Dışarda bütün güzellikleriyle bahar var, biz hapisteyiz. Dağlarda karlar eriyor, yüreğim oralarda geziniyor, bir dal navruzda kaldı aklım. Bu günler yörük hısımlarımın yaylalara göç zamanı. Keçiler yönünü yaylaya doğru çevirdi, diyor bir cadım. Haydi, biz sabır edelim, diyorum da, Akdeniz sahillerinin bunaltıcı sıcağında nasıl durur o sürüler? Onların yüksek yaylalara çıkma zamanı. Onlara da mayıs ayına kadar bekleyin, demiş, yetkililer.
Yirmi yaş altı gençler, altmış beş yaş üstü yaşlılar tıkılıp kaldık içeriye.
Mahşerin dört atlısı savaş, salgın, ölüm, kıtlık kasıp kavuruyor yeryüzünü. Her gün binlerce insan ölüyor. Zengin yoksul, yetkili yetkisiz tanımıyor korona. Bizde de günde yüz cenaze kalkıyor. Uzak durun, diyorlar, en yakınlarınızdan bile uzak durun. Daha ne kadar hasret kalacağız sevdiklerimize, doyasıya bir kucaklayamayacak mıyız, kokularını hissedemeyecek miyiz?
Çocukluk yıllarım geliyor aklıma.
Çok kar yağardı, kar yolları kapatırdı. Aylarca ulaşılmazdı şehre. Bir greyderin gelip de Sille’ye kadar olan sekiz km. lik yolun açılmasını beklerdik. Biz çocuklar bu ulaşılmazlığın pek farkına varmazdık ama büyüklerimiz çok yakınırdı bundan.
Yolun açılmasını beklerdi k ama çiçek, kızamık hastalıkları, o kapalı yolu nasıl aşıyorlarsa aşıp geliyor ve çocukları öldürüyordu. Gıran gelmiş, derlerdi büyüklerimiz. Bu sözün ardından sela vermeye başlardı hoca. Küçücük mezarlar kazılırdı, ölen çocuk bile olsa acıydı, yemekler götürülürdü ölü evine. Ölü ekmeği, denirdi buna. Benim hikâyelerimden birinin adıdır “Ölü Ekmeği”. Günlerce radyonun düğmesini çevirmezdik. Çocuk bile olsa ölüye saygı duyulurdu.
“Mezer arasında harman olur mu? Bizim Tatköyünün türküsüdür. Genç yaşında bıçaklanarak öldürülen Kazim için yakılmıştır. İki büyük mezarın ortasından geçilerek girilir köye. Bu mezarlarda en çok çocuklar yatar. Yıllar önce çiçek, kızamık hastalıkları vurmuştur onları. Beni ve akranlarımı da yapılan aşılar kurtardı. Sol kolumda o aşının izini taşırım hala.
Sille’nin batısındaki mezarlığın en tepesinde küçük kilise vardır. Selçuklu Belediyesi orayı restore ederek “Zaman Müzesi” yaptı. Müzenin kuzey batısında bir sıra çocuk mezarı görürsünüz. Altmış yıl öncesinin acı birer anısı gibi dururlar öylece.
Zeki Oğuz