmek için pınara gittiği sırada Kanimi kolundan tuttuğu gibi alır götürür. Kıravga beyleri soyundan Topal Yahya ( Şimşek) onları alır kimsenin haberi olmadan Sertavul Gapızındaki keyf ininde (Keyf mağarası) gizler.
Kızının kaçırıldığını gören Molla Mustafa hemen etraf köylere adamlar salar, izletir, soruşturur. Her yere izleyiciler, dinleyiciler koyar. Molla Mustafa hatırlı adam. Anadolu’nun çok yerinde ahbapları dostları var. Kanimi nereye gitse yakalanması muhakkak. Gizlendiği inden bir türlü çıkamaz. Sevenleri tarafından hem gizlenir, hem beslenir.
Topal Yahya’da çok zeki, çok kurnaz bir adam. Molla Mustafa’yı yanıltmak amacıyla bir arkadaşını öğretir, dinleyicilerin duyabileceği bir yerde: ‘’Dün Mersinde idim, Mut otobüsüne bindiğim sırada Kanimi’de Antalya otobüsüne biniyordu’’ dedirtir. Haber derhal Molla Mustafa’ya ulaşır, hemen birisi görevlendirilir. Antalya’da Kanimi’nin varabileceği yerler didik didik aranırsa da tabi bulunamaz. Birkaç gün sonra başka birisi: ‘’Dün Karaman istasyonunda Kanimi’yi yanında bir kadınla İzmir trenine binerken gördüm ‘’ der.
İzmire’de adamlar salınır, nafile, orada da bulunamaz.
Böyle birkaç haftalık neticesiz takipten sonra usanan Molla Mustafa takipten vazgeçer.
Kanimi de mağaradan çıkar, Fadime ile nikahı’nı sağlayıp kurtulur.
O kızışkın takip günlerinde (kim olduğunu tespit edemediğim) amatör bir şair şu düzenlemeyi yapar:
Ağanın adı Hacı
İçerime düştü acı
Kıravgada koca Nacı
Fadime’mi görmedin mi
Duman oldu cümle dağım
Ah ettikçe erir yağım
Kilisede Derviş Beğim
Fadime’mi görmedin mi
Evlerinin önünde nar
Kuşlar dalına konar
Gillede’ki Ekiz Omar
Fadime’mi görmedin mi
Şeytanın sözüne uymuş
Su kabını yolda koymuş
Eserlide Akça Durmuş
Fadime’mi görmedin mi
Evlerinin önü yemiş
Dalı üstüne eğilmiş
Kükürde’ki koca Memiş
Fadime’mi görmedin mi
Anasının boyu kısa
Ciğerine düştü tasa
Elmalı’da Abdal Musa
Fadime’mi görmedin mi
Babası hasta yatır
Ahbapları sorar hatır
Narlıdere’de Yan yatır
Fadime’mi görmedin mi
Kazanlara vurulur aş
Aş bişer yavaş yavaş
Böyük dedem Hacı Bektaş
Fadime’mi görmedin mi
Doğan ATLAY (28.04.1930 – 10.04.2013)
Doğan Atlay’a ait bir araştırma yazısı