İlkokula gittiğim yıllarda başıboş köpekler çoğalmıştı. Hatta kuduz vakalarının olabileceği söylentisi vardı. Kaymakamlık başıboş köpeklerle mücadele başlatmıştı. Alınan karar bence üzücü idi, zira hayvanlar itlaf edileceklerdi yani öldürüleceklerdi. Bunun için Avcı Bayram görevlendirilmişti. Avcı Bayram köpeklerin bir kısmını zehirliyor, bir kısmını da alenen tüfekle vurup öldürüyordu.
Bu duruma çok üzülüyordum. Fakat çocuk olduğumuzdan duygularımla kimse ilgilenmiyordu. Daha önce belirttiğim gibi kasap dükkanımız vardı, evden dükkana gelip giderken kale surlarının dibindeki yolu kullanıyordum. Birgün evden gelirken yolumun üzerinde büyük bir köpeğin durduğunu gördüm. Biraz korkmuştum ama yanından geçip gittim, birşey yapmamıştı. Kimseye söylemedim sokakta köpek olduğunu zira Avcı Bayram öldürebilirdi.
Eve dönerken dükkandan yanıma kemik aldım cebime yerleştirdim. Bana birşey yapmadığı için onu ödüllendirecektim. Tam yanından geçerken kemiği köpeğe attım. Hemen kaptı ve yemeye başladı. Artık köpek bana alışmıştı. Hergün ona kemik veriyordum. Eve kadar beni takip eder olmuştu. Bizim sokakta yatıp kalkıyordu. Beni devamlı takip ediyordu. Birgün evimize girdim, ona yiyecek alacaktım, mahallede bir silah sesi duyuldu.
Eyvah dedim, bizimkini vurdular… Hemen gittim yerde
yatıyordu. Henüz ölmemişti, gözlerini bana çevirdi. Sanki kemik mi getirdin
diyordu. O sırada gür sesiyle Avcı Bayram‘ın sesini duydum. Çekil çocuk kuduz
olabilir diye beni uzaklaştırdı. Çok üzülmüştüm.
Aradan iki üç ay geçmişti, öğretmenimiz sizi en çok
etkileyen bir olayı yazınız diye bir kompozisyon ödevi verdi. Ben bizim köpek
olayını yazdım. Öğretmenimiz ödevleri topladı, okudu. Benim defteri alıp
sınıftan çıktı gitti. Biraz sonra geldi NECATİ sen kazandın dedi. Fakat defteri
vermedi. İki gün sonra öğretmenimiz beni baş öğretmen Ali Osman Sönmez’in
yanına götürdü. Baş öğretmen bana bir Türkiye Atlas’ı verdi. Kaymakam beyin
hediyesi dedi. Ayrıca emir verdi ve bundan böyle köpekler öldürülmeyecek, dedi.
Tabi ki çok sevinmiştim. Meğer öğretmenimiz rahmetli Mustafa
Bilgen benim yazıyı çok beğenmiş. Baş öğretmene götürmüş, o da kaymakama
götürmüş. Ben kompozisyonu o kadar duygusal yazmışım ki, kaymakam da duygulanmış,
o çocuk duygularımdan çok etkilenmiş…