“İstikşaf” sözcüğünü ilk kez 1981 yılında DSİ Genel Müdürlüğünde çalışma hayatına başladığımda duymuştum. Eski kuşak müdür ve mühenisler sıkça kullanır, onların dilinden kulağımıza çok hoş ve büyüleyici gelirdi. Onların MUCİP dediği seyahat OLUR’unu alarak ilk iş gezisine çıktığımızda, istikşafi etüd yapacağız çok uzun sürmez demişlerdi. İşte o zaman “istikşaf” ın kısa süreli bir ön çalışma olduğunu anladım.
Ondan sonra bu sihirli sözcük iş hayatımızda, bürokraside, siyasette ve dış politikada varlığını hep korudu.
İstikşaf nedir diye sözlükten baktığımda, bir birine yakın farklı anlamları olmakla birlikte, esas itibariyle bir yeri, bir işi, bir konuyu yakınen tanımak, anlamak için yapılan bir ön çalışma olarak ifade edildiğini gördüm.
Çalışma hayatımda bir işe başlarken önce eski raporları, özellikle başlığında “İstikşafi Etüd Raporu” yazanları dikkatle inceler, konu hakkında bilgi toplardım. Bir çok işin daha başında kadük kaldığını, tozlu arşivlerde yerini aldığını görmek beni üzerdi.
2015 yılında İktidar Partisi çoğunluğu kaybedip, Ana Muhalefet Partisi ile koalisyon görüşmelerine başlayınca istikşaf sözcüğü siyaset hayatımıza da girdi. Akademisyen Başbakanın ifadesiyle istikşafi görüşmeler uzadıkça uzadı, yanılmıyorsam 32 gün sürdü. Amaç vakit kazanmak ve erken seçime gitmekti. O zaman tozlu arşivlerde bekleyen dosyaların encamını daha iyi anladım.
Son olarak; “Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmeler başlıyor. 4 yıl sonra müzakere masası yeniden kurulurken, Doğu Akdeniz ve Ege’deki anlaşmazlık konularının ele alınacağı 61’inci toplantı, İstanbul’da gerçekleştirilecek.” haberini okuyunca İSTİKŞAF’a takıldım kaldım.
Dilerim; konuyu yakınen tanıma, değerlendirme anlamına gelen bir ÖN ÇALIŞMA olur, arkası gelir. Ne var ki, karşı taraf Yunanistan!